YASSIADA DURUŞMALARI gördüğünde m bile o kıpırdama- dığını açıklam Emrealpin makin ilgili sözle- rine Orhan Birgit itiraz etti. Birgit Kalkçıydı. Hiç düşük Menderesin böyle bir tertibi Halkçı Birgitle tat- bik mevkiine koymasına imkân mı vardı? Aynı düşük Menderes Top- kapı olayları sırasında kimleri kul- lanmışsa gene aynı şahısları ortaya sürebilirdi. Bunlar, D.P. teşkilâtının sâdık başlarıydı. 6/7 Eylül hâdiselerinde Demokrat çetelerin kullanıldığını o belirten bir başka tanık o tarihte o Cumhurbaş- kanlığı başyaveri, (o bugün İstanbul valisi olan Refik Tulgaydı. Refik Tul- ga Cumhurbaşkanının hâdiselerden önce, başka hiç bir sebep yokken İz- mire gittiğini, orada partililerle hâ- diseleri tertiplediğini, sonra İstanbu- la döndüğünü belirtti, 6 Eylül günü düşük Cumhurbaşkanının mutad "si- esta"sıru bile yapmadığını ve nüma- görmek üzere Kabataşa üzerinden geç- mek suretiyle gittiğini açıkladı. Aydınlanan levhalar öylece, bu haftanın başlarında ta- nıkların acık ifadeleriyle karan- lık 6/7 Eylül hâdiselerinin üzerine ilk ışıklar serpilmeye (o başlandı. Bu hâdiselerin başlangıçta bir nümayiş olarak tertiplendiği ozaten biliniyor- du. Aksini düşünmek dahi imkânsız- dı, zira hareket her yerde aynı saat- te başlamıştı. O anda rumların dük- kânlarının camları o kırılıyor, küçük tahripler yapılıyor ve milli galeyan havası muhafaza ediliyordu. Peki, hâdiselerin bu faslı okimin eseriydi? Hükümetin. Fatin Rüştü Zorlu, Kıbrıs dâvasında kuvvetli va- ziyete girmek için böyle bir hareke- te lüzum göstermiş, Menderes te bu- nu kabul ederek gerekli emirleri ver- mişti. Menderesin Bayarı da vaziyet- ten haberdar ettiği anlaşılıyordu. Fa- kat hükümetin öteki üyeleri bu do- laplar hakkında bilgi sahibi kılınma- mış, onlara güvenilmemişti. Köprü- lünün de bu habersizler arasında bu- lunması kuvvetle muhtemeldi. Emni- yet kuvvetleri müdahale etmeyecek- ler, Mariaya söylendiği gibi bağırıla- cak, yıkılacak, fakat kan dökülme- yecektli. Tabi! talan ve yağma da ol- mayacaktı. Bu İs için hangi talak kullanıl- mıştı? D.P. teşkilâtı. D.P. nin emni- yetli adamları günlerce evvelden ci- re ait olanları işaretlemişlerdi. ra, hâdiseler patlak verdiğinde bu listelerden faydalanılmış, onlara ba- kılarak tahrip edilecek, noktalar elle 10 CoşkunKırca Âmme şahidi konulmuşcasına bulunmuştu. Zaten bu listelerden o bâzıları o tarihlerde P. mensupları üzerinde yakalan- mıştı. Tevkif edilenler arasında bü- yük bir kısmının D.P. militanları ol- ması da ihtimali kuvvetlendiriyordu. Fakat evdeki hesap çarşıya uy- mamış, atılan kartopu kısa zamanda çığ haline gelerek önüne ne çık- mışsa yıkıp yakmış, yok etmişti, İşlerin, çizdikleri ohuduttan dışarı çıktığını gören iki baş düşük ancak Sapancada İstanbula dönmek lüzu- munu kavramışlar, ertesi gün de marifetlerinin hazin neticesini tarif- siz kederler içinde seyretmişlerdi. Beyoğlunu ogezerken oBayarın ve Menderesin gözlerindeki yaşlar bu hislerin ifadesi olmuştu. "Galeyanı millet" e ge başta hangi maksatla ve ne gibi düşüncelerle tertip e- dilmiş bulunduğu da iki günlük du- ruşma esnasında ortaya çıktı. Birin- ci gün devrin İstanbul Trafik Müdü- rü Orhan Eyüpoğlunun, ikinci gün İzmirli gazeteci Orhan Rahmi Gök- çenin verdikleri ifadeler birbirini inanılmaz şekilde tuttu. Orhan E- yüpoğlu hâdise gecesi Dr. Namık Ge.