KİTAPLAR Sürgün Ve Krallık (Albert Camusun hikâyeleri, Dü- şün Yayınevi yayınları, İstanbul Mat- baası 1960, 80 sayfa 300 kuruş) pia edebiyatının ve (düşünürler dünyasının büyük adlarından biri olan Albert Camus, adının şöhreti dışında bizde az tanınan bir yazar- dır. Eserlerinden pek azı dilimize çevrilmiş olup, çoğunlukla bu çeviri- ler de yetersiz omütercimler tara- fından yapılmıştır. Camus bizde da- ha ziyade Varlık yayınları arasında yayınlanan Veba adlı romanı ile ta- nınır. Bunun ötesinde Camus, Batı hayranı yazarlarımızın adını çok et- tikleri, kendisini ise uzaktan ve üs- tünkörü tanıdıkları bir yazar ve dü- şünürdür. n Yayınevi Camus gibi ger- çekten önemli bir yazarın az bilinme- sini göz önüne almış olacak ki, onun ölümünden önce yayınlanmış son e- serlerinden birinden dilimize çevril- miş birkaç hikâyeyi, Camus hakkın- da yazılmış iki yazının tercümesi ve bir biyografi ile birlikte oku- yuculara sunmuş. Düşün Yayınevinin, Sürgün ve Krallık adlı eseri halisane niyetlerle hazırladığına şüphe yok. Ancak, bu hediyesi üç lirayı bulan ve bir bro- şürden azıcık daha kalınca olan ki- tap öylesine bir çokbilmişler heyeti tarafından o hazırlanmış ve öylesine baştan savma şekilde düzenlenmiş ki, başından sonuna kadar okumak gerçekten tor oluyor. Kitabın hazırlanışındaki ilk dik- katsizlik daha üçüncü sayfada, Ca- mus'un biyografisinde başlıyor. Bi- yografide Albert Camus'un adının men altına tırnak içinde konan ö- lüm ve doğum yılları (1912-1960) olarak gösterilmiştir. Bu başlığın al- tında başlıyan metinde ise ilk cüm- le şudur: "Albert Camus, 7 Kasım 1913 te Cezayirde Mondovi köyünde dünyaya geldi." Aslında bu hatâ, belki de Öyle çok büyütülmeyecek basit bir dizgi hatasıdır ama, kitabın daha ilk cüm- lelerinde göze batması dikkate de- gerdir. 1913'de doğan Camus, fakir bir ailenin çocuğudur. Hayatının başlan- gıcı, simsarlıktan evrak memurluğu- na, tiyatro yöneticiliğine kadar çe- şitli işleri denemekle geçmiştir. Tah- sili felsefedir. Genç yaşında geçir- diği önemli bir hastalık onun üniver- sitede felsefe öğretim üyesi olmasına engel olmuştur. Camus, çeşitli işler- de sürttükten sonra gazetecilikte ka- rar kılmıştır, Fransız kurtuluş sava- rına katılan Camus, 1942'den itiba- AKİS, 28 EKİM 1960 ren dikkatleri iyiden iyiye üzerine çekmiştir. Sırasıyla yayınladığı "7' envers et L'endroit", "Noces" ve bil- hassa "Etranger" -Bu eser "Yaban- cı" adıyla dilimize çevrilmiştir- Ca- mus'u şöhrete ulaştırmıştır. Etran- ger'i takip eden "Le mythe de Sisyp- he" ve "La Peşte" -Veba- Camus'e Goncourt armağanını kazandırmış- Fransanın en meşhur armağanı- nı kazanan Camus, daha sonra Jean Paul Sartre ile birlikte egzistansiya- lizm cereyanının öncülüğünü etmeğe başlamıştır. Ancak, Camus ile Sart- re'in arkadaşlığı çok devam etme- miş, iki dev yazar ısa bir müddet sonra kapışmışlardır. 