27 Temmuz 1960 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 18

27 Temmuz 1960 tarihli Akis Dergisi Sayfa 18
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

YURTTA OLUP BİTENLER Esin gazetecilere minnettardı. Ne var ki bazı noktalarda haklı ve isa- betli şüpheleri, endişeleri de mevcut- tu. Bunları büyük bir samimiyetle . Mesele, bir yasaya imza koy- maktan ziyade bir cemiyette mevcudi yeti elzem ahlâki nizamın teessüsünü sağlamaktı. O yüzdendir ki Numan Esin, yasaya imza koyanların, bu asil hareketi bir ahlâki nizam içinde tat- bik etmelerini arzuluyordu. Hem iş bu kadarla da bitmemeliydi. Gazete- cilerin bu kenetlenmesi, bu tesanüdü, bu kendini kontrolü cemiyete, halka intikal ettirmeliydi. " Genç yüzbaşı konuşmasını bitir- diği zaman salonda bulunan yaşlı, güngörmüş gazeteciler hayli heye- canlandılar. Ahmet Emin Yalman bir kaç defa yerinden hopladı. Bur- han Felek genç ve idealist yüzbaşıyı hararetle tebrik etti. İşin lâf kısmı sona erince esas me- seleye geçildi. Yasaya imza atılacak- tı. Bunun için İstanbul Gazeteciler Cemiyeti ve yasayı hazırlıyan komis- yon adına Kadri Kayabal mikrofona geldi ve Türkiyenin muhtelif yerle- rinde intişar eden gazete ve mecmu- aları imzaya davete başladı. İlk imza, devri sabıkın en fazla gadrine uğrıyan AKİS mecmuasının hakkı oldu. AKİC adına imtiyaz sa- hibi ve Yazı işleri (oMüdürü Kurtul Altuğ basının ahlâk yasasına birinci imzayı atmanın heyecanını yaşadı. AKİS'i diğer gazete ve dergiler takip ettiler. İstanbulu ve salonu kavuran sıcağa rağmen salondaki heyecan son haddini bulmuştu. Gazete sahip ve mesulleri sıra ile geliyorlar, büyük bir dikkat ve itina ile riayete ahdet- tikleri yasaya imza basıyorlardı. Tam bu arada Kadri Kayabal İzmir Yeni Asır gazetesi, sahibi Şevket Bilginin ismini okudu. İsim Dünyacıların pek hoşuna gitti ve Bedii Faik bulunduğu yerden "He hece " diye bağırdı. Ne var ki Şevket Bilgin mazeretine bi- naen gelememiş, bu tezahüratı seyir- den mahrum kalmıştı. İmza merasimi bir saate yakın sürdü. Şimdi iş bu hayırlı vs lüzumlu teşebbüse Ön ayak olanları, bu yasa- yı hazırlıyanları takdime kalıyordu. Nitekim öyle oldu. Kadri Kayabal herbirini teker teker anons etti. Bun- lar Abdi İpekçi, Ömer Sami Coşar, Kadri Kayabal, Alp Zirek, Hayri Al- par. Nilüfer Yalçın, Seyfettin Tur- han, Bülent Ecevit ve Osman Kara- caydı. Herbiri yerlerinden kalkarak misafirleri ve meslekdaşlarını selâm- ladılar. Yalçın ve Turhan törende bulunmuyorlardı. Tören İstanbulun yakışıklı aseri Gis gk Tulganın konuşmasıyla Hep birlikte Yukarıya çıkıldı, Yor- 18 Numan Esin Pratik bir adam gunluk ve sıcak cemiyetin mütevazı kokteylinde giderilmeye çalışıldı. Bü- tün bunlar işin hoş, eğlenceli ve zevk- li tarafıydı. Halbuki mesele bu kadar kolaylıkla hallolmamış, yasa huzur ve intizam içinde (o hazırlanmamıştı. Her yerde olduğu gibi gazeteciler a- rasında da "muhafazakâr fikirli" kimseler bazı gayretler