yakından tanıyanlar her ikisinin de son derece az konuşan insanlar ol- duklarım biliyorlardı. Hakikaten, geride bıraktığımız hafta içinde M.B.K. nin yeni Meclis» teki bu küçük salonda yaptığı top- lantılara ara verilmedi. İhtilâlin ön- cüleri Meclisin tatile girmesine rağ- men arefe gününe kadar aralıksız çalıştılar. Toplantılar genel olarak, sabah 10 dan 12.30 a kadar devam e- diyor, öğleden sonra da 14 de başlı- yordu. Üyelerden birçoğu yemekle- rini yeni Meclis binasında yiyorlardı. Öğle tatilinde yeni Meclisin bir Ko- kundan diğer blokuna aceleci adım- larla geçen bir generale rastlanıyor- du. Madanoğlu, Komite toplantısını müteakip Ankara Kumandanlığının bulunduğu bloka gidiyor ve günlük işleriyle meşgul oluyordu. Generalin günlük işleri de son günlerde bir hay- li enteresan hâdiselerle doluydu. Bu yüzden bir hayli yorgun ve uykusuz görünüyordu. o Denilebilir ki, günde ortalama 5 saat uyuyor veya uyu- muyordu. Komitenin toplantılarına hemen hep kendisi başkanlık etmek- teydi. General Özdilekin Hükümette yeniden vazife alması, Madanoğluna bu işi yüklemişti. Giderayak... Komitenin böyle haftanın her günü iki toplantı yapması hâdiseden haberdar bulunanları -zira bu toplan- tılar alâyişe lüzum görülmeden yapı- lıyor, hattâ Basına bile intikal etti- rilmiyordu- pek şaşırtmadı. Zira De- mokrasi yolunda finişe kalkıldığı bi- liniyordu. Genel Seçimler pek uzakta değildi. Bunun içindir ki Komite, e- lindeki işleri bitirmeye çalışıyordu. Komite tarafından seçimlerden önce götürülmesine taraftar olan üyeler de yok değildi. Bunlar "bazı mesele- ler "in sivil idareye bırakılamayaca- ğının, o politikacıların oy kaygısıyla anayoldan inhiraf edeceklerinin şam- piyonluğunu hâlâ yapmaktaydılar. Nitekim, bitirdiğimiz. haftanın orta- te sütunlarında görenlerin yüreği bir defa daha ağızlarına geldi. Esas iti- bariyle Türk tarihine 27 Mayıs günü yaptıkları büyük hizmet ve o yandan bu yana bütün itmelere rağmen bü- yük hedeflerini gözden kaybetmeme - leri dolayısıyla geçecek olan Komite üyelerinin, talihsiz bir kaç tasarru- fa hep bu sakat mülâhazayla dalmış bulunduklarını bilenler Yıldızın söz- lerini endişeyle okudular. Yıldız, An- AKİS, 20 MART 1961 karada çıkan Yeni Gün gazetesinde yayınlanan bu demecinde şu talihsiz sözleri söylüyordu: "Din işlerinde bir ıslahatı bugünkü idarede yapmak şarttır. Bu ıslahatın ilerde yapılması, siyasi kuvvetlerin eline bir propagan- da kozu verebilir. Siyasi menfaatleri önlemek bakımından ıslahatın bugün yapılması faydalıdır. Çünkü bu ida- reye kimse particilik veya politik en- dişe izafe edemez. Anlaşılıyordu ki Yıldız, Demokrasi ve Politika konu- larında hatalı görüşünü muhafaza e- diyor ve doğrusu istenilirse Komite- nin esas gayesinin ne olması gerekti- ği hususunda biraz yanılıyordu. Mem leketteki havaya doğru bir teşhis ko- yamadığı ve peşin hükümlerine, ya da niyetlerine hâkim olamadığı da se- ziliyordu. Ama Komitede, bu gibi iş- lere kalkışılmaması tezini savunan- lar kendi görüşlerini kabul ettirdiler. Ahmet