1957'de Nobel edebiyat armağanını da kazanarak adını ölümsüzler arasına kaydettiren Camus, 1960 başlarında bir otomobil kazasında can vermiştir. Sü Ki Camus'un 1957' la © Yazdığı son hikâye kitabının adıdır. Düşün Yayınevi bu bayii ka- lınca bir cilt olan kitaptan sâdece dört hikâyeyi (oOalmakla yetinmiş ve bu dört Öneri toplandığı fasikül- cüğ arın kitabının tamamına verdiği adı vermekte bir mahsur gör- memiştir. Dört hikâye tercümesinin başında ise Sartre'in, Camus'un ölü- münden sonra (yazdığı bir yazı ile Gaetan Picon'un Camus üzerine ya- zılmış bir denemesinin tercümesi ek- lenmiştir. Egzistansiyalizmin O kuru- cularından olan n dört hi- kâyesi ile bu hikâyelerin başında yer alan iki tanıtma yazısı, arı Türkçe ile Çağataycayı birbirine karıştıran yazarlar tarafından dilimize çevril- diği için, "Sürgün ve Krallık"ı Oku- mak ve anlamak son derece zorlaş- maktadır. İşte Albert Camus'u anlatan Gae- ton Picon'un yazısından Asım Bezir- ci tarafından dilimize aktarılmış bir cümle: "Yabancı bir anlatıktır ama roman değildir. Veba'ya gelince den- se dense bir öğce, ya da oranlama denebilir ona, ama roman denemez." Yazı dilinde miras yerine kalıntı, çaresiz yerine umarsız, irade yerine istem, kronik yerine öğce kelimele- rini kullanan Asım Bezirci aynı ya- zının içinde "ağlatı ahlâkı", efsane, zihni, mecazi gibi kelimeleri de kul- lanmakta bir mahzur görmezse, va- rın Siz, dilimize çevrilen yazının na- sıl kolay içinden çıkılmaz bir bul- maca halini alacağını hesap edin. Ca- mus'dan dilimize aktarılan Dilsizler, Dönek, Konuk ve Kocasını Aldatan Kadın adlı hikâyeleri o çeviren Teo ve Selâhattin Hilav da Çagataycaya meraklı olmak bakımından Asım Be- zincirden, pek geri kalmıyorlarsa da Albert Camus Büyük o kayıp onların dedikleri bir dereceye kadar daha iyi anlaşılıyor. oEgzistansiya- lizm akımının ürünleri.Olan hikâye- leri ile Camus hiç şüphe yok ki dikkat le okunması gereken bir hikâye ya- zarı. Ancak, şayet gerçek Camus'u tanımak istiyorsanız, "Sürgün ve Krallık"ı okurken ya kendinizi çok sıkacaksınız, ya da hikâyeleri aslın- dan okuyacaksınız. Başkaca çıkar yol yok. Merdiven (Mustafa Aslanın o hikâyeleri, o Ko- van — Kitabevi yayınları 4, İzmir o 1960, Matbaası, 95 sayfa 2 li- Halkın Sesi ra ) Mustafa Aslan yirmi yıldır hikâye yazarmış. Ama suyun başında ol- madığı için bunları yayınlamak im- kânını bulamamış. "Merdiven" ilk ki- tabı imiş. Kitabının başına yazacağı önsözü Mustafa Aslan, belki d yınevinin bir azizliği sonunda, bın arka kabına yazmış. Burada hi- kâyecilik hakkındaki görüşlerini a- çıklıyor. Söyledikleri yabana atıla- cak sözler değil. Merdiven adlı kitapta onikl hikâ- ye var. Mustafa Aslanın çiçeği bur- nunda bir hikayeci olmadığı bu hikâ- yeleri okurken hemen belli oluyor. Aslan belki hikayelerini yayınlama- mış ama, üzerlerinde gerçekten dik- katle durmuş. Temiz bir dili, usta- lıklı bir anlatış şekli var. Yazıcılıkta klâsik yönü seçmiş. â lere riayetkar bir yazar. Herşeyin yerli oOyerine yerleşmesine o gayret göstermiş. Muvaffak olmuş da. Mer- diven, ele geçirildiğinde okunabilir bir kitap.