Cilt: XIX, Sayı: 325 YASSIADA Celseler Söz iddianın! (Kapaktaki savcı) ge mânevi bakımdan değil, fi- zik bakımından da kendini topla- mış -artık, verilen yemekleri yemek- tedir ve kantin hesabını azaltmıştır- Adnan Menderes başparmağıyla şa- hadet parmağını O seklinde birleştir- diği, öteki parmaklarını ileriye doğru uzattığı sol elini mikrofonun arka- sından geçirdi ve: "— Eğer dediği gibi bir tertip olsaydı . İstanbula ebilir", orahat kalple evine gidip yemeğini yiyebi- lir, hattâ gece kalmayı düşünebilir miydi?" dedi. Sonra, sanki Meclis kürsüsündey- miş ve rakibine yaman bir darbe in- dirmiş gibi cevap beklemeden döndü, yerine doğru ilerledi. Tanık mevkiin- de Âdâların eski Emniyet Âmiri Hamdi Canoğlu Vardı ve Hamdi Can- oğlu 6/7 Eylül hâdiselerinin müret- tep olduğunu, tâtbikçilerinin de D.P. teşkilâtının başlarından mürekkep bulunduğunu ( söylemişti. Âdâların eski Emniyet Amiri, ifâdesi sırasın- da 6 Eylül günü bir esrar kaçakçısı- nın takibi için İkinci Şubeden memur istemek üzere şehre indiğini, o fir- sattan istifâde ederek evine uğradı- yemek yediğini ve ğını, hadiseleri AKİS HAFTALIK AKTÜALİTE MECMUASI akşamüstü öğrendiğini bildirmişti. Kendisinde yaman polemikçi vasıfla- rı tevenhüm eden ve konuşma imkâ- ni bulduğundan beri mikrofon başın- dan ayrılmayan sabık Başbakan ta- nığı perişan ettiği kanaatinde olma- lıydı ki bir süredir unuttuğu tebessü- münü dudaklarına yeniden takmıştı. İşte bu sırada, hâkimler heyeti- nin sağ tarafındaki koltuklarda otu- ran, yakasında kırmızı işleme olan siyah cübbeli onbir adamdan biri kalktı ve Başkan Salim Başola hitap ederek, fakat Menderese bakarak: — Kendileri de o akşam aynı vahad. kalple İstanbulu terkedip git- tiler!" dedi. Dinleyicilere ait sıralarrdan bir kahkaha yükseldi. Düşük Başbaka- nın dudaklarından tebessüm tekrar kaybolmuş, Onun yerine gözlerine kin ve nefret dolmuştu. Yüzünün kı- zardığı farkediliyordu. Kahkahalar, salonda akisler uyandırarak dağıldı Hâdise, bu haftanın başında bir gün, sabahleyin, Yassıadadakl jimnastik- haneden bozma duruşma salonunda cereyan ediyordu. Menderesin keyfi- ni kaçıran adam Yüksek Adalet Di- vanının başsavcısı Altay Egesel idi. Haftanın başından itibaren kah- kahalar Yassıadadakl duruşma salo- nundan eksik olmadı. Divan iki gün toplandı, bir gün ara verdi. Çarşam- bayı hakimler çalışmakla, gazeteci- 28 EKİM 1960 DURUŞMALARI ler dinlenmekle, sanıklar ise "mutad şekilde" geçirdiler. Bu satırların o- kunmakta olduğu sırada duruşmalar yeniden başlamış olacaktır. Divanı meşgul eden, 6/7 Eylül hadiselerinin esrarıdır. Fakat bu esrar, Altay E- geselin Menderese oherkesi neşeye boğan cevabı yapıştırdığı sıralarda çözülme yolunu tutmuştu ve onu ta- kip eden gün vak'aya dökülen ışık hakikatleri gözler önünde belirtme- ye başladı. Gerçi zincirin bir kaç hal- kasının henüz eklik olduğu sezilmi- yor değildi. Ama her şey, bu hafta- nın sonlarında gediklerin kapatılaca- ğını ve Türk umumi efkârını, hattâ dünya umumi efkârını uzun zaman meşgul eden hâdisenin tam tablosu- nun çizileceğini gösteriyordu. Cazip celseler ii bu haftanın başında edenler sabahın pek erken in kalkıp ta ABS ARŞI ka- dar gittiklerinden dolayı pişman ol- madılar. Celseler hakikaten canlı, alâka uyandırıcı ve tatlı şekilde cere- yan etti. Pazartesi ve salı günleri, bir piyesi cazip yapan bütün unsur- lar dinleyicilerin gözleri önünden ge- lip, geçti. Komik unsuru bir gün Ada- abayani Emniyet AÂmiri, bir başka gün Maria adındaki rum ka- dın temsil etti. Dekoratif unsur, hey- betli görünüşüyle Patrik efendiydi. AKİS, 28 EKİM 1960