- dikin İstanbul vilâyetinde hâdiseleri "milli galeyan" diye ( tavsif El e ve emniyet kuvvetlerinin "brütal ha- reket etmemesi" emrini verdiğini duymuştu. Bundan daha sıkı vardı. Trafik Müdürü tahrip (başlamışken Emniyet Umum Müdürü Ethem Yet- Gi Beyoğlunda rastlamıştı. O sı- rum lisesinin camı kırılmış bulman, Eyüpoğlu tahripçi- leri kovalamış, bu arada şişman Yet- kinerle karşılaşmıştı. o Emniyet U- mum Müdürü Trafik Müdürünün te- lâşına pek şaşmış "Orhan bey, bir cam için bu kadar şiddet gösterme- yin" demişti. Bu, saf Eyüpoğlunun a aklını başından almıştı. niyet kuvvetlerinin Oo hareket- sele bir başka tanık daha, Nevzat Emrealp de müşahede etmişti. Emre- alp Yetkinerle Alâaddin Erişi Tak- simde, o tarihte yıkılmamış bulunan karakolun önünde Ankara bakkali- yesi civarındaki tahrip hareketlerini kayıtsız seyrederken, gözleriyle gör- müştü. İzmirin bugünkü Emniyet Müdürü Başkana: — Halbuki bu sırada karakolun içinde altmış kadar polis bulunuyor- du" dedi. İşte, Istanbulda bunlar cereyan ederken İzmirli gazeteci Orhan Rah- mi Gökçenin duruşmaların ikinci gü- nünde açıkladığına göre vali Kemal Hadımlı 6 Eylül günü İzmirdeki hâ- diseleri "milli aksülâmel" diye vasıf- landırmıştı. Başkan Başol bu müşa- hebeti tesbitten geri kalmadı. Gedik ve Hadımlı aynı saatte, resmen bir- birlerinden habersiz, tahrip hareket- lerini aynı şekilde tefsir etmişlerdi. Daha sonra, Başbakan Menderes bunların mesuliyetini o komünistlere attığında, tıpkı Gedik gibi Hadımlı da bir "Sahibinin Sesi" sadakatıyla plâk değiştirmiş, komünistleri itha- ma başlamıştı. Orhan Rahmi Gökçe- nin ifadesi tamamlandığında, bir gün evvel Gökçenin tanıklığına itiraz e- den ve bu arada "ömrümde yalan söylemiş adam değilim" dediğinde dinleyicilerin kahkahalarıyla karşıla- şan Hadımlının niçin telâşlandığı da- ha iyi anlaşıldı. İthamlar, İthamlar.. eçen haftanın sonunda nn Ay- gün veya Ethem Yetkiner, Aknoz Paşa veya Şemi Ergin gibi lehteki tanıkların "bilmiyoruz", "görmedik", “vallahi, haberimiz yok" neviinden sözleriyle cesaretlenmiş sanıklar bu haftanın başındaki o ifadelerden hiç memnun olmadılar. Gerçi, ifade ve- renler arasında "İsmet İnönüyle 6/7 Eylül o hâdiselerini tezekkür ettik" diyerek hem kendisini, hem İsmet İnönüyü tanıyanların Oo kahkahaları- na yol açan ve hüviyetini "serbest gazeteci" diye bildiren -Bu, "serbest gazeteci"nin ne olduğunu hiç kimse anlayamadı ya.. Her halde, " geçinen adam" mânasına gelmekte- dir- amatör ajanlar vardı. İstanbul bölgesi Emniyet Başmüfettişi paye- sini taşıyan Muallim Mektebi yedin- ci sınıftan terki tahsil etmiş ve şahsi husümetini raporlarına ( aksettirdiği AKİS. 28 EKİM 1960