Bir Görüş Menderesin İç Alemi yöstıala gr ama başladığı günden itibar gerek Türk halk efkârının, gerekse yabancı basının nazarları birinci derecede sabık Başbakan Menderesin üzeri- ne çevrilmiş bulunuyor. D.P. suçlu listesinin, beş ayda âzami on saat konuştuğundan akit melekâtının zaafa uğradığın, söyleyen | numa- ralı sanığının en belirsiz mimikleri dahi kaçırılmaksızın takip ediliyor. Duruşma salonuna ilk adımları- nı atarken Menderes, 27 Mayıstan sonra her götürüldüğü yere hareket emrini alırken içine düştüğü "öldü- rülme fobisi" ne tutulmuş bulunu- yordu. Ankarada, Harp Okulunda tutuklu, bulunurken daha konforlu bir odaya nakil için "hazırlanın" denildiğinde, "bu adar çabuk mu?" diye titreyen sabık Başba- dilirken aynı kelimeleri (o mırıldan- mıştı. uşma salonuna yaklaşırken kendi adalet anlayışı pek değişik o- lan düşük, herhalde şöyle bir sahne tahayyül ediyordu: Mahkeme heye- ti olarak belleri tabancalı birkaç ihtilâl subayı ve suç delilleri dosya sında tek yapraklı bir hüküm ge- rekçesi. Dinleyici ya var, ya da yok Bulunsa dahi, ihtilâlin gözü karar mış tipleri. İşte, Irak katliâmım daima kâ bus şeklinde hissetmiş, ürkek, çö kük ve akıbetini kabullenmiş Men deres, sözleri, hafızasında şekillen dirdiği tabloyu arar ifadeyle girdi ği duruşma salonunda uzunca bi müddet kendini bu yüzden toplıya mamıştır. Aydınlık salonun itimat kokan havasını teneffüs ettikçe açılan sâ bık Başbakan bir anda yeni bir sah siyet kurmağa çalışmıştır. Zekâsı nın ve kuvvetli mantığının örnekle rini vererek tesir sağlarken Osman lı lehçesinin riya kokulu kelimele riyle (omuhataplarını taktiğine başvurmuştur. ir muvaffakiyet kazanamama sına rağmen, devam azminden de caymamıştır. Menderesin D.P. Ge- nel Başkanlığı ve Başbakanlıktaki AKİS, 28 EKİM 1960 başarısızlıklanndan sonra sanıklık- ta da fazla kaabiliyet gösterememe- sinin çeşitli sebepleri olmuştur. To- runu yaşındaki vazifelilere, iii m dal ahi anlıyamadıklai Farisi kelimeleriyle yaptığı iltifat. lara ekseriyetle ogülünmüş, zaman zaman da dinleyen çehrelerde bu- ruşmalar olmuştur. Ağırbaşlı, muh- terem ve mütekid olma (gayretin- deki, bir zamanın peygamber mer- tebesine eriştirilmiş ( başbakanının pek çok D.P. idarecisi gibi Türkçe yazı yazmadaki bilgisizliği de elem- le seyredilmiştir. Bulunan evrakın- da "inşallah" kelimesinin mına gelince devam ifade eden bir çizgi çekerek alttaki satırdan "aal- lah" diye devam eden Menderesin durumu, neden bu hale gelişimizin belki de basit, fakat manalı örneği- dir. Sabık Başbakan birinci duruş- manın sonuna doğru 27 Mayıstan sonra kolaylıkla (benimsediği şah- siyetini Yüce Divana, basın ve halk efkârına göstermek ( fırsatını bul- muş, "çok muhterem Reis Beyefen- Adnan Menderes Ver eline on para Feyyaz TOKAR di Hazretleri" tâbirini vecd içinde- ki bir medrese talebesi gibi söyler- ken bir ümit kasırgasına tutulmuş- tur. D.P. nin "acınmak'"'tan hoşlanan sabık başı yalnız kaldığı, konuşa- madığı hususun susuz kalmış bir çöl yolcusunun titrek ifadesiyle an- latırken O itiyadından © vazgeçmiye- rek, gene hakikatleri tahrif etmiş- tir. Zira Menderese, Refik Koral- tanla aynı odaya konulabileceği u- zunca bir süre evvel söylendiğinde, rica dolu kelimeleri sıraya dizerek istemediğini bildirmiştir. O zaman kabul etseydi, acıma meraklısı sa- bıkın sözleri bu defa muhakkak ki şöyle olacaktı: "Çok konuşan bir insanla beş ay yalnız bırakıldığım- dan, konuşma ve düşünme melekâ- tımı kaybettiğim için... İşte duruşmaların birinci günü- nün 27 Mayıstan beri acınmaya iş- tiyaklı Menderesi, ikinci günü bu vasfına zekâ ve mantık camfoazlık- lanyla alâka çekebilen adam tara- fını da katmıştır. 6/7 Eylül olayla- rıyla ilgili kararname üzerinde ko- nuşabilecek pek çok nokta bulan sabık Başbakan konuştukça iğ olma teşebbüslerinden Emmi, Hayalperest sabık, bir anda sıra İle bekliyen suç o dosyalanın ve hattâ 6/7 Eylülün tanıklarını unutarak, duruşma salonunun sürprizli hava- sının sevinci içinde coşmuştur. Bu, Menderesin esas yapısı- dır. Müşkül şartlardan sıyrıldığını hissettiği anda, o şartların sinirli- liği ne kadar şiddetli ise aynı dere- cede sevinç ve coşkunluk emareleri göstermiştir. Fakat bilinen gerçek şudur: Menderesin o savuşturduğu- nu sandığı çetin olaylar daima üze- ri küllenen ateş olarak kalmış ve için için yanmıştır. Nitekim birin- sevinci ikinci duruşma tamamım düşük idare mensuplarının teşkil ettiği tanık- lar kafilesiyle devam etmiştir. Fa- kat âmme tanıklarının dinlenilme- ye başlanması sabık Başbakanı dal- dığı hayal âleminden uyandırmıştır. Ne mürailik, ne de mantık oyunla- rı, duruşmaların sonu geldiğinde Menderesin suçluluk (kaderini de- ğiştiremiyecektir.