TIB arkadaşlarına ayrı ayrı teşekkür et- ağır fakat düşünceli adımlarla odasının yolunu tuttu. Yapılan O işe kendisi de inanamıyordu. Odasına geldiğinde kendi kendine o hâdisenin tibbi muhasebesini yaptı. Genç dahiliyecinin kafasını kurca- layan bâzı meseleler vardı. Tabii bun- ların başında, yapılan müdahalenin hastanın -yaşamasını temin edip et- miyeceği meselesi geliyordu. Bostan- cıoğlu bunun için bir defa daha ki- taplarına göz atmağa karar verirken, diğer taraftan da hastanın günlük yaşama rejimini tespite koyuldu. ilk iş olarak, komada bulunan ve yeni- den hayata avdet eden emekli Alba- yın basma bir doktor dikildi. Doktor, hastanın yaşama seyrini bizzat takip edecek, icabederse yeni müdahaleler- de bulunacaktı. Hastaya ilk olarak, serum glikoze tatbik edilmeğe başlandı. Fakat, de- rinliklere kaymış damarları bulmak bir türlü kaabil olmuyordu. Bunun için hastanın muhtelif yerlerinde ya- ralar açmak lüzumu hâsıl oldu. Bu yaralar içinden 'damarlar yakalanıp serom tatbik ediliyordu. Bu iş hayli güç ve yorucuydu. Hastahanenin he- men bütün personeli bu yeniden ha- yata kavuşturulan hastanm yaşama- sı için ellerinden gelen her şeyi yap- tlar. Servisin profesörü Lütfi Vural bizzat hasta ile meşgul oldu ve di- rektifler verdi. Umumi efkarın alakası Bu arada mesele basın o tarafından öğrenilmiş ve Gülhane Tıb Aka- demisini bir gazeteci seli (o basmıştı. Muhabirler geldiler ve öteki dünyanın kapısından dönen bu şanslı mahlüku dikkatle seyrettiler. Başarılı ve azim- li Bostancıoğlunun kalbe giren eli, o an ecele karşı tıbbın -geçici de olsa- bir zaferi olarak kabul edildi. O gün- lerde hastahanenin başka ziyaretçile- ri de oldu. Bunlar meslekdaşlannı tebrike gelen tıb müntesipleriycü. Haftanın içindeki çarşamba günü Gülhane Tıb Akademisinin lizol ko- kan koridorlarında flâşlar parlarken, bir başka odada basın mensupları doktorların vaka ile ilgili görüşlerini tesbite-çalışıyorlardu Doktorların 11- zerinde ittifak ettikleri en mühim nokta, bir dahüiyecinin hem ameliyat masasında da değil, âdi bir karyola üzerinde yaptığı bu derece mühim bir operasyonda gösterdiği azim ve ver- diği ani karardaki isabetti. Doktor- lar meslekdaşları Bostancıoğluyu teb rik ettiler ve başarısının dâim olma- sin istikbali ile ilgili konuya döküldü 20 ve bir operatör bu husustaki fikrini şöyle ifade etti: "— Vaka, nâdir rastlanan bir şey değildir. Biz ameliyat masasında bu kabil hâdiselerle hemen her zaman karşılaşırız. Ancak bu, bir an içinde olur. Müdahale yapılır ve hasta kur- tulur. Fakat durduktan 30 dakika son- ra kalp çalışsın, işte bu enteresandır!" Sonra da, hastanın normal olarak tekrar öleceğini sözlerine ilâve etti. Zâten Arif Özdeş, bir tıb doktrininin iflâsı pahasına yaşarsa bu nasıl bir hayat olacaktı? Bunu hastanın ba- sından hiç ayrılmayan fedakâr dok' tor İsmail Elevli basın mensuplarına şöyle izah etti: "— Arif beyin yaşaması bir muci- ze olacaktır. Yaşasa bile, bu vejetatif bir hayat olacaktır". Bir gazeteci, kafasını bir suali dile getirdi: "— Peki, Albayın v söy- leniyor, buna ne dersi Suali gene babacan mali cevaplandırdı: kurcalayan Kievli "— Evet, ee Hattâ refleks leri de cevap verdi" Bu cevap, odada bulunanları haki- katen heyecanlandırdı. Mesele, o cid- den önemliydi. Tabii bu arada göz- ler, bu başarılı operasyonu yapan or- ta boylu, sevimli yüzlü, mütevazi dok tora yöneldi. Mütevazi doktor, beyaz bir gömlek giymişti. Boynunda bir steteskop bulunuyordu. Gelenleri mü tebessim bir çehre ile karşılıyor ve sualleri cevaplandırıyordu. Zaten bi- tirdiğimiz halta içinde Saim Bostan Dr. İsmail Elevli Vefakar dost cıoglunun odası ve hastahanenin ko- ridorları hemen hiç bir gün boş kal- madı. Haftanın ortasındaki bir gün genç ve azimli doktor, AKİS muha- birini de aynı sevimli çehre ile kar- şıladı, hep birlikte hocası ve meslek arkadaşı Lütfi Vuralın odasına giril- di. Oda hayli mütevazi idi, sağ taraf- ta bir hasta muayene masası bulu- nuyordu. Kumral ve yakışıklı doktor, misafirine: — Burası daha sakin. Görüyorsu- nuz, gelenler pek çok. Burada rahat sohbet ederiz" derken bile heyecan- lıydı Belli ki genç dahiliyeci (o korkunç dakikalar eni AKİS muhabi- rinin ilk su "— Bu nece mühim bir operas- yona nasıl Ani karar verdiniz?" oldu. Bostancıoğlu bu sual üzerine ser- visin Başasistanı il arkadaşına Sy baktı ve: — Vallahi efendim, bilmem ki, merlik bir karar işte.. Zâten yapıla- cak başka bir şey de yoktu" dedi. Fakat Başasistan hemen atıldı ve: "— Siz Saim ağabeye bakmayın, o pek mütevazidir. Onun için bu Suali ben cevaplandırayım" dedi ve ilâve etti "— Saim ağabey kritik anlarda verdiği, ani kararlarla ün kazanmış- tır", Haftanın ortasındaki o gün, bütün gözlerin üzerine çevrildiği bir sıra- da Saim Bostaıcıoğlunu çizen en gü- zel sözler de bunlar oldu. Bundan son- ra Bostancıoğlu AKİS muhabirine il- gi çeken hâdisenin teferruatım nak- letti ve: "—Şimdi beklediğim. Arif beyin yaşamasıdır. Herşeye orağmen ben bunu ümit etmek istiyorum" dedi. Belli ki genç dahiliyecinin içi, bü- tün tıbbi mânilere rağmen, hayatının ilk en mühim operasyonundan çok şey ler bekliyordu. Nihayet konu, hasta- nın hayata avdetinden sonraki safha- sını izahına intikal etti. Bostancıoğlu heyecanlı bir şekilde "— Pazar gününden itibaren de cevofet'e devam ettik. Faydasını da ördük, tansiyon yükseldi" dedi. Hasta muntazaman serum glikoze ile besleniyordu. Fakat bir kaç gün için mideye bir lastik tüp indirmek ve öyle besin vermek iktiza ediyör- lu. Kelimenin tam manasıyla "öldük- ten sonra dirilen" emekli Albay Arif Özdeşin odası bir tecrübe mahalli ha- lini almıştı. Bu arada diğer hastaha- nelerden gelen inütehassıslar da has- tayı gördüler ve tavsiyelerde bulun- dular. Ancak, üzerinde birleşilen ka- AKİS, 20 MART 1961