SİNEMA ma adamı adayları belge filmleri, kültürel ve didaktik kısa metrajlı filmler çevirmeyi deneye deneye ger- çek sinemacı olmaya doğru gidecek- lerdir. Dokümanter filmlerin, ya da kısa metrajlı kültürel filmlerin yur- dumuzda henüz yerleşmiş ve gelenek- lesiniz bir durumu yoktur. Belediyeler yönetmeliği, sinema salonlarını ko- nulu filmlerin gösterilmesinden önce bir belge, bir kültür, ya da haber film leri geçmeyi zorunlu saydığı halde, bugün, bunu ciddiye alan sinema sa- lonu yoktur ve aynı sinema salonları -üste para verip belediye yönetmeli- ginin ilgili maddesine uymaktansa- üste para alıp seyirciyi sıkıntıdan patlatan zevksiz ve çirkin reklam filmleri oynatmayı tercih oetmekte- dirler. Yapılan uyarmalar bir sonuca bağlanmamış ve metre başına alınan vergiyle gelir nanesini kabartan be- lediyeler, işi görmezliğe duymazlığa getirmişlerdir. Devlet stüdyoları, ye- tişeceklere karşı sinema salonları ve belediyelerce yüzlerine kapatılan bir kapıyı da böylelikle, ardına kadar aç- mış olacaktır. Stüdyo ile birlikte a- çılacak bir sinema okulu-veya Dev- let Konservatuarına bağlanacak bir sinema okulu- senaryo yazarı, Oope- ratör, dekoratör, ışıkçı, montajcı, kos- tümcü, mokyör ve rejisör yetiştirme konusunda da yararlı bir işin üstesin- den gelecektir. . İyi film kötü filmi kovar Ekonominin ünlü ilkesi "iyi para kö- tü parayı kovar", bugüne kadar bir* başka açıdan Türk sinemasında İyi niyetliler tarafından uygulanmaya çalışılmış fakat iyi filmin kötü filmi bir türlü kovamadığı görülmüştür. Yenilen iyi niyetliler bir başka yeni denemeye girişmekten korkmuşlar ve ipin ucunu koyvermişlerdir. Türk filmlerinin gerçek alıcısı Anadolu terilmediği için- bilmemesi, birşeydir. Halkın bu cehaleti, kötü film yapanların ekmeğine yağ sür- müş ve sinemamız iyi film yapımın- man bir daha dönmemecesine uzak- laşmıştır. En iyi sayılanları bile kö- tü kopyalamalara girişmeler, gerçek- lerimizi -hem seyirci arzusuna hem de sansür baskısına uydurarak- ters yüz etmişler ve sinemayı karanlık, İçinden çıkılmaz bataklara sürük- lemislerdir. Düşünülen ve tek çıkar yol olarak görülen, bir “kalite primli- ni işler hale primi"nde uzun B, C sınıflarına ayrılarak değerlendi- rilecek ve A sınıfı filmler © 10, sınıfı 90 25 ve C sınıfı filmler de ya- bancı filmlerin vergisiyle gösterilme- ye bak kazanacaklardır. B sınıflama ve vergi indirimiyle vergi bindirimi işlemi, gerçekte var olan fakat hiç bir sebebe dayandırmadan uygulaması işlemeyen bir yönetmeliktir. Ayrıca üzerinde durulan bir problem de her yıl getirtilecek yabancı filmlerin yurt sinemalarını kontrolleri altında o bu- lundurmalarını engellemek ve global kotalarım tâyinle menşe kontenjanını tesbit etmektir. Milli Sinema Merkezinin bir baş- ka görevi de uluslararası film alışve- rişinin imkânlarım aramak ve bu işi de bir hale yola koymaktır. Başka u- lus sinemaları, kendi filmlerinin dış pazarlara çıkarak alıcı (bulabilmesi için yabancı film fetirtimini hem şartlara bağlamışlar, hem de sayısı belirli bir yerde dondurmuşlardır. Bu oluş, dış pazarlarda karşılıklı alışve- rişe imkân verdiği gibi iç pazardaki sinema salonlarım da yerli filmleri geçmeye bir çeşit zorlamakta ve dü- şünülenden çok fayda getirmektedir. Ortak prodüksiyonlar yapmak, türk- çeleştirmelerin asıllarına uygunluğu- nu kontrol etmek, yabancı uyruklu teknikerlerin ve oyuncuların yurdu- c porun devletten önemli istekleri ara- sındadır. Filmler B. B. dışı B. B. filmi "Une Parisien- Parisli Kız" filmiyle tanıdığımız "Yeni Dalga"cı reji- sör Michel Boisrond'un yeni o filmi "Voulev-vous dancer avec mola? -Be- nimle Dans Eder misiniz?" de yine bir Brigitte Bardot filmidir. Bolsrond'un "Benimle Dans Eder misiniz?"! birinci B. B. li filminin çok üstündedir. Burada B. B. ye gereği kadar yer verilmemiş ve mümkün ol- duğu kadar konu B. B. nin üzerine yıkılmaktan kurtarılmıştır. cı Kelley Roos'un polisiye romanı ço- gunlukla komedi havasına büründü- rülmüştür. Dört kişinin ortaklaşa yazdıkları senaryo-içlerinde en önem- li kişi Annette Wadamant'dır- son de- rece sağlam bir kuruluş içindedir. Sırtım böylesi bir sağlam temele da- yayan Boisrond, "Yeni Dalga" akı- mında kendine seçtiği komedi türü- ne mümkün olduğunca, filmini yatkın düşürmeye bakmıştır. Bunun için de tipleri büyütmekte, dalgalandırmak- ta ve gittikçe genişleterek konunun içinde yer yer gülünçleştirmektedir. Varlıklı bir babanın polis hafiyeliğine özenen kızı-B. B.- kocasını -Henri Vi- dal- bir cinayet olayına karışmışlıktan kurtarmaya çalışıyor. Ortada öldü- rülen bir kadın Dawn Adams- var- dır ve katilin kim olduğu bilinme- mektedir. Biosrond, bir cinayet olayı çevresinde topladığı kişilerini, toplu- mun her katından örneklemelerle iş- lemeye başlıyor. Varlıklı oendüstrici, yakışıklı dişçi, şantajcının et kafa ko- cası- Dario Moreno-, homoseksüel ka- tille arkadaşı ve öbür tipler, Boisrond' nun başarıyla çizdiği kişi örneklemele- ridir. Arada filmin esprisini kurtar- mak amacıyla yapılması gerekeni de yaparak, B. B. yi geri plâna itiyor, ki doğrusu da budur. Boisrond, kendi yolunda Fransız toplumunun çeşitli örnek tiplerini gü- lünçleştirerek, bir cinayet olayı çev- resine topladığı kahramanlarını ge- lenekçi komedi filmleri ilkelerine uy- gun, B. B. li fakat B. B. siz "Benimle Dans Eder misiniz?"de de akımın iyi komedi rejisörleri arasında ken- dine alt yerini almaktadır. 36 AKİS, 20 MART 1961