KİTAPLAR ikinci Kurtuluş (Suat Taşerin şürleri, Bilgi Ki- tabevi, Bengi Matbaası, 1960, Anka- ra, 64 sayfa, 250 kuru u kadar yüz yıllık bir geçmişi olan Ş Türkiyemizde eşine sadece bizim tarihimizde değil, dünya tarihinde de pek rastlanmayan bir hareket ol- du. 28 Nisan 1960 dan, 27 Mayıs 1960 a kadar geçen bir ay içinde bu mil- let bir garip sarkaya yakalandı. Üni- versite bahçelerinde gencecik çocuk- ların yakalandıkları humma, gün geldi buralardan taştı sokaklara dö- küldü. Gerçi bu hummanın döküldüğü sokakların eni boyu üç beş yüz met- reyi geçmiyordu ama, bu üç beş yüz metre yıkılmaz sanılan koskoca bir ihtiras ve kin iktidarının mezarı oldu. 26 Mayıs gecesi yataklarına yatanlar 27 Mayıs sabahı kendilerini yepyeni bir düzen içinde buldular. Tarihin a- kışı değişti. Bu gerçekten büyük hareketin sanat dünyasındaki yankıları ne ola- caktı. Nitekim günün birinde sanat dünyasının kıpırdanmaya pek de faz- la niyeti olmadığını gören bir gazete- ci sesini yükseltti. Sairler nerede? diye sordu. Gazetecinin adı Cevat Fehmi Başkuttu Sorunun Geybi önce aynı sütun- larda yayınlanan bir şair mektubu ile verilmeye çalışıldı. Şükran Kur- dakul son on yıllık baskı rejimi için- de falan ve falan şairinin o gidişi kötüleyen şiirler yazdıklarını, hattâ bunlardan bir kısmının da bu yüzden kötülüklere uğradıklarını o söylüyor- du. Bu cevaba benzer bir kaç cevap da dergi sütunlarında yer aldı. Sonra Ankarada küçücük bir broşür ya- yınlandı: Üniversitelilerin kara gün destanı. Bu broşür iki manzumeyi bir araya getirmişti. Şiirle ilgisi hay- li uzak olan Nureddin Sevin, Ankara Olayları dolayın ile coşmuş iki uzun retin mısralarından sonra Nurettin Sevinin karaladığı bu (mısralardan daha iyileri ortaya çıkmadığı için gençlik bunlara dört elle sarılmıştı. Hattâ o kadar ki, düşük iktidar bu mısra yığınlarını bir insanın üzerin- de bulundurulmasını bile suç saymış, bu yüzden ordu mensupları, siviller arasından tevkifler olmuştu. Nuret- tin Sevinin çalışması "hiç yoktan iyi" iç" Sevin üstüne düşeni yapmıştı. A- ma bu yeterli değildi. Zira Sevinin yazdıkları herşeyden önce “şiir” de- ğildi. Derken bir gerçek az -Ümit Yaşar Oğuzcan- Maymunları ile ortaya çıktı. Ümit Yaşar Akıllı 32 Maymunlarında gerçekten eşi bulun- maz taşlamalar yazmış, düşük iktida- rı yerin dibine sokmuştu, ama bunlar da bir ihtilâl destanı olmaktan çok uzaktı. "Zaten Ümit Yaşar da ortaya destan şairi olarak çıkmamıştı. Dola- yın ile Ümit Yaşar da gazeteci Ce- vat Fehmi ile birlikte bütün milletin aradığı şair olmaktan uzak kaldı. Millet 28 Nisandan 27 Mayısa kadar olanların destanını bekliyordu. Şair- lerden ise güçlü bir ses çıkmıyordu. Bir besteci çıkmış, iyi kötü bir beste yapmıştı. Radyolarda "selâm selâm sana" adlı beste okunurken insan iyi kötü duygulanıyordu. Ama şiir sa- hasında hâlâ, Plevne Marşının yaza- rı belli olmayan güftesi tek heyecan kaynağı olmakta devam ediyordu. Millet hâlâ "Olur mu, böyle olur mu, kardeş kardeşi vurur mu?" mısrala- rını tekrar ediyordu. Günümüz şa- irleri iğdiş edilmiş (haremağaların- dan farklı değildi. Sesleri ince ince, çatlak çatlak çıkıyordu. Sağda