E Gi Kurumlar Kapalı zarfın içindeki Her şey, bitirdiğimiz haftanın baş- larında bir gün, Milli Eğitim Ba- kanlığından Türk Dil Kurumuna bir mektubun gelmesiyle başladı. Ka- palı zarfı, Kurumda çalışan ve ayni zamanda yazar olan bir me- mur kini rağmen Ge- nel Yazman gelmeden açılmasının da doğru olmıyacağını odüşünerek aça- madı, götürüp Genel Yazmanın ma- sasının üzerine koydu Ağustos ayı genellikle Türk Dil Kurumunun tatil ayı olduğu için Kol Başkanlarıyla memurların büyük bir kısmı izinli obulunmaktaydı. O gün Genel Yazman da izne başlamıştı. Ertesi günü, iki gencin gözü gene o kapalı zarfa takıldı. Birbirlerine bak- tılar. İçlerinden biri: "— Belki de önemli bir şey var- dır, açalım. Genel Yazmana telefon- la haber veririz" dedi. Zarfı açtılar. İçinden, Milli Eği- tim Bakanı Ahmet Tahtakılıçın im- zasını taşıyan bir omektupla onbeş sayfaya yakın eki çıktı. Mektubu o- kur okumaz, gençler yerlerinden fır- ladılar. 31.7.1961 tarih ve 1854 nu- maralı mektup "Milli Eğitim Bakan- lığı Talim ve Terbiye Dairesi Baş- kanlığı" başlığını taşıyordu. Mektup- taki ifade aynen şöyleydi: "Üniver- site öğretim üyelerinden kurulan bir komisyon tarafından hazırlanmış ol- nerek, mütalâalarının bildirilmesini arz ederim Tasarıya da bir göz atan iki genç, hemen durumdan Kurumun Genel Yazmam Sami N. Özerdimi haberdar ettiler. O gün akşama doğru, Anka- ranın sanat çevreleriyle gazeteciler, yeni kanun tasarısını genel hatlarıy- la öğrenmiş bulunuyorlardı. Haber, bomba tesiri yaptı. Her duyan önce bir "gene mi?" diyor, sonra tasarının ayrıntılarını öğrenmeğe çalışıyordu. Türk Dil Kurumu, gelen tasarıyı hemen çoğaltmaya başladı ve birer mektupla durumu Yönetim Kurulu üyelerine duyurdu. Bir yandan da, Ankarada bulunan Yürütme Kurulu üyeleri olağanüstü bir toplantı ya- parak kendi yetkileri çerçevesi içinde basına verilmek üzere bir bildiri ha- zırladılar. Hazırlayıcılar kim? Milli Eğitim Bakanlığından gelen mektup önemli bir noktayı ka- ranlıkta bırakıyordu. Mektuptan an- 26 © laşıldığına (o göre tasarıyı hazırlamıştı. Peki, t1? "Üniversite Öğretim Üyelerin- den kurulu bir komisyon". Böyle bir komisyonun kurulmasını ve böyle bir tasarı hazırlamasını kim istemişti? İşte burası belli değildi. Milli Eğitim Bakanı Ahmet Tahtakılıç mektubun- da bu hususu kapalı geçiyor, "Üni- versite Öğretim Üyelerinden kuru- lan bir komisyon tarafından hazır- lanmış olduğu bildirilen" diyordu. İyi ama, Milli Eğitim Bakanlığına bunu kim bildirmişti? Orası da belli de- ğildi. Üstelik, gerekçesi de yoktu. Mektubun yazılış tarzından, Milli E- gitim Bakanlığının tasarıyı benimse- yip benimsemediği de açıkça anlaşıl- mıyordu Bakanlık Basında bu konuda başgösteren tepkiler üzerine gazetelerden birine talihsiz bir demeçte bulunan Tahta- kılıç, tasarıyı hiç okumadığım, hazır lâf il içinde kaldığım açıkladı. Bir AKİS muhabiri bu sırrı çöz- mek için elinden geldiğince uğraştı. İlk başvurduğu Bakanlık Özel Ka- lem Müdürü, bu konudan hiç haberli olmadığım söyledi ve 12 2405'e tele- fon etmesini rica etti. Burası Milli Eğitim Bakanlığının Basın Bürosuy- du. Basınla temas ve basma bilgi vermek için kurulan bu büro da -ak- silik bu ya- bu konu hakkında hiç bir bilgisi olmadığını bildirdi. Hattâ ha- beri ilk defa AKİS muhabirinden du- yuyorlardı! Ama kendilerine bir yar- dımda bulunabilirlerdi. 126072 nu- maraya bir telefon edilmesi yetecek- ti. Muhabir bir lahavle çekip Basın Bürosu tarafından verilen numarayı çevirdi. Karşısına çıkan zat da hay- retler içindeydi! Allah Allah, demek Bakanlıktan Kurumlara böyle bir tasarı gönderilmişti, öyle mi? Böyle bir şeyden kafiyen haberleri yoktu. Ama, muhabire yardım etmek ister- lerdi. Eğer 124701 numaraya tele- fon edilirse, okarşılarına Talim ve Terbiye Dairesi Başkanı çıkacaktı. Yetkiyse yetki, bilgiyse bilgi, hepsi o zattaydı. O zat, bütün müşkülü çö- zebilirdi. Verilen numara çevrildi. Telefonu açan, nâzik bir sesle "Reis beyefen- di" nin toplantıda bulunduğunu bil- i. Saat 17'de toplantıdan çıka- caktı ama, hemen bir başka toplan- tıya girecekti. Bu sebeple, kendisiyle konuşabilmek maalesef mümkün ola- mıyacaktı. Bir yarım günü işgal eden bu te- lefon kovalamacasından bir netice adı. Bilindiği gibi, D.P. iktidarı her a- landa olduğu gibi Dil Devriminde Ahmet Tahtakılıç Elini attı, yana yattı de Atatürkün gidişine ters bir isti- kamette yürümeyi politikasının mih- veri yapmıştı. Atatürke ve devrim- lerine düşman olanlar, bu politikanın dümen suyundan gitmek suretiyle maksatlarına ulaşabileceklerdi. D.P. İktidara geçtikten sonra, Türk Dil Kurumuna Devletçe yapılmakta olan yardım kesilmişti. Asıl mesele, Ku- rumun yönetimine el atmaktı. Bunun için de, bir gasp kanunu çıkarmaktan başka çâre yoktu. Seçimle işbaşına gelmelerine imkân olmadığım bili- yorlardı. Çıkarılacak gasp kanunu- nun bir de gerekçesi obulunmalıydı. Gerekçe, "yaşayan dü"di! Bir "Aka- kurulmasıydı. İlim kisvesi al- " teraneleriyle Türk Ama yakta kalabilen, yoluna devam edebi- len bu tek devrim kurumunu, Dil Devrimine düşman olanların tasallü- tundan kurtarmıştı. İhtilâlden sonra, aynı düşüncede bir başka ekip, genç ihtilalcilerin il- me saygılarını ve ilim adamına değer verişlerini bir çeşit fırsat ve ganimet bilerek, suret-i haktan görünüp "A- kademi" fikrini telkine çalıştılar. Dil işi bu Kurumla yürümüyordu. Tarih işi o kurumla yürümüyordu, öbür memleketlerdeki gibi memleke- timizin bir O"Akademi"ye ihtiyacı vardı. Tasarıyı hazırlayanlar, Dil ve Ta- rih - Coğrafya Fakültesi Moğolca miştir- Talât Tekin ve Osman Nedim AKİS, I4AGUSTOS 1961