YURTTA OLUP BİTENLER aynı şey olduğunu iddia ediyordu ama kazın ayağı öyle değildi. Bir insan bir kadını sevebilirdi. Âşık da olabilirdi. Ama fikren beraber olmaz- sa, biraz hafif bulursa, soy adını ver- kendilerini ben sevmelerini arzuluyordu. Benim- senmek istemekteydi. Bu izahat karşısında iri yarı li- der biraz durakladı. Elindeki kadeh- ten bir yudum aldı ve konuyu bir başka mecraya sürükledi. Mevzu CKMP nin durumuydu. Parti, ihti- lalden bu yana bir çığ gibi gelişmiş- ti. Nasıl geliştiği malümdu. Bölük- başı etrafındakilerine, üzerine basa sa: "— İkbal, partimin ve şahsımın ayağı altındadır" dedi. Okan bu lâfa küçük bir kahkaha at ti. Grupta bulunan diğer Milli Birlik Komitesi üyeleri de Okana katıldılar. Genç Albay cevap verdi: "— Aman sayın Bölükbaşı, bu lâf biraz tehlikeli. Bir zamanlar a- damın biri "Sizin taptığınız ayağı mın altındadır" demiş. Timin le ei bu lâfi padişaha iletmişler, adam so- luğu darağacında almış. Adamcağız asıldıktan sonra bakmışlar ki ayağı- nın altında yapıştırılmış bir altın var. Durumu anlamışlar ama, iş iş- ten geçmiş. Acı da olsa bu bir reali- tedir. Bunu nazarı itibare alarak ko- nuşun." Allah lillah aşkına jste bundan sonradır ki grup biraz seyrekleşti. Zira C.K.M.P. lideri, az da olsa konuşma süratini kesmiş- ti. Gazetecilere gelince, onlar bir hay- li güç durumdaydılar. Eğlenmeğe gel mişlerdi, ama gazetecilik yanları a- gır basıyor, tartışmayı kaçırmak is- temiyorlardı. Nihayet çâresini buldu- lar ve aralarındaki ezeli rekabeti kal- dırarak işi nöbete bindirdiler. Bir sü- re biri dinliyor, diğerleri dansederek biraz olsun sinirlerini dinlendiriyor, bir süre nöbeti başkası alarak talih- siz arkadaşını kurtarıyordu. Ama kurtulamıyan bir talihsiz vardı ki, hiç hatırında yokken fırtına ya birden yakalanıverdi. Bir köşede duran genç yüzbaşı Muzaffer Özdağ, bir ara Bölükbaşının gözüne ilişti. İri kıyım lider Özdağa yaklaştı ve: "— Sizi iyi tanıyor ve konuşmak istiyorum Yüzbaşım. İsterseniz bi- raz oturalım, zira" ayakta durmak- tan yoruldum" dedi Genç bir gazetecl-o sıra nöbet - teydi- dayanamadı: Ben de konuşmaktan yorul- larımız zannediyordum" dedi ve güldü. Özdağla Bölükbaşı sohbete koyul- dular. Genç Yüzbaşı, 1961 de emane- 26 Sezai Okan Sabrı taştı ti devrederken siyasi partilerden bek- lediklerini anlatıyordu. Onlara itimat etmeleri lazımdı. Bu itimadı siyasi partilerin (o veri gerekmekteydi. Bu zamanda politik oyunlarla bâzı meseleleri güçleştirmemek lâzım ge- liyordu, Özbağ konuşabilme O şansını uzun müddet elinde tutamadı. OK. M.P. lideri lâfı genç Yüzbaşının ağ- zından aldı ve meşhur lâflarım sı- ralamağa başladı. Hep müslüman ev- lâtlarıydılar. ya sözlerine itimat etmeleri lâzımdı. i, mez- hepleri birdi. Allanın ia vererek El- Nö- konuşuyor ve söz söylüyorlardı. bette ki bunlar yalan olamazdı. bette olan gazeteci dayanamadı: — Aman Bölükbaşı, Özdağı i- nandırmak için daha mukni şeyler söylemeniz gerekiyor. Yalnız Alla- nın adıyla olmaz" dedi. Bölükbaşı genç gazeteciye odöne- k: "— Hani, lâfın gelişi (söyledim. Biz köylü çocuğuyuz. En az ben de Özdağ kadar halkın içinden geldim. Bu memleketin ıstırabını biliriz." di- ye işi tatlıya bağladı. Ama nöbette- ki genç çok sıkılmışa benziyordu. Lâfın altında kalmadı: — Bölükbaşı mazeret bulmakta ustadır. Oysa bu lâfların CKMP li- lerin ağzından düşmediğini biliriz. Miting meydanlarından gelme dil a- lışkanlığı." Bölükbaşı genç gazetecinin itha- mına fena halde sinirlendi ama, ne de olsa yle e İşi nükteyle sa- vuşturmağa - Bak; hele. "Falih Rıfkının ta- rikatının kulu bu ağzı kullanacak tabii. Başka ne yapacak ?" dedi. Genç gazeteci işin peşini o bırak- mak niyetinde değildi: "— Vallahi Osman bey, siz parti- nizin statüsü icabı, kulluk kölelik, şeyhlik münasebetini bilirsiniz. Ama Falih Rıfkı benim şeyhim değildir. Sözlerim de şahsi (o kanaatlerimdir" diye cevap verdi. Bitmeyen senfoni İ" kıyım liderin nutuk merakı bura- da bitmedi. Şimdi hedef Basındı. Basın, C.K.M.P deh bilhassa gerici parti olarak bahsediyordu. Bu, men- faatleri icabıydı. Böyle yazmak sâ- dece bir taktikti. Zira gazetecilerin büyük bir kısmı C.H.P. liydi. İstik- ballerini düşünüyorlardı. Basın mensuplarıyla minyatür partinin lideri arasında tartışma u- zayacaktı. Ama Satır uzaktan duru- mu görmüş ve grubun yanına yakla- şarak birkaç gazeteciyi uzaklaştır- mıştı. Bölükbaşıyı bırakan gazeteci- ler teker teker MBK üyelerinin etra- fını aldılar. Konu ili. Bölükbaşıy- dı. Genç kurmaylarla genç gazeteci- lerin bu konu üzerindeki fikirleri, gariptir, tıpatıp birbirine benziyor- du Bu sırada iri kıyım lider susma- mış, etrafında kalan birkaç kişiye meram anlatmağa çalışıyordu. Bir ara Albay Sezai Okan C.K.M.P. lide- rinin konuşmalarına kulak kabarttı. Yanında bulunan çok zarif eşinin kolunu tuttu ve: "— Bak hanım, bana sinirlenme diyorsun. Git, neler söylediğini dinle ve bana hak ver" dedi. Bayan Okan yavaşça diğer gru- ba yöneldi. Birkaç saniye dinledi ve geri döndü. Gülüyor, gözleriyle eşine hak verdiğini işaret ediyordu. Rahat nefes K.M.P. nin iri kıyım lideri şayet. baloda yayınlanan dedikodu bül- tenlerinden ördüncüsünü görme- seydi, muhakkak ki biraz müteessir olacak ve gece uykusu kaçacaktı. A- ma basın mensupları günün en ince esprisini yaptılar ve not aldıkları ko- nuşmaları 4. bültene aynen geçirdi- ler. Bülten Bölükbaşının eline geldi- ğinde bir hayli memnun oldu. Veda ederken pek neşeliydi; hanımı etrafındakilere şöyle diyordu: — Osman beyin konuşmaları ga- liba bir bu bültende, bir de Kudrertte yayınlanıyor... AKİS, 28 EKİM 1960