YASSIADA DURUŞMALARI Menderesin Başkan Başolu selam- laması, fakat Bayara, geçen defaki- nin aksine, hiç aldırmaması oldu. Za- ten düşük Cumhurbaşkanı da düşük Başbakanını görmemezlikten gelme- yi tercih etti. Duruşma başladı ve daha ilk anda bunun revnaklı geçe- ceği anlaşıldı. Sözü Başsavcı Altay Egesel aldı. Dinleyiciler arasında Coşkun Kırca oturuyordu. Coşkun Kırca hâdise sı- rasında Dışişleri bakanlığında me- mur bulunmaktaydı. Yapacak bir if- şaatı vardı. İfşaatını ehemmiyetine binaen iddia makamı Coşkun Kırca- dinlenmesini ( İstiyordu. talebini kabul etti. madı olan Coşkun Kırca oturduğu “"maiyetimde memurdu" diye bahse- den adama baktı: Fazla bilgiçlik, kendisini nereye getirmişti! Coşkun Kırca, Dışişleri bakanlı- ğında Zorlu tarafından Başbakana arzedilmek üzere Londradan çekil- miş bir şifre telgrafın bulunduğunu açıkladı. Telgrafın mealini de bildir- di. Ancak meselenin ehemmiyeti pek anlaşılmadı. Zira Dışişleri bakanlığı- eski memuru, belki de şifre a- nahtarını vermemek için bir mühim kısmını belirtmi lında Zorlu o telgrafında İl ilme Londradaki havayı anlatıyordu. İngi- lizler Türk tezine antipati duymu- yorlardı. Ancak Yunan tezini benim- semek sorunda kalmaları ihtimali vardı. Zira Türklerin bu davada ne- yanlardan biri de o tarihte D.P. mil- letvekili olan Turan Güneşti. Telgraf ve bu söz birleştirildiğin- de 6/7 Eylülü Zorlunun anlayış tarzı ve onu İlham edişi ayan beyan orta- ya çıkıyordu. Nitekim herkes Başba- kandan istenilen emrin nümayiş ter- tibi emri olduğunu, sonra da bundan Dışişleri Bakanının sözüm ona zorlu politikasında (faydalandığını oanla- makta Öyle fazla bir zorluk çekmedi. Tanığa, dili düşük müvekkilleriy- le yarışa çıktıkları intibaını veren Menderesin iki avukatından Talât A» sal itiraz etti. Tanık, memuriyeti do- layısıyla öğrendiği bu hususu açıkla- mak için izin almış mıydı? Almamış- tu. O halde, cezalandırılması lâzımdı Başkan Başol, bu hususun sonra dü- 6/7 Eylül hadiseleri General A. Onat ve Atnenagoras Y.Adalet Divanı huzurunda Malum suçun malüm şahitleri... dinleyici sırasını terketti ve salona Erkânlının yanıydı. Coşkun Kırca yemin etti ve bildikle- rini anlattı. Kırca konuşurken bilhas- sa Fatin Rüştü Zorlu kendisini dik- katle süzüyor, müstehzi tavırlarla başını sallıyordu. Kırca ile Zorlunun aralarının iyi olmadığı herkes tara- fından bilinmekteydi. Nitekim zorlu diplomat ifadenin sonunda söz aldı- ğında mahkeme salonunda bulundu- gunu unutup kendisini masaları yum- rukladığı toplantılardan birinde sa- narak tanığı "mesleğinde acemilik" le suçlandırmaktan geri kalmadı. K Id izin kendicind reye kadar gideceklerini bilmiyorlar- dı. Bunu İngilizlere göstermekte fay- da vardı. Türk milletinin Kıbrıs dâ- vasına nasıl hararetle sarıldığı, bu uğurda neler yapabileceği ortaya ko- nulursa Zorlunun işi kolaylaşacaktı. Düşük diplomat düşük Başbakandan bu hususta gerekil oemirlerin veril- mesini diliyordu! Üstelik. Coşkun Kırca bir başka hâdise daha biliyordu. 6/7 Eylülün vukuundan sonra Mecliste bu facia milletvekilleri tarafından takbih edi- vi Zorlu koridorda milletvekille- rin işi izam etmenin mânası yok. . beni Londrada çok sünülebilecegini belirterek lâfı kapa- dı. Şahadet, avukatın işine pek gel- memişti galiba. Tanıklar geçidi oşkun Kırcayı tanık mevkiinde pek © çök figüran takip etti. Bunlar 6/7 Eylül hâdiselerine uzaktan ya- kından bulaşmış bir takım kimseler- di. İçlerinde her meslekten adam vardı: Hâkim, general, gazeteci, a- jan, Milli Emniyet şefi, Patrik, polis, ev kadını.. Başkan Başol bunları te- ker teker sıraya çekti, o bildiklerini açıklamalarını istedi. Sırasını savan tanık pencere dibindeki mahalle götürülüyor ve orada duruşmaların sonunu bekliyordu. o Haftanın ikinci AKİS, 28 EKİM 1960