YURTTA OLUP BİTENLER eldivenli ve sten tabancalı genç teğ- menler, Başkan Gürseli muhafazayla vazifeliydiler. Aynı seklide teçhiz e- dilmiş bir başka jıp, Başkanın ara- basını sol gerisinden takip ediyordu. Jipler azami 15 kilometre süratle gi- diyorlardı. T'rafik polisleri Başkanın jipinin etrafını saran Diyarbakırlıla- rı kenara çekerek konvoyun yürüme- sini temine çalışmaktaydılar. Man- zara muhteşemdi ve ihtilâl Başkanı- na yaraşır ee Kafile bu minval üzere istasyon caddesinden çehre doğru o yürüdü- Yolda, Başkanın gelişi münasebetiy- e hazırlanan takın altından geçildi. Gürsel, Diyarbakırlıların sevgi teza- hüratına ellerinin ikisini birden sal- lamakla mukabele ediyor ve hep gü- lümsüyordu. Ama gene de bu tak ih- tilal Türkiyesinde hiç te boşa ya yordu. Eski adetlerin faziletine ina- nanlar yeni iktidarın da Girelim al- mış olduklarını belli ediyorlardı. Belediye binasının önüne gelindi- ğinde gece karanlığı çökmüştü. Baş- kan balkonda hazırlanan mikrofon- dan Diyarbakırlılara hitap edecekti, Güçlükle jipten inilebildi. Belediye Başkanının iyi tefriş edilmiş makam odasına gelindiğinde. Gürsel hakika- ten terlemiş ve yorulmuştur Seyahatin gayesi Gesi General Gürsel, natına çıkmadan evvel muhtelif beyanlarıyla bu gezinin bir (askeri teftiş mahiyetinde (olduğunu söyle- mişti.Öyle pek hususiyeti olan bir gezi olmadığını ısrarla iddia etmişti. Ama yaptığı konuşma, işin mahiyeti- nin pek öyle olmadığını ortaya koy- Doğu Beya- ük dâvasının- liyle ürik İhtilâlin Başkanı, Do- ğu ürk vatandaşlarına, böyle bir dâvanın Türkiyede mevcut olmıyacağını, olmaması lâzım geldi- ğini, şayet bâzı gayretkeşler bunu icada, çalışıyorlarsa, gereğinin düşü nüleceğini belirtmek istemişti, Gürsel, Belediye Başkanının ma- kam e yerdeki bordo zemin üzeri renk çiçekler işli halıyla ilgilendi. Belediye Başkanının geniş masasının sağma düşen maroken kol- tuğa oturup, sade kahvesini ve Sam- sun sigarasını içtikten sonradır ki kendine geldi ve hazırlanan mikro- fonun başına geçti. Halk Belediyenin önünde kenetlenmiş Başkanın neler söyliyeceğini bekliyordu. Generali konuşmasını dinleyen gazeteciler bir ev Doğu gezisin de söylediklerini hatırladılar ve bir birlerine manal Türkiyede Türkler yaşardı Türklük- Kürtlük diye bir dâva yoktu. Bu. bir- 20 takım yabancı ideolojilere hizmet de- mekti, a Hükümetin bildiği çok şey vardı. Elde deliller mevcuttu. Bunlar öyle delillerdi ki, insanın şaş- maması imkânsızdı. Kürtler, daha doğrusu bir takım kimseler Doğuda bir cumhuriyet kurmak, bununla va- tanı ikiye bölmek istiyorlardı. Cahil halkı kendilerine bendetmişler, kendi kötü emelleri uğruna onların kanına girmişlerdi. Bütün bu tohumlar te- mizlenecekti, İcap ederse en şiddetli tedbirler alınacak ve Türk vatanı ra- hata kavuşturulacaktı. Diyarbakırlılar Başkanı çit çı- karmadan dinliyorlardı. Söylenen sözlere yaa sayılmazlardı. Gözle- riyle gördükleri hâdiseler vardı. Kürtçülügün ne demek olduğunu iyi biliyorlardı. Faaliyetleri, ve Diyarba- kırdan