İKTİSADİ VE MALİSAHADA Şirketler İmtiyaz mı? eçen haftanın sonlarına doğru An- karada yayılan bir haber, küçük tasarrufları bir araya getirmek su- retiyle büyük teşebbüslere girişme- nin güzel ve faydalı bir örneğinin, bu gibi işlere hemen hiç alışmamış olan memleketimizde verileceğini müjdeli- yordu: Birkaç ay önce Silâhlı Kuv- vetlerimizin gençleştirilmesi hareke- ti dolayısıyla emekliye ayrılmış olan m lie aralarında bir şirket kuruyorlar Kurulacak olan şirketin adı "Ya- tırımlar Anomin Şirketi" alacaktı. Daha şimdiden Ankarada merkez bürosu kurulmuş ve izmir caddesin- de bir daireye yerleşmişti. Şirket bir nevi yatırım bankası, holding olacak- tı. Maksadı, emekli subayların eline geçmiş olan emeklilik tazminatlarıy- la emeklilik omaaşlarım faydalı bir şekilde işletmekti. Şirket 1000'er li- ralık hisse senetleri çıkartacak ve bu hisse senetlerinin büyük kısmı emek- li subaylara tahsis edilecekti. Şirke- tin sermayesi 75 milyon Türk Lirası olacaktı. Bu sermayenin 60 milyon liralık kısmini emekli subaylar te- min edeceklerdi. Geriye kalan 25 mil- yon liranın yansı sivil şahıslar tara- fından alınacak hisse senetleri yo- luyla, diğer yarısı ise -özel kaynak- lardan mı, yoksa yardımdan mı sağ- lanacağı bilinmeyen- yabancı serma- ye tarafından temin edilecekti. Şir- ket, bu sermayesini yatırımlar için kredi olarak verecek veya yatırım yapmak üzere kurulacak özel şirket- lere ve kısmen sermayesinden kıs- men özel sermayeden kurulu karma şirketlere kuruluş sermayesi olarak yatıracaktı. Şirket, açacağı kredile- rin faizinden Veya İştiraklerinin sağ- layacağı kâr tevziatından, hem his- sedarlarına yani bilhassa emekli su- baylara emin ve devamlı bir gelir Bağlıyacak, hem de imkân bulduğu DOKTOR MEMNUNE ABUR Dahiliye Mütehassısı Kızılay Sakarya Caddesi No. 6 Kat 1 deki muayenehanesinde her gün saat 13'ten İtibaren hastlarını kabul eder takdirde otofinansmana başvurarak operasyon imkânlarını arttırmak yo- luna gidecekti. Haberi duyan herkes bu teşebbü- sü prensip itibariyle tam bir tasvip- le karşılamıştı. Fakat, prensipi ta- mamen tasviple karşılanan ve karşı- lanması gereken bu Şirket konusun- da bâzı tereddütler de ileri sürülmü- yor değildi. Bir kere, şirketin hisse senetlerinin gelir vergisi dışında tu- tulacağı söyleniyordu. Eğer bu doğ- ru ise, bunu ne sosyal, ne de iktisadi bakımdan tasvip etmek mümkün o- lurdu, Sosyal bakımdan tasvip etmek mümkün olamazdı. Çünkü, emekli subayların sermayesinin 3/4 ünü sağladıkları böyle bir şirketin hisse senetlerinin gelirini vergiden muaf tutmak, Devlet personeli arasından emekliye ayrılan bir kısım şahısları sırf üniformalı oldukları için diğer- lerine tercih atmak mânasına gelir ve çok kötü tepkilere sebebiyet ve- rebilirdi. Verebilirdi değil, vereceği muhakkaktı. Nitekim, son defa emek liye sevkedilen subaylara diğer e- meklilere nisbetle bâzı imtiyazlar ta- mış olması, asker ve sivil diğer emekliler arasında olsun, Devlet personeli arasında