günü Patrik Athenagoras da bütün sabahını tanıklara ayrılan sandal- yalardan birinin üstünde geçirdi. Tanıklar bildiklerini (o söyledikten sonra Başkan bu hususta bir diye- cekleri olup olmadığını sanıklardan ve avukatlarından soruyordu. Sanık- lardan en sık mikrofon başına ge- len Adnan Menderes oldu. Adam sanki konuşma antrenmanı yapıyor ve form tutmaya çabalıyordu. Uzat- tıkça uzatıyor, konuştukça konuşu- yordu. Avukatları da elhak, fırsat kaçırmıyorlardı. O kadar ki Başkan zaman zaman hem düşüğü, hem avu- katlarını paylamak zorunda kaldı. Buna rağmen ne düşük, ne de avu- katları huylarından vaz geçmediler. Hele Menderes, gene "Muhterem re- is beyfendi hazretleri" diye başlıyor, sâdece kendisini değil, sanık mahal- linde oturan onbir kişiyi savunuyor- muş gibi tavırlar takınıyordu. San- ki, "Grup adına" kürsüye gelmişti. Ama bu seferki grup anlı şanlı D.P. Grubu değil, 6/7 Eylül sanıklarının süngüsü düşük grubuydu. Buna rağ- men Menderes kendisine bir pay çı- kartmaktan ve ötekilerden ne de ol- sa bir kaç gömlek üstün olduğunu belirtmekten geri kalmadı. Tanıklardan hakim olanlar bir dikkate şayan hususu açıkladılar, İstanbulun dehşetengiz Örfi Komutanı Aknoz -mahkemede ken- disinden "Aknoz Paşa" diye bahso- lunuyordu- 6/7 Eylül tahkikatı de- vam ederken emri altında çalışan hakimleri ve adli amirleri onbeş gün- de bir toplayarak kendilerine tali- mat vermekteydi. Bu talimat şuydu: Hadiseler komünistlerin marifetidir, edemi takip kararı asla verilmeye- cektir, Köprünün üstüne darağaçla- rı kurulup "salkım salkım" oralarda sallandırılacaktır! Hakimler ona gö- re davranmalıdırlar. Fakat hakim tanıkların açıkladıklarına göre Ak- noz, kanun filan bilmediğinden bu parlak direktifleri sırasında bahsetmekte ve gülünç olmaktaydı. Nitekim toplantılar patırdılı geçme- ye başlayınca ve hakimler itiraz e- dince bu usul terkedilmişti. Alâka çeken tanıklar anıklar resmigeçidinde alâka uyan- T dıran ilk tanık gazeteci Orhan Birgit oldu. Orhan Birgit, meşhur "Kıbrıs Türktür" cemiyetinin genel sekreteri olarak o tevkif edilmiş ve inim inim inletilmişti. Tanık mahal- line geçtiğinde düşük Cumhurbaşka- nının kendisini pek dikkatle süzdüğü görüldü. Alâka sebepsiz değildi. Ba- yar, 28 Nisan-27 Mayıs arasında Bir- gitin Tahkikat Komisyonuna celbi 8 YASSTADA DURUŞMALARI Gökay Athenagorasla valilik günlerinde Eski çamlar bardak oldu, Gökayın benzi soldu. ve orada başına iş açılması hususun- da bizzat emir vermiş, Üniversite ta- lebelerini onun kışkırttığının o ispat edilmesini istemişti. Garip tecelli, simdi Bayar sanık sandalyasında o- turuyor ve Birgit tanık sıfatıyla onu ve (arkadaşlarını suçlandırıyordu. Birgitin bildirdiğine göre Aknoz hâ- kimlere, "Kıbrıs Türktür"cülerin i- damlarının Ankaraca istendiğini bil- dirmişti. Orhan Birgit, bildiği başka hususları da açıkladı. e Kendilerinin duruşman sırasında, Sarıyer Emni- yet Amirliğinde çalışan Hikmet Ço- lak adındaki bir kimse 6/7 Eylül ge- cesi polise yağma ve yangın hariç, öteki taşkınlıklara müsamaha edil- mesinin oemredildiğini (açıklamıştı. Divan, Hikmet Çolakın tanık olarak dinlenmesi için derhal karar aldı ,fa- kat Çolak, bu haftanın başında bulu- namadı. Ama, polisle alâkalı bu açıklama- yı bir rum kadın duruşmaların ikin- ci günü teyit etti. Kadının adı Maria idi. 48 yaşında olduğunu söylüyordu. Fakat, çok daha genç görünüyordu. Son derece tatlı bir rum konuşuyordu. O kadar ki, diyar Menderes, her halde hatıraları tazelenmiş olacak, kadının söyledik- lerini değil de sesini romantik bir a- lâkayla dinledi. Tanık Maria duruş- ma salonuna öylesine çekingen bir tavırla girdi ki Başkan kendisine korkmamasını söylemek lüzumunu hissetti. Rum kadın az türkçe bili- yordu. Meramını ifade edebilirdi. Marianın tanıklığı bir baştan öteki- ne salonu kahkahaya boğdu. Rum şi- vesiyle ettiği yemin bir âlemdi. sırada bir fotoğrafçı mek isteyince Maria itiraz etti. Fakat filme alındığında, bunu önleyemedi. Ödü patlamış vazi- yetteydi. Mamafih sonradan açıldı ve bildiklerini o tatlı rum şivesiyle bir bir anlattı. 6/7 Eylül faciasına so- kakta yakalanmıştı. Halkın rumlara küfrederek orayı burayı ( taşladığını görünce ağlaya ağlaya eve koşmaya başlamıştı. Bu sırada tanıdığı bir başka rum madama rastlamıştı. O ahbabı teni. korkmamasını söy- lemiş ve A iki: "— Ben bir polisle konuştum. Po- lis dar bağıracaklar, o kıracaklar, ama kan yok dedi." Bunun üzerine Maria rahatlamış, hele evinin kapısı önüne geldiğinde Viktoru da orada bulunca bayram etmişti. o Yüksek Adalet Divanı ve dinleyiciler, Viktorun Marianın bah- tiyar kocası olduğunu (öğrenmekte gecikmediler. Mariaya polisle konuş- masını nakleden kadına gelince, o maalesef altı ay evvel ölmüştü! Marianın tanıklığı salonu neşeye boğdu ama, bir mühim hususu orta- ya çıkarmaktan da geri kalmadı. "Sen yolcu Çelselerin Bala bir neşe kaynağı ama hakikatlere açılan penceresi Adaların eski Emniyet Amiri Hamdi Canoğlu oldu. Canoğlu, Adadaki tahrip hareketine ("Ocak Başkanı Tevfik'in başkanlık (o ettiğini öğren- mişti. Başkan sordu: "— Hangi partinin ocak başka- n17" AKİS, 28 EKİM 1960