solda bir iki teşebbüs oldu, kütleyi sarma- dı. "Olur mu, böyle olur mu" dan son- ra sadece bir şairin, o da yurt dışın- da ve vatan haini olduğu müsellem bir şairin mısraları kulaktan kulağa yayıldı. Koskocaman olmasını arzu- ladığımız Türk edebiyatını o sadece bu şair, Peşte radyosundan okuduğu "Beyazıt Meydanı" adlı destanı ile tokatladı. Bunun dışında bizim iğdiş- lerimiz susup oturdular ve saten son ' yıllarda iyice ümit kesilmiş olan şii- rimiz herhangi bir o canlılık göster- mekten uzak kaldı. Aradan günlerin geçmesi ise umutsuzluğu büsbütün artırdı. Destancı geçinen Attilâ İl- hanlar, Cahit Külebiler, Fazıl Hüsnü- ler ne ses ne soluk verdiler. Derken bir iki hafta önce Va bir kitap ği İkinci Kurti Kurtuluşun. ilgi çekici bir kapağı var. Yazarı Suat Taşer. Suat Taşer, adını şiir dünyasında yapmış olmasına rağmen sonradan Tiyatroya kaymış, gerçek şöhretini bu sahada yapmış bir sanatçı. 1942 yılında ya- yınladığı "Bir" adlı şiir kitabından bu yana dört şiir kitabı daha Çıkar- mış, İkinci Kurtuluş altıncı şiir kita- bı. Taşerin şimdiye kadar yayınlan- mış olan kitaplarının sayısı ondokuz olduğuna göre, yazarın hayatında şiirin üçte pir yer aldığı hükmüne varmak mümkün. İkinci Kurtuluşta Suat Taşer 27 Mayıs öncesi ile bu tarihten sonra yazdığı bazı şiirleri toplamış. Sayısı kırkı bulan bu şiirler tek tek okundu- ğunda insanı umutlandırıyor. İçlerin- de gerçekten çok güzel olanları var. Meselâ 27 Mayıstan önce yazıldığı anlaşılan bir şiirinde Suat Taşer şöy- le diyor: "Gölgemizden korkar Ol- duk - selâm vermekten düş görmek- ten - kapının çalan postacıdan dilen- ciden - kundaktaki çocuğumuzdan * saksıdaki (oçiçeğimizden - aynadaki hayalimizden de korkar olduk - Gün biter korku bitmez - yağmur diner korku dinmez odeniz uyur yıldızlar söner - bulutlar gelir gider - korku gelir gitmez" 27 Mayıs için yazdığı bir şarkıda da Suat Taşer şöyle sesleniyor: "Se- lam selâm selâm - Selâm dört buca- ğına dünyanın * hudutlar aşırı dağ- lar aşırı okyanuslar aşırı - selâm gökyüzüne - kuşlara, çiçeklere, bö- ceklere o bu büyük günü getirenlere selâm hürriyet için canını verenlere" Görüldüğü gibi Suat Taşer bu şi- irinde birden eski devrin mıymmtı- laşmış sesinden kurtuluveriyor. Ses büyüyor, o toklaşıyor, o erkekleşiyor, yankısı da genişliyor. Ama, ama ne yazık ki tek çiçekle bahar olmuyor. Suat Taşer de yazdığı tek şiirle 27 Mayıs destanını veremiyor. Suat Ta- şerin öbür şiirleri kötü mü? Hayır, hayır ama aradığımız sesi vermiyor. Meselâ İkinci Kurtuluştaki bir "Me-- suliyetname”, bir "Gidişat onu gös- terir", bir "Zaman ana", bir "Ağaç korkmuyordu" adlı şiir pek âlâ zevkle okunacak şiirler. Ama bü- tün bunlar, kan bahasına, can baha- sına yapılmış bir devrimin, bir ihtilâ- lin havasını vermekten çok uzak şiir- ler. İkinci Kurtuluş için kestirmeden şunu söylemek mümkün: Suat Taşer, mevcut içinde en iyisinden bir şair. Ama bir İhtilâlin destanını yazacak şair değil. İkinci Kurtuluş her şiir meraklısının mutlaka okuması gere- ken güçte bir kitap, ama aradığımız, özlediğimiz destan değil: Sözün kısası, 27 Mayıs daha hâla şairini bekliyor. AKİS, 27 TEMMUZ 1960