olsun pek o ka- dar iyi karşılanmamıştı. Yapılan gençleştirme hareketinin olağanüstü vasfı tenkitleri frenleyen bir unsur oluyordu ama, mevcut imtiyazları büsbütün arttırmanın, sosyal ada- letten süt sık bahsedilen bu memle- kette hiç mi hiç ami olmıya- caktı. İktisadi bakımdan ise, memle- ketimizde bir para ve sermaye piya- sasının tesis edilmesi zaruri iken ve bu ip erişmek için Devlet tah- bütün aksiyon ve obli- asyonlaği kanun karşısında aynı şartları haiz olmaları gerekirken, ye- ni yeni imtiyazlar yaratmak, hiç şüphesiz, para ve sermaye piyasası- nın iyi işlemesini önleyecek, türlü aksaklıklar ve tıkanıklıklara sebep o- lacak bir yoldu. Üstelik, bir yandan, emekli subay gelirlerinin küçük ol- maları dolayısiyle dağınık kalmaları hâlinde bu gelirlerden istihlâke ay- rılacak payın büyük olması bu gelir- leri bir araya getirmek suretiyle ön- lenirken, öte yandan, şirketin dağı- tacağı kâr paylarının vergiden muaf tutulması suretiyle büyük bir payı- nın yine istihlâke gitmesi, birbiriyle çelişme hâlinde kalacak ve beklenen sonuç tam mânasiyle hasıl olamıya- eaktı Uyanan bir diğer tereddüt de, bu şirketin niçin geniş ölçüde emekli subaylara hasredileceği noktası üze- rindeydi. Türkiyede kamu sektörün- de askerden çok sivil emekli mevcut olduğu ve bütün bu emeklilerin kü- çük ve dağınık gelirlerini daha çok tasarrufa sevkederek yatırıma yö- neltmek konusu ortada açık durur- ken, bu meselenin niçin sâdece bir tarafından tutulduğunu anlamak kaa bil olamıyordu. Mesele sâdece emek- li subaylara yardım meselesi miydi, yoksa tasarruf kaynaklarını arttır- mak meselesi mi? Mesele, hiç şüp- hesiz, herşeyden önce tasarruf kay- naklarım arttırmak iheselesiydi ve dâva böylece ele alınınca yardıma muhtaç olanların da sâdece emekli subaylar değil, onlar kadar da emek- li memurlar olduğu derhal meydana çıkacaktı. Diğer bir tereddüt noktası da, şirketin hangi nevi yatırımları fi* nanse edeceği konusundaydı. | İlgi- lilere bakılırsa şirket, yol ve baraj inşaatı gibi enfrastrüktür inşaatına para yatırmağı düşünüyordu. Halbu- . ki, bu tarz enfrastrüktür inşaatı uzun vadeli finansmanı gerektiren yatı- rımlardı. Çünkü, bu yatırımların ne- masını ancak uzun vadede almak kaabil olabilecekti. Bu durumda, bir yandan hissedar emeklilere aylık ge- lir dağıtmak zorunda olan böyle bir şirketin, belki de hiç değilse ilk bir- kaç yıl, çabuk nema veren kolay ya- tırımlara teveccüh etmesi (o faydalı olurdu. Son olarak belirtilmesi gereken bir nokta da, bu şirketin Devlet eliy- le kurulması lüzumuydu. Gerçekten, bu gibi yatırım bankalarının lânlı bir ekonomide Devlet tarafından ida- re edilmesinde büyük fayda vardı Bu suretle koordinasyon imkânı s lanmış olacaktı. Kaldı ki, böyle bir bankada Devlet sermayesinin mevcu- diyeti ayrı bir teminat teşkil edecek- ti. JİNEKOLOG - OPERATÖR Dr.NİHALSİLİER Kadın Hastalıkları - Doğum Mütehassısı Muayenehane : Samanapazarı Billur Han. Kat 2, No. 32 Tel: 19031 AKİS, 28 EKİM 1960