DÜNYADA OLUP BİTENLER sada ve dünyada muazzam akisler uyandırmaktan geri kalmadı. Beyan- nameyi oyayınlayanların bir okısmı sonradan yaptıkları konuşmalarla Ordu moralini bozmak suçundan mahkemeye veriliyor, bir Kısmı da memuriyetten çıkarılıyorlardı. Fa- kat, de Gaulle bu arada bir de büyük- lük gösterdi ve beyannameye imza koyan Üniversite mensuplarının aka- demik hürriyet gereğince bu hakka sahip olduklarını kabul ederek onla- rın fikir hürriyetini kısacak en ufak bir tedbire taraftar olmadığını Hü- kümet üyelerine bildirdi. Son haftalarda Cezayir milliyet- çilei dan ibaret de kalmamıştı. Birliği oBaşbakanı Nikita Kruşçof Birleşmiş Milletlerdeyken, oradaki Cezayir Geçici oOHükümeti müşahit delegasyonunu resmen kabul etmiş ve kendilerini fiili bir Hükümet ola- rak fiilen otanıdığım ilan etmişti. Gerçi, fiili bir Hükümet ancak öyle- ce tanınabilirdi ve fiili bir Hüküme- tin fiilen tanınması gibi bir mefhum, bir tasarruf devletler hukukunda mevcut değildi. Fakat, Cezayir Ge- çici Hükümeti Başkam Ferhat Ab- basın pek başarılı geçen Moskova seyahatinden sonra Mr. "K"nın böy- le bir açıklamada bulunması, bu a- çıklama hukuki bakımdan hiçbir mâ- na ifade etmese bile, yine de siyasi plânda Sovyet-Cezayir münasebetle- rinde bir yakınlaşmanın vuku buldu- gunu ortaya koyuyordu. Büyüklük kompleksi g ütün bunlar de Gaulle için yeni zorluklar doğuruyordu.. Fakat de Gaulle, bazı hallerde zorlukları biz- zat yaratan bir adamdı. Meselâ, Fransanın NATO içinde entegre ol- mayan bir vurucu atomik kuvvete sahip olması meselesi bunlardan bi- riydi. De Gaulle, Fransanın büyük devlet sayılması için, tıpkı Amerika ve bir dereceye kadar da İngiltere gibi NATO Komutanlığı altına veril- meyecek bir stratejik atomik vurucu hareketli ve büyük ateş (kudretini haiz kara, hava ve deniz birliklerin- den kurulu olacaktı. Vurucu kuvvet, bir nevi sefer ihtiyatı olarak o kulla- nılacak ve lüzum olduğu zaman, sâ- dece Batı Avrupada ve NATO'nun kapsadığı bölgede değil, fakat, dün- yanın herhangi bir bölgesinde kulla- nılabilecekti. Fransa böylelikle, bü- ük bir stratejik kuvvet olacak ve dünya çapında bir siyaseti, büyük müttefikleri Amerika ve İngilterenin rızasına rağmen tatbik edebilecekti. erçi, Amerika ve İngilterenin rıza- sı olmadan bu tarz işlere girişmek 30 yine de hayli güç olurdu ama, bu suretle de Gaulle, hiç olmazsa NATO içinde, sâdece NATO bölgesindeki değil, bütün dünyadaki Batı Camia- sı politikasını yürütmek üzere ku- rulmasını tâ 1958'den beri teklif et- tiği Üçlü Direktuvarın -Amerika, İn- giltere ve Fransa- tesis (edilmesini sağlamak imkânına maddeten sahip olmuş bulunacaktı. Bu takdirde ise, NATO'daki Müttefiklerinin o Cezayir işinde Fransaya vasıtalı veya doğru- dan doğruya baskı yapmaları imkânı da ortadan kalkmış olacaktı. Fakat, Fransız Milli Meclisinde bu projeye karşı soldan ve sağdan şiddetli bir muhalefet ( başgösterdi. Komünist Partisinin bu işe razı ol- mıyacağını anlamak için kahin ol- mağa zaten lüzum yoktu. Sosyalist Partisi ise bu projeyi, bir (oyandan iktisadi ilerlemeye ( hasredilmesi ge- reken kaynaklarla israfı ve çalışan sınıfların hayat şartlarım ağırlaştı- racak yeni bir pahalılık ve o sosyal sigorta tasarılarını önleme unsuru olarak görüyor, öte yandan da, müs- takil bir vurucu kuvveti NATO ve Batı Avrupa dayanışmasının icapla- rına aykırı buluyordu. Eski kanlardan Reynaud'nun -de 1939'da onun kabinesinde Savunma Devlet Müsteşarı idi- idare ettiği Muhafazakârlardan bir grup da, vu- rucu kuvveti, Fransayı NATO ve Ba- tı Avrupa içinde büsbütün tecrit ede- cek bir yol sanıyordu. De Gaulle'ün fikirlerini savunmaktan başka bir rolü olmayan Başbakan Debre, gerçi vurucu kuvvet projesini, go- liat UNR partisinin Mili oMecliste büyük bir çoğunluğa (sahip olması sayesinde oradan az bir çoğunlukla geçirmeğe muvaffak olabilmişti. Fa- kat, golistlerin sayısının daha as ol- duğu Senatoda bu işi tam olarak ba- şarıp başaramıyacağı şüpheliydi. AKİS, 28 EKİM 1960