sarfetmişler- di. O hâlde gözler birkaç gün, birkaç hafta geriye çevrilmeli ve hâdiselerin muhasebesi yapılmalıydı. Mürşidin irşatları Her sey üç gazetecinin bir araya gelip İnkılâp sonrası basının kendini kontrolü meselesini münakaşa etmesiyle başladı. Abdi İpekçi, Hasan Yılmazer, Çe- tin Altan ve Ömer Sami Coşarın ön- derliğini yaptığı "Self Control" fikri bir anda fazla taraftar buldu ve Ba- bıâlide süratle yayıldı. Arkadaş soh- betlerinde basının dertleri mevzuun- da yapılan konuşmalar kısa müddet içinde geniş bir çevrede itibar gören, üzerinde münakaşa edilen bir mesele hâlini aldı. Ne var ki henüz ortada sistemli bir faaliyet yoktu. İşin ön- derliğini yapanlar 27 Mayısı müte- akip basında tâbiri amiyanesiyle "bir ayıklama" yapılmasını lüzumlu bu- luyorlardı. İşte Babıâlide bu fikrin fazla itibar gördüğü günlerde yeni il- tihaklar fikrin mücahitlerine destek oldu. İlk katılan tecrübeli gazeteci Burhan Felekti. Bunun üzerine işe hukuki bir ma- hiyet vermek lüzumu hissedildi. Bu arada devri sabıkın kalemşörleri Et- hem İzzet Beniceler, Mümtaz Faik Fenikler ileri atıldılar. Vay efendim, tabii basın kendini tasfiyeye tâbi tut- malıydı. Zaten son zamanlarda şahıs- lara iftira ediliyor, yalan neşriyat yapılıyordu! Elbette bunlara mâni ol- her sahada tecrübeli bir mütehassıs istendi. Mütehassısı bek- lerken komisyon üyeleri boş durmu- yorlardı. Ömer Sami Coşar ve Apdi İpekçi mesai saatleri dışında yaban- cı basının bu "self control" sistemini tetkik ediyorlardı. o Anlaşılan genç gazetecilerin ağzı sütten bir hayli yanmıştı. Yoğurdu üflemenin fazile- tine inanıyorlar, işi ciddiye alıyorlar- dı. Takriben 16 sahife tutan rapor böyle titiz bir çalışma sonunda kale- me alındı. Rapor istişari mahiyet ar- zedecek olan bir kongreye sunulacak- t. Beynelmilel Basın Enstitüsünden çağırılan mütehassıs Mr. Hernelius geldiğinde herşey hazırlanmıştı. Bir- likte bir masanın başına oturuldu ve Türk gazetecilerinin ahlâk yasası bir defa daha imbik ve süzgeçten geçiril- di. Mütehassıs Mr. Hernelius raporun ve yasanın metnini tetkik edince "Bana yapılacak iş kalmamış" de- mek lüzumunu hissetti. Demek ki. gençler iyi çalışmışlardı. Zaten ucun- da menfaat olmıyan bir meselede ba- şarı kazanmak için ceht ve enerji kâ- fi geliyordu. Rölöve şapka ve altı İstişari kongrede derhal bir cereyan kendisini belli etti. Eski İktidarın sözcüsü Havadisin "Yeni Kuşağı" bir takım itirazlarla gelmişti. Mücadele- yi Hami Tezkan ile Gökhan Evliyaoğ- lu yapacaktı. Sanat yazılarına Evli- yaoğlu Gökhan diye imza atan ve ya- zılarından ziyade rölöve şapkasıyla tanınan delikanlı dostları arasında koyu bir Necip Fazıl hayranı olarak bilinmekteydi. Haydarpaşa Lisesinin edebiyat matinelerinde şiir okuyarak edebiyat sahasına atılmış bulunan Evliyaoğlu Basın hakkındaki fikirle- rini gazetesindeki ideal arkadaşları Peyami Safa ve Orhan Seyfi Orhon- AKİS, 27 TEMMUZ 1960

Bu sayıdan diğer sayfalar: