CEMİYET Türk basınının yüzüncü yıldönümü, geçen hafta cumartesi gecesi An- karada, Bulvar oPalasta büyük bir neşe içinde kutlandı. Balo başlar çektiği telgraf, yarım saatte bir çıka- rılan dedikodu bülteninde neşredile- rek davetlilere dağıtıldı. Paşanın ge- lemeyişi basın mensuplarını cidden üzmüştü. Saat 22.30'a doğru, Devlet Baş- kanı Cemâl Gürsel yalnız olarak sa- lona girdi ve "Hepinizi selâmlarım" diyerek kendine has rahatlığı ve ba- bacanlığı ile yerine oturdu. Üzerinde ne frak, ne smokin ne de üniforma vardı. Bu hâli dedikodu bülteninde belirtilince Paşa güldü. Osman Bö- lükbaşının baloya gelişi, telâş içinde olan dedikodu yazarlarının gözünden kaçmıştı. Bu hâl Millet Partisi Baş- kanını çok üzdüğünden ikinci dedi- kodu bülteninde durum düzeltildi. Baloya Milli Birlik Komitesinden Kur. Yarbay Ahmet Yıldız, Kur. Al- bay Sami Küçük ve Kur. Yüzbaşı Mu zaffer Özdağ- da gelmişlerdi. Ahmet Yıldız, balo komitesinin faal üyele- rinden olan güzel eşi ile gecenin ilk dansını açtı. Bunu diğerleri (takip etti. O gün İstanbuldan gelmiş olan Numan Esin ve eşi, en güzel ça-ça -ça yapan çift olarak alkışlandılar. Rifat Baykal bir dedikodu yazarı ile "rock and roll" yapmaktaydı. Münir Köseoğlu, -komitenin üç bekârından biri- son zamanlarda her yerde be- raber gözüktüğü kızıl saçlı damı ile hiçbir dansı kaçırmadı ve piyango- dan kazandığı (o Avusturya birasını dostlarıyla paylaştı. Münir Koseoğ- lunun yakında dünya evine girece- ğini tahmin edenler pek çoktu. Veh- bi Ersu bir resim meselesinden dola- yı uzun zamandır kırgın bulunduğu bir hanım gazeteciyle barıştı. Mus- tafa Kaplan, smokininin içinde çok yakışıklıydı. Basın Oomensuplarının göz bebeği Orhan Erkanlı, yokluğu- nu belli ediyordu. Erkanlı o saatler- de İstanbulda, gene basın tarafından verilen bir kokteylde idi. Fikret Kuy- tak, hastalığında kendisini arayıp sormayan gazetecilere o sitemlerde bulundu. Hâlâ hastahanede yatmak- Yarım saatte bir çıkarılıp davet- lilere dağılıtan dedikodu bülteni, Ce- mal Gürsel ve Komite üyeleri dahil, herkes tarafından merakla ookunu- yordu. Her baloda rastlanan sıkışık- lık, izdiham yoktu. İsteyen üst sa- londa eğleniyor, isteyen pavyona inip diğer bir orkestra ile dans ediyordu. Piyangolar, balo gazetesi, Sevinç Tevs, sihirli kemanlar ve İtalyanca Şarkılarıyla Cici bir genç hanım, da- vetlilerin hoşça vakit geçirmelerine yardım ediyorlardı. Sabaha karşı, otelin hazırlattığı işkembe çorbasına Milli Birlik Ko- mitesi üyeleri -Gürsel saat 12 de git- mişti- ve eşleri pek rağbet ettiler. Halbuki Gazeteciler Cemiyetinde de işkembe çorbası hazırlatılmıştı. Balo saat üçte dağılmağa başla- Basın Balosunda neşeli bir grup 100. yıl kutlandı ta olan Şükran Özkaya sık sık anıl- dı. Osman Köksal ve sempatik eşi, bir dedikodu yazarına, vaad ettikleri kahve falına, ne zaman isterse baka- caklarını o söylüyorlardı. o Perşembe günü Kıbrısa gidecek olan Selâhat- tin Sonat, elindeki şampanyayı yol- culuğu şerefine dostlarına ikram et- ti. Eşi Bayan Sonat ise yanındakile- re: "Belki orada hayatımız intizama girer. Meğer bir gazetecinin eşi ol- mak ne güçmüş!" diye dert yanı- yordu. Nimet Arzık, günün konusu olan yazılarından dolayı, hayatının tehlikede olduğunu ve polis himaye- sinde bulunduğunu anlatıyordu. di. Gazeteciler son davetlileri de ka- ıya kadar geçirdikten sonra, misa- firini iyi ağırlayan bir ev sahibi hu- zuru içinde Gazeteciler Cemiyetinin yolunu tuttular. Orada "biz bize" bir çorba içilmesine karar verildi. Şaka- lar, kahkahalar arasında (o işkembe çorbaları içilirken, içeriye iki misa- fir girdi. Biri Osman Bölükbaşıydu diğeri Münir Köseoğlu.. Misafirlere de çorba ikram edildi. Fikret Otya- mın rekor kırdığı çorba faslı saat beşe kadar devam etti. Başkent sayım gününe o hazırlanırken, o gazeteciler de Atatürk Bulvarının en meşhur noktasında vedalaşarak evlerinin yo- lunu tuttular. AKİS. 28 EKİM 1960