Yıldız Eski hastalık Maalesef talihsiz tasarrufların -me- selâ vergiler konusunda olduğu gibi- kamburları henüz ortadayken bun- lara yenilerin ilâvesinin basiretli bir tarafı bulunmadığı gözlerden kaç- -adı. Böylece, giderayak bir takım işler daha yapmak temayülünde o- anlar karşılarında bir setle karşı- aştılar. Komite bu toplantılarında asıl, memleketteki havayı tetkik.etti. Kı- oırdanışlar karşısında nasıl bir tavır akımlması gerektiği, üyeleri en zZi- yade meşgul eden meseleydi. Son de- -ece sert davranılması, elbette ki bir politikaydı ve bunun taraftarları vardı. Ama başkaları, o yola sapma- nın Komiteyi asıl hedefe vaklaştıra- cağını mı, yoksa ondan uzaklaştıra- cağını mı düşünmeyi tavsiye ettiler. YURTTA OLUP BİTENLER Tepe aşılmışken, iniş başlamışken, hattâ düzlük ilerde belirmişken oyu- na gelmek ne derece doğru sayılabi- lirdi? Buna. rağmen, kıpırdanışların Komitede belli bir sinirlilik yarattığı hissedildi. Bu yüzdendir ki huzursuz- luğur kat'i tedavi çâresi olan siyasi hayatı açma yolu bitirdiğimiz hafta içinde göze alınamadı. Bir de doğru karar Haftanın başında Komitenin bir sı- kıntısı daha vardı: Bir ziyaret.. Haf ta sonunda Pakistan Devlet Başkam Ankaraya gelecekti. Karşılama töre- ni yapılması gerekiyordu. Ancak bu tören, geçmiş devrin debdebeli, tan- tanalı, gayesi göz boyamaktan iba- ret olan masraflı törenleri gibi değil, M.B.K. nin törenler hakkında aldığı karar çerçevesi içinde olacaktı. Gerçi bu karar çok daha önceden verilmiş ve tatbik sahasına da konulmuştu. Gelgelelim karşılama törenlerini ge- rektirecek bir durumla karşılaşılma- mıştı. İşte M.B.K., yeniden gözden geçirilerek tamamlanan bu kararı, dost Devlet Başkanının gelişine bir hafta kala bir kere daha açıklamak mecburiyetinde kaldı. Politika, eko- nomi politikasıydı. İsraftan kaçını- mması gerekiyordu. Bu bakımdan karşılamalarda öyle taklar için, şun- lar bunlar için masraf yapılmıyacak- tı. Kurmaylar bu mesele üzerinde Öy- lesine titiz davranmaktaydılar ki, Kraliçe Elizabeth'e hava alanında ik- ram edilecek küçük kanepeler bile bahis konusu ediliyordu. Mareşal E- yüp Han, düşükler zamanında da türkiyeye gelmiş ve çok masraflı bir törenle karşılanmıştı. Haftanın ortasında, Komitenin "İsrafa Paydos" adım koyduğu ço- cuk doğdu. Her ne şekilde Olursa ol- sun törenler yasaktı. Şu veya bu şe- kilde karşılama, uğurlama törenleri yapılmıyacaktı. o Ayrıca açılış, temel atma filân gibi törenlere de yer yok- tu. Bununla büyük bir israfın önüne geçildiği tahmin ediliyordu. Kısa bir hesapla, 1959 yılında tek bir mües- seseye tahmil edilen tak masrafı bir milyon liradan fazlaydı. Üstelik bu paranın nereden gelip nereye gittiği- le bir türlü belli olmamıştı M.B.K. arefe gününü de küçük salonda geçirdi. Öğleden sonra başla- yan toplantı geç vakitlere kadar de- vam etti. Matbu gündemde gerçi bir takım kanun teklifleri bulunuyordu. Ama M.B.K. nin üzerinde durduğu nokta son günlerin en cazip olayı kuyruklar ve bunların su üstüne çı- kan keşif faaliyetleri oldu. 15