DÜNYADA OLUP BİTENLER dan, Togodan ve yeni bağımsızlığını kazanan Fransız Kongosuyla Merke- zi Afrika Cumhuriyetinden yerli as- kerler akın etmeğe başlamışlardı. Geçen haftanın sonunda Güvenlik Konseyi, Genel Sekreter Hammarsk- jöld'ün raporunu dinlemek üzere top- landığı vakit durum işte bu merkez- deydi. Toplantıda ilk sözü Kongo De- legesi Thomas Kanza aldı ve memle- ketinin Belçikayla dost kalmak iste- diğini, ancak bunun için Belçika, bir- liklerinin harekâta son verip çekil- mesini ve Katangadaki kapitalist Bel- çika Ufağı Eyalet Başbakanının ilân ettiği bağımsızlığın tanınmamasını istedi. Esasen herkes, Belçika Dışiş- leri Bakanı Wigny dahil, aynı fikir- deydi. Kanza, sözlerini Birleşmiş Mil- letlerin Kongoyu, Sovyet birliklerini çağırmak zorunluğunda ( bırakmıya- cağını umduğunu o belirterek bitirdi. Zaten, Başbakan Lumumba Krut- çefe, sırf Batıldan telâşlandırmak ve meselenin önemine dikkatlerini çekmek için başvurmuştu. Hakikat- te Lumumba milliyetçi bir liderdi ve milletlerarası komünizmin lideri olan memleketin askerlerini kendi toprak- larında görmeği hiç mi hiç istemiyor- du. Nitekim, istediğini de elde et- mişti. Fakat, Amerika bu arada her- kesin akimi başına almasını sağla- mak maksadiyle, Kongoya gönderil- 30 meğe teşebbüs edilecek Demirperde gerisi birliklerinin oraya varmasına mâni olmak hususunda kesin karar sahibi olduğunu açıklamağı da ihmal etmiyordu. A.B.C. Sırası mı? (Gecen hafta Ankarada Dışişleri Ba- kanlığı Enformasyon Dairesi Ge- nel Müdürü Hasan İstinyelinin tele- fonu her çaldığında, Kahire Büyükel- çiliğimizin eski başarılı Müsteşarına sorulan soru, B.A.C. deki tek parti- nin -Milhi birlik Partisi- programına Hatayın "kurtarılması" hakkında konulan maddeye karşı Türk Hükü- metinin nasıl bir "tepki göstereceği yolundaydı. Hasan İstinyeli bu sorulara gayet sakin cevaplar veriyordu. Hatay Tür- kiye Cumhuriyetinin ayrılmaz bir parçasıydı. Türkiye Cumhuriyetinin bir Türk ilini hiç kimseye terketme- ğe niyeti yoktu. Hatay, Türkiyeye o zamanki Milletler Cemiyetinin de tasdiki sayesinde işlemiş bir usülün sonunda ilhak edilmişti. Herkesin Türkiyenin bugünkü sınırlarını ta- nıması zarureti kesindi. Kaldı ki "a- lırım” demekle islerin bitmeyeceğini -hele Türkiyeden toprak istemek ba- his konusu olunca- herkesin çok iyi bilmesi için sonsuz sebepler vardı. Bu sözler İnkılâp o Hükümetinin, Kahiredeki Milli Birlik Partisi Kon- gresinde alınan münasebetsiz karar hakkındaki kanaatini eksiksiz ifade . ediyordu. Nitekim, Dışişleri Bakan- lığı derhal harekete geçerek Kahire Büyükelçiliğimiz vasıtasiyle B.A.C. Dışişleri Bakanlığından bu manasız maddeyle ne kasdedildiğini soruyor- du. Buna rağmen İnkılâp Hükümeti soğukkanlılığını (okaybetmedi. Milli- yetçiliğin romantik devrini yaşıyan milletler bazen böyle delilik buhran- ları geçirebilirlerdi. Hele bu millet- ler Arap iseler bu krizlerin isterik bir mahiyet kazandığı sık sık vâkiy- di. Fellâha kızmağa, ona misliyle mukabeleye (o kalkışmağa hiç lüzum yoktu. Nasıl olsa, kimsenin Hatayı Türkiyenin elinden almasına imkân ve ihtimal yoktu. Yapılacak şey, A- rap - memleketlerinde milliyetçiliğin romantik ve isterik devresinin geç- mesini soğukkanlılıkla beklemek ve bu gibi münasebetsizlikler karşısın- da, onların haklı dâvalarına karşı sempati göstermekten vazgeçmeye- rek gülüp geçmek ve vakur bir eday- la gereken İhtarı bir ağabey sıfatiy- le yapmaktan ibaretti. Nitekim, ih- tar yapıldı ve gülünüp geçildi. AKİS, 27 TEMMUZ 1960