YURTTA OLUP BİTENLER mek ve yapılması Güşünülenleri İh- tilâlin Kumandanından bizzat Öğ- renmek, Türk Silâhlı Kn ii bir cüzü olan denizcilere hareketin meşruiyeti hakkında yeni bir fikir vermişti. Denizciler kumandanlarıy- la resim çektirmeği arzuluyorlardı. Bunu söylediklerinde, Gürsel: "— Siz şöyle bir tertip alın, ben ortanıza girivereyim" dedi. Subaylar sıralandılar. Ancak grup fotoğraf makinesinin objektifine sığ- mıyacak kadar büyük olmuştu. Genç subayların öne çömelmesi teklif edil- di. Bunun üzerine General Gürsel o- turduğu masadan kalktı ve grupun önüne geçerek çömelmeğe davrandı. Meraklı bakışlara cevaben de: "— Gençlerin öne oturmasını iİs- teyen siz değil miydiniz canım?' de- di ve kendine has bir kahkaha attı. Bordo renkli, güller İlli büyük bir halının kapladığı odadan çıkılırken Devlet ve Hükümet Başkanı kendi- lini merakla seyreden altı yaşlarında sevimli bir kız çocuğunun önünde durdu. Saçlarını okşıyarak şöyle de- di: "— Sayın bayan sana ne dua ede- yim? İnşaallah düğününde bulunur da bir Erzurum Barı oynarım" Sonra arkasında durup kendisini seyredenlere dönerek ilave etti: "— Bu Gay galiba kendim için ettim beyler... Canın altındaki... vlet ve Hükümet Başkanının yurt seyahati geçen haftanın ba- şında sessiz sedasız başladı. Uğurla- mağa giden olmadı. Ama seyahatin ikinci, üçüncü günü hayli yorucu ve zevkli geçti. Erzincandan Erzuruma giden Gürsel ve beraberindekiler, Erzurumda alınan bütün tedbirlere rağmen kendilerini halkın elinden kurtaramadılar. Erzurum, Başkanın gelişine o ha- zırlanmıştı. Ordu ve Emniyet Kuv- vetleri çok sıkı tedbirler almışlardı. Kuş uçurtulmuyordu. Karşılama ya- pılmıyacaktı. Halk Devlet Başkanını yol kenarından seyredebilirdi. o Alkış tutulmaması sıkı sıkıya tenbih edil- Belediyenin hoparlörleri "karşılama o yapılmayacağını, (o alkış tutulmamasını" rica ediyor ye her beş dakikada bir bu rica tekrarlanı- yordu. Ama halkın sevgisinin önüne geçmenin imkânı yoktu. Civar köy ve kasabalardan akın akın insan Er- zuruma geliyordu. Gelenler çok er- ken saatlerde yol boyunca sıralan- mışlardı. Emniyet kuvvetlerinin ya- pabildiği tek şey, Hava Alanına kim- seyi sokmamak oldu. Öyle ki Hava Alanına gidebilmek için Emniyet 14 Müdüründen hususi müsaade kartı almak gerekiyordu. Bu kartların sa- yısı da altıyı geçmedi ve bunlar Er- zurumda Bulunan üç basın mensu- biyle Gürselin amcasının oğluna ve birkaç vazifeliye dağıtıldı. Başkanın diğer yakın akrabalarına dahi mü- saade kartı verilmedi. Uçaktan güleryüzle inen General Gürsele Devlet Başkanlarının o kar- şılanmasında mutad olan sade bir tören yapıldı. teftiş edildi. Kapalı bir otomobile bindiri- len Devlet Başkanı son derece kötü bir yoldan şehre indi. Yol tozlu ve bozuktu. Arazözlerin sulamasına rağmen General Gürsel bir hayli toz yuttu. Herşey güzel, herşey iyiydi. Emni- yet tedbirleri son derece sıkı muntazamdı. Ama vazifeliler bir şe- General Gürsel Sembol ye mâni olamamışlar ve oGürselin gözlerini nefretle okısmasının önüne geçememişlerdi. Yol boyunca topla- nan halk Başkana tezahürat yapı- yordu. Bu içten gelen, parasız pulsuz bir sevgiydi. Sâf Anadolu sevgisi.. Gelgelelim canın altındaki huy çık- mamış ve birkaç müzmin dalkavuk her devirde kullandıkları "Hoş Gel- din" dövizini kaptıkları gibi sokağa fırlamışlardı. Döviz her devirde kul- landıkları dövizdi. Zira sararan yü- zünden çok evvel hazırlandığı ve bir- kaç kere istimal edildiği belliydi. Halk 3. Ordu Kumandanlığı bina sı önünde emniyet kuvvetlerinin bü- tün gayretlerine orağmen kordonu yarıp Başkanın otomobilinin etrafım sardı. Tezahürat had safhaya var- mıştı. Hattâ bir ara otomobili hava- ya kaldırmak istediler, Erzurumlula- rı bir bakıma haklı görmek lâzımdı. Sevgi ve saygının Ooyanında bir de hemşehrilik vardı. Gürsel ve obera- berindekiler güçlükle (binadan içeri girebildiler. Ordu Kumandanlığı oda- sında rahat bir nefes alan General: "— İnsan ister istemez duygula- nıyor" dedi. Ordu Kumandanının makamına oturdu. Oda genişti. İyi döşenmişti. Makam masasının karşısında top- lantılarda kullanılan uzun bir masa daha vardı. Duyarlar haritalarla kaplıydı. General Gürsel evvela bir Samsun sigarası yaktı. Etrafındaki- leri şöyle bir süzdükten sonra gü- lümsiyerek: — Vallahi buranın suyu ve soğu- gu meşhurdur. Hele suyunun soğuk- luğu.. Küçükken yüzümü yıkamaya Trabzonda halk arasında Adam bir türlü cesaret edemezdim" dedi. Daha sonra, çocukluğunun geçtiği şehir hakkında etrafındakilere bazı izahat verdi. Bu sırada Kumandanlık binasının önünde toplanan halk dur- mamacasına tezahürat yapıyor o ve Generali görmek istiyordu... Sade yor- gunluk kahvesini de içen Gürsel ağır ağır binanın balkonuna ilerledi. Bal- kondan hemşehrilerini birkaç saniye sevgiyle süzdü ve onları o selâmladı. Yaptığı okonusmada Erzurumlulara sabır, itidal ve çalışma tavsiyesinde bulundu. Artık kardeş kavgası bit- mişti. Memleketi sömüren bir D.P. idaresi yoktu. Yanılanlar nadim ol- malı ve memleket için doğru yolu, çalışmayı seçmelilerdi. Erzurumlular hemşehrilerini derin bir haz ve sükü- netle dinlediler. Konuşma bitince de uzun uzun alkışladılar. AKİS, 27 TEMMUZ 1960