yayınlanan ve davetliler ese o- lup biteni haber veren bülten iri kı- yım liderin eline geldi. Bültende Ge- neral Gürselin baloya geldiği, C.H.P. Genel Başkını İnönünün ise geleme- diği için mesaj gönderdiği bildirili- yordu. Bölükbaşı, kendisiyle ilgili ha- beri boşuna aradı. Bulamaymca genç gazetecilere kızgın kızgın baktı. Son- ra konuşmağa başlad. Bol el ve kol hareketleri yapıyor, yakınında bulu- nan Kemal Satırın omuzuna vurarak konuşuyor, Milli Birlik Komitesi ü- yelerine de arada bir dokunuyordu. Çoğu zaman cümlesini, birinin omu- zuna elini koyarak (tamamlıyordu. Grupta kendisini en fazla dikkatle dinleyen Sezai Okandı. Genç Albay kaşlarını çatmış, bütün dikkatini Bö- ükbaşının sözlerinde toplamış, ara- sıra müstehzi gülümsemelerle söz- leri takip ediyordu. Bir ara lâfa ka- rışmak, CKMP liderinin bir cümlesi- ne cevap vermek için davrandı. Ama ne çâre, sözünün ilk kelimesinin bi- rinci harfi dudağından dökülmeden Bölükbaşı meşhur "Müsaade buyrun" larından birini yapıştırdı ve iki elini öne doğru uzatarak konuşmasına de- vam etti. Okana, kadehinden bir yu- dum daha almak ve iri yarı lideri dinlemekten başka yapacak şey kal- mamıştı. Bölükbaşı, ihtilâlin O hazırlanışın- dan bahsediyordu, İhtilâl sâdece SİL lâhlı Kuvvetlerin eseri değildi. Bun- da kendisinin de, partisinin de büyük payı vardı. Zemin onlar tarafından hazırlanmıştı. CKMP lideri uzun kol- larını ileri doğru uzatarak: — Bakın Albayım, İhtilâlin si yasi plâtformu politikacılar tarafın » Ondan sonra sizler Okan nihayet konuşmak için bir fırsat bulabilmişti. Zira iri yarı lider attığı tesirli nutkun tepkisini bekle- mek ve hazzını duymak için nasılsa bir kaç saniye oduraklamıştı. Genç Kurmay cevap verdi: — Bunu, sâdece silâh kuvve- tiyle yapılmış âdi bir darbe-i hükü- met olarak kabul etmeyin, İnkılâbı böyle kabul etmek, sizin, işii tam manasıyla anlamadığınıza delâlet e- der" dedi.. Bölükbaşı meşhur kollarını bir kere daha havaya kaldırdı ve gene meşhur "Müsaade buyrun" larından birini savurdu. Sonra hemen söze başladı: — Ama Albayım, size bir şey intriimak isterim. Sizler birliğini- zin başındayken, biz zindanlarda 1s- tırap çekiyorduk... CKMP lideri bunu söyledikten sonra hemen yanında buluan Ke- mal Satıra döndü ve: AKİS, 28 EKİM 1960 — Değil mi. Satır?" diye bir şa- hit aradı. Bulamadı. Sohbet, daha doğrusu iri kiyim liderin konuşması bu minval üzere devam ediyordu. İ- şin güzel tarafı, Bölükbaşı her keli- mesinden, her cümlesinden sonra bir şahit gösteriyor kimseyi bulamazsa Allaha sığınıyordu. Bir ara gene O- kanın omuzuna vurup yeni bir konu- ya geçmek üzereydi. Tam o sırada genç Albay da birşey söylemek için ağzını açtı, Ama, Bölükbaşının meş- hur "Müsaade buyrun"u Albayın sö- zünü ağzına tıkamak için derhal ha- rekete geçti. Ancak, bu defa muvaf- fak olamadı. Okan nezaketle: - Bir kerre de müsaade siz edin Osman bey. Biz sizin nutuklarınızı biliriz. Beş-altı saat sürer. Ama kar- Osman Bölükbaşı Bir başladı, pir başladı!.. şınızda seçmen yok. Müsaade etmi- yorum artık. Yarım saattir konuşu- yorsunuz. Kerem edin da bir cümle söyliyeyim veya başladığımı bitire- yim" dedi. Sonra manalı manalı gü- lümsiyerek basın mensuplarına bak- tı. Yardım.. gölet devam ederken, esasen balo- nun hazırlanması işiyle bitkin ha- le gelen Balo Tertip Komitesi duru- mu gördü ve b bilerek ayak üstü bir toplantı yaptı. Aldığı karar gereğince, Milli Birlik Komitesi üyelerini birer (bahaneyle gruptan uzaklaştırmak için hareke- te geçtiİl k hamleyi genç bir gazete- ci yaptı, liderler şerefine bir gam- YURTTA OLUP BİTENLER panya açtırılmıştı. Bölükbaşıya bunu ikram edecek ve onu gruptan uzak- laştıracaktı. CKMP liderinin yanına yaklaştı. Tem maksadını söyliyecekti ki iri kıyım lider genç gazeteciyi ko- lundan yakaladı ve sohbetin içine karıştırdı. Zaman meselesi CEM.P. lideri bu defe lâfı ihtilâ- lin zamanına getirmişti. İlini lere ve Bilhassa Okana dönerek; “— İhtilâli zamanında “yaptınız. Yoksa biz de, C.H.P. de kararlıydık, her sandık basına bir adam koya- caktık, rey çaldırmıyacaktık. Sandık başları bu yüz: ir mezbaha hali- ne gelecekti” « dedi. Okan gülümsiyerek cevap verdi: “— İhtilâlin zamanını tâyinde yanılmamak için elbette ki kafa yor- duk. Bu bir tesadüf değildir. Ama anlıyoruz ki, bazı kimselerde hâlâ zamansız yapıldığı fikri mevcut. Hattâ, yersiz olduğu kanaati var. Bâzı neşriyattan da anlıyoruz ki, Menderesin suçsuz olduğuna inanan- lar hâlâ ortada. Sabık Başbakanın suçluluğunu kabul etmiyorlar." Genç Albay bunu söyledikten son ra kadehinden iştahla bir yudum al- dı, tatlı tatlı gülümsiyerek Bölükba- şının konuşmasını bekledi. C.K.M.P. lideri uzun zaman süküt etmedi. Tam konuşacaktı ki; genç bir gazeteci ağ- zından nasılsa lâfı kaptı ve: "— Ben öylelerini mazur görü- rüm. Bu, parsa toplama politikası- dır. Aslında pek çoğu o suçluluğuna inanmıştır" dedi. Bölükbaşı genç gazeteciyi daha sonraya bırakarak evvelâ Okana ce- vap. verdi. - Sizin neyi kastettiğinizi anla- dım Albayım. O, benim günahım de- gil. Ayda 1800 lira alan sekreterin hatası. -Kasdedilen, Kudret gazete- sinde üç gün evvel çıkan bir man- şetti- Meselâ yarınki başmakaleyi alınız, okuyunuz. Süzgecimden ge- Beğeneceğinizi ümit ede- Okan tekrar gülümsedi: — Gazetenizde çıkacak bir ya- zının sizin osüzgecinizden geçmesine ne lüzum var? Ama sizin mensup olduğunuz zümrenin fikirleri nerede olursa olsun sizinki gibi olmalı" di- yerek Bölükbaşıya baktı. Bölükbaşı iri ellerini ileri uzata- rak; — Biz sizinle kalben beraberiz" dedi, Okan gene gülümsedi ve CKMP liderinin, artık konuşmasına müsa- de etmesinden bilistifade fikrini oa- çıkladı. Kalben beraber olmak yet- miyordu. Fikren de beraber olmak lazımdı. Gerçi Bölükbaşı ikisinin de 25