alınıp götürülen bâzı kimse- lerin neden tevkif edildikleri hakkın- da da geniş malumat sahibiydiler. Başkan konuşmasını bitirdiğinde meydanda toparlanan kalabalık kendi- sini bir hayli alkışladı. Sonra dağıla- cak gibi bir hareket yaptı ama dağıl- madı. Bilâkis binanın kapısına doğ- ru sıklaştı ve Generalin elini öpmek Üzere bir yarıştır başladı, El öptürmekten pek fazla hazzet- miyen Gürsel müşkül mevkide kal- mıştı. Elini, her sarılandan çekmesi imkansızdı. Ne yapacağını şaşırdı ve bir ara teslim oldu. Şimdi artık iki elini de uzatmıştı. Her iki el, dudak- ların ve alınların temasıyla irkiliyor- du. Gürsel babayani tebessümlerin - Muzaffer Özdağ Tebessüm kralı den birini dudaklarına yerleştirdi ve yanındakilere: — Beni her yerde böyle karşılı- yorlar. Halbuki ben istemiyorum el öptürmeyi" dedi. El öpme sahnesi bir hayli uzaya- cağa ve turnike haline gelen el öpü- cülerin Generali bir hayli sıkıntıya sokacağı anlaşılıyordu. Bunun üzeri- ne yanındakiler Generali aldılar ve kalacağı Ordu Evine doğru yola çı- kardılar. Belediyenin (okapısında» ihtiyat Fatma hanımdan sonra» genç ve gü- zel bir hanım daha Generalin yolunu. kesti. Onun da eşi hapisteydi ve ken- di iddiasına göre suçu sâdece D.P. de faal rol aynamaktan ibaretti. Bir doktorun hanımıydı, Kendisine teca- vüze yeltenenlerin, sarkıntılık eden- lerin haddi hesabı yoktu. Bir başına kalmıştı. Eşinin affını rica ediyor- du. Bu hususta bir dilekçe de sunu- yordu. Başkan bu dilekçenin de alın- masını ve meşgul olunmasını emret- ” Temeli Ordu Evinde yenilecekti. Ondan sonra Ticaret ve Sanayi Oda- larının bir toplantısına gidilecek ve tüccarın derdi e dinlenecekti. Gürsel ve beraberindekiler Ordu Evinin yo- lunu tuttular. Belediye binasıyla Or- du Evi arasındaki mesafe gene Di- yarbakırlıların tezahüratı arasında? katedildi, Başkan ve MBK Üyelerin- den Muzaffer Özdag odalarına çıktı- lar. Bir kurmay oyunu B aşkanın gezisini takip eden gaze- teciler (Muzaffer Özdağı bulup birşeyier öğrenmek ve Generalin se- yahatinin bundan sonraki kısmı hak- kında bilgi edinmek istediler, Özdağ Ordu Evine girmişti. Demek ki ken- disini bulmak kolay olacaktı. İşleri- ni bitiren basın mensupları bu rahat- lıkla Ordu Evinin kapışından içeri girdiler. Ama genç Yüsbasıyı değil bulmak, izine dahi rastlamadılar, Ka- pıdaki nöbetçiler Özdağın çıkmadı- ğını yemin billah, söylüyorlardı Gel- gelelim Özdağı Ordu Evinin 43 oda- -ının hiç birinde yoktu. Bütün ara- -alar boşa çıktı, Basın mensupları kafalarını iki yana sallıyarak Ordu Evinden ayrıldılar. (Halbuki bunun şaşılacak bir tarafı yoktu, Özdag kurmayca bir oyun oynamış ve Ordu Evinin arka kapısından çıkarak bir kaç adım ötede, kendisine tahsis e dilen Vali konağının bir odasına din lenmek üzere çekilmişti. Esasına bakılırsa, MBK üyeleri nin hemm her işi kurmayca oluyor du. Bu arada Başkan Gürselin seya hatlarını da saymak lazımdı. Başka nın bütün gezileri kurmayca hazır lanan ve gayet iyi tatbik edilen plan AKİS, 28 EKİM 1960