TIB saj yapmak, direkt olarak solunum borusuna sokulan tüple oksijen ver- mek ta gereklidir. istatistikler (anestezi yapılan her Üçbin hastadan birinde böyle bir dur- manın Olduğunu göstermektedir. Gençlerde bu oran beş binde bir, yaş- lılarda binde birdir. Son onbeş yılda tıbbın ve bu arada cerrahinin göster- diği ilerleme, hem kalbe, hem akci- gerlere ve hem de beyne girilmesini mümkün kılmıştır. Bu yüzden kalp durmalarında da yapılan müdahale- ler pek çoktur. Nitekim 1960 yılının ortalarında Ankara Mevki Hastahane sinde de anestezi esnasında kalbi du- ran bir hastaya direkt masaj yapıl- mış, hastanın bir hafta yaşaması sağlanmıştı. Ancak, geçen bu bir haf- ta boyunca hasta yalnız soluk almış, kalbi çarpmış ve beslenme işi enjek- siyonlarla yapılmıştı. Bilinçli hiçbir hareket göstermeden hasta kaybedil- miştir. Bu vakada kalbin durma sü- resi on dakika idi. Bir doktorun hayatı Bitirdiğimiz hafta yeni vakanın üze- rine bütün gözlerin çevrilmesi, kalbin durma müddetinin şimdiye ka- dar görülmemiş bir müddeti bulma- sından dolayı oldu. Ayrıca, kalbin ba- sit bir karyolada, hastanın -yahut ölünün- üstüne çıkılarak açılmış ol- ması da alâkayı büsbütün arttırdı. Bu hâdiseler, ortaya genç ve sevim- li bir tıb adamım çıkardı. Bu orta boylu, kibar tavırlı, saç- Gere Gülhane koridorlarında tabbi müşavere larına hafif ak düşmüş dahiliyeci Sa- im Bostancıoğlu 1920 yılının güneşli bir Mayıs gününde Fatihte dünyaya geldi. Küçük Saimin fakir Ailesinin oturdukları mahal, meşhur romana İtim veren Sinekli Bakkal sokağıdır. Zaten küçük Saim de ilk tahsilini bu semtteki oMahmudiye ilkokulunda yapmıştır. Bundan sonraki tahsil dev- resi müstakbel doktor için pek verim- li oldu. Gelenbevi Ortaokulunu birin- cilikle bitirdi ve Vefa Lisesine yazıl- dı. Küçük Saimde "adam olmak" fikrinin tam teşekkül ettiği devre bu sıralan rastlar. Vefa lisesi da birin- cilikle bitince Bostancıoğlu kendine bedava tahsil tamla edebilecek bir imkân aradı ve bu imkânı da bul- makta gecikmedi. Askeri Tıbbiye onu bekliyordu. Saim Bostancıoğlunun meslek intihabı böylece maddi sıkın- tıların mecburi istikametine yöneldi. Gerçi hangi okul olursa olsun Saim için beis yoktu ama, gene de doktor- luk mesleğine atılışım kendisi şimdi bu zorunlu sebebe bağlar. 1943 yılı Saim için pek neşeli gel- di. Zira o yıl Askeri Tıbbiye bitiyor- du. Bu defa önünde yeni ufuklar açı- lıyordu. Hemen o yıl Ankaraya koş- tu ve Gülhane Tıb Akademisinde bir yıl süren bir staja başladı. resi parlak bir şekilde bitince genç doktorun ilk vazifesi Selimiye Sıhhi- ye Bölüğü Kumandanlığı olda. Bu vazifesi tam 3 yıl sürdü. 1947 yılın- da tekrar Ankaraya gelerek o saman Bir savaşın meydanı 22 Gülhane hastahanesinde açılmış bu- lunan İhtisas imtihanına girdi ve bu imtihanı da birincilikle kazanarak Ankarada vazife aldı. 1949 yılında evlendi ve 1950 da Karaköse Askeri Hastahanesine tayla adildi. Bu sıra- da da bir erkek evlâdı dünyaya gel- di. 1960 ve 1951 yıllan Saim Bostan- cıoğlu için hissen pek verimli olmadı. O yıllarda eşinden ayrıldı. o Böylece genç doktora bir da babalık vazifesi düşüyordu. Fakat bu işin de her işte olduğu gibi üstesinden gelmesini Mi- di. Oğlu Ali hâlen Mimar Kemal İlk- okulu 5. sınıf öğrencisidir. Hürriye- ti seçen Saim Bostancıoğlu bu defa tekrar Ankara Mevki (Hastahanesi Dahiliye mütehassıslığına tâyin edil- di. Bu hastananedeki o vazifesi 1954 yılına kadar devam etti. O yıl Bos- tancıoğlu, Gülhane Hastanesi Başa- sistanı oldu. 1956 da da Başasistan- lık süresini doldurarak Lütfi Vuralın yanında profesör muavinliği vazifesi görmeğe başladı. İşte bundan sonra- dır ki genç dahiliyecinin şansı açıl- mağa başladı.İlk talih kuşu Lütfi Vuralın yardımıyla başına kondu. oHo- cası ve mesai arkadaşı Lütfi Vural onu 1958 yılında kalp hastalıkları ü- zerinde ihtisas yapmak üzere Ame- rikaya gönderdi. Saim Bostancıoğlu- nun Amerikadaki bu verimli ikameti iki yıl sürdü. Bu iki yılın ilk altı ayı- nı Washington'daki Walter Reed has- tanesinle tamamlayan Saim Bostan- cıoğlu geriye kalan bir buçuk yılı da Şikagoda Mount Sinsi hastanesinde bitirdi 1960 yılının Mayıs ayında yur- da döndüğünde herşeyi değişmiş bul- du. 19 Mayısta gençliğin hürriyet mücadelesini bizzat tâklp etti ve ni- hayet 27 Mayısı yaşadı. Yurda dönüşünün İnkılap devresi- ne rastlaması onun için pek heyecan- lı oldu. Tekrar Ankaraya geldi ve eski işine başladı. Evvelki haftanın sonunda, emekli Albay Arif Özdesin kalbine giren e- lin sahibi, son derece şakacı ve sem- patik bir insandır. İçkiye pek düşkün değildir, ama akşamdan aksama Od kadeh içmeden de edemez. Cemiyet hayatını ise sevmektedir. Fakat ifrat ile tefriti pekâlâ ayrrdeder. Gece ha- yatı vardır. Onu da karannda yapar.b İyii ve yakışıklı bir şen dul olduğunu açıkça ilan etmekten çekinmez. En sevdiği oyemek kuru fasulye ve pi- lavdır. Bütün gayesi iyi kalp tedavi- leri yapmak azrailin elinden bol a- dam kurtarmaktır. Bunda ds başarı kazanması için her haslete sahip gö- rünmektedir. İlk raundu, bitirdiğimiz hafta Az- railin kazanmış olmasına rağmen AKİS, 20 MART 1961