YURTTA OLUP BİTENLER kendilerine yollanan haklı cevap ve tekzipleri en kısa zamanda yayınla- yacaklardır. Yasayı Basın Şeref Divanı yürü- tecektir. Basın Şeref o Divânının on üyesinden yedisini İstanbul, Ankara ve İzmirdeki basın teşekkülleri seçe- cektir. Diğer üç üye Üniversite Sena- tosu tarafından seçilecek bir Profe- sör, İstanbuldaki en kıdemli Ceza Hâkimi ve İstanbul Barosu Meclisinin seçeceği bir avukattır. Di- vânın başkan ve ikinci başkanları ba- -ın mesleği dışından gelen bu üç üye tarafından kendi aralarından seçile- cektir. Diğer üyeler arasından seçile- cek bir genel sekreter de müracaat ve şikâyetleri kabul ederek divânla ilgili işlemleri yapacaktır. Basın Şeref Divânı, Ahlak Yasası- na aykırı hareketleri ya kendiliğin- den, ya da menfaatleri ihlâl edilen ilgililerin şikâyetleri üzerine inceli- yecek ve karara bağlayacaktır. Böy- lece Divân, uygunsuz bir hareketi bizzat kendi ele alıp tesbit edebilece- ği gibi, kendi kendini kontrol meka- nizması herhangi bir gazetenin her- hangi bir neşriyatından mutazarrır olan herhangi bir vatandaşın tale- biyle de işliyebileeektir. Bu, vatandaşlara sağlanmış önem- li bir kolaylıktır. Zira böylelikle mağ- dur olan şahıs ve müesseler mahke- melere başvurup, avukatlar tutup uzun zaman beklemek, büyük mas- raflar ihtiyar etmek o gibi külfetlere katlanmıyacaktır. Divân Genel Sek- reterliğine iddialarını (obildirmek ve sâdece 50 lira yatırmakla yetinecek- ler, hakli oldukları o takdirde bahis konusu neşriyatın tasdik veya tak- bih edildiğini kısa zamanda görecek- lerdir. Bu gibi müracaatların Divân ta- rafından ele alınabilmesi için ayrıca mahkemeye baş vurulmayacağı tı ileri sürülmektedir. Bir suçtan do- layı iki defa cezalandırılmanın doğru olmadığını belirten hukuki prensibe uyan bu şart haklı ve yerindedir. Normal bir kaza yetkisi olmıyan Divânın, hapis ve tazminat gibi ceza- lara hükmedemiyeceği tabiidir. Bu hale göre tesirsiz kalacağı düşünüle- bilir. Oysa ki aslında hapis ve tazmi- nat gibi, hattâ belki de onlardan da- ha müessir bir müeyyideye sahiptir: Teşhir! Divân, uygunsuz hareketini tes- bit ettiği bir gazeteyi, yayınlayacağı tebliğle (oObütün efkârı oOoumümiyeye teşhir yetkisine sahiptir. Tebliği, Ah- lâk Yasasına uymayı taahhüd eden bütün 'mevkuteler (o neşredeceği gibi radyolar da yayınlayacaktır. Böylece Divân kararları, akisleri her zaman 20 İdare. büyük olmıyan mahkeme kararların- dan daha tesirli olacaktır. Sistemin bir tek mahzuru Basın Hürriyetinin mânasının iyi anlaşılma- ması ve bunun aleyhinde senelerden beri kesif bir propagandanın devam etmesidir. Bir takım kimselerde ba- sında çıkan en ehemmiyetsiz lâfla bütün şereflerini haysiyetlerin payi- mal olduğu fikri yerleşmiştir. Hal- buki sistemin tolerans olmadığı tak- dirde, hakikaten şerefli kimseleri ba- sının iki satırla şerefsiz hale getirebi- leceği veya şerefsizleri (o şereflendire- bileceği kanaati zihinlerden silinme- diği takdirde Basın Şeref Divânı iş- ten baş alamayacak, en sonda sistem dejenere olup çıkacaktır. Ama bu tehlike oönlenirse Türk Basınının yüz yıllık hürriyet savaşı zaferle taçlanacaktır. C.H. P, İçe dönüş Bu haftanın başındaki pazartesi gü- nü Ankaranın en meşhur binala- rından biri -Kızılaydaki C.H.P. Ge- nel Merkezi heyecanlı ve canlı gün- lerinden birini yaşadı. Hareketin se- bebi orta boylu, bej elbiseleri içinde biraz zayıf, fakat daha genç ve yakı- şıklı görünen İsmail Rüştü Aksaldı. Genel Sekreter, geçirdiği bir ülser a- İsmail meliyatından tamamile iyileşmiş ve sıhhatini kazanmış halde işinin başı- na dönüyordu. Sabahın oldukça er- ken bir saatinde o pek sevdiği bahçe- sinden ayrılarak Oomasasının başına avdet eden Genel Sekreter öğleye ka- dar sâdece dost ziyareti kabul etti. Herkes hayatından son derece mem- nundu. Zira doğrusu istenilirse basi- retli Genel Sekreterin yokluğu hisse- dilmiş, hele Genel Başkan da Heybe- liadaya nakli mekân eyledikten son- ra "Genel"siz kalan Merkez pek a- cıklı bir manzara almıştı. Merkez İ- mişlerdi. Aksalın mutad veçhile pek şık hal- de Kızılaydaki binada görünmesi se- vinç uyandırdı, C.H.P. nin terkedil- memiş olduğu kanaatini uyandırdı. Aslında İsmail Rüştü Aksalın vazi- fesine (o dönüşüyle C.H.P. ciddi bir temsilci (o kazanıyordu. İş başındaki idarecilerin iki aylık (tutumlarında küçük bir "normalizasyon"a ihtiyaç duydukları ve C.H.P. ile münasebet- lerini ayarlama lüzumunu ister iste- mez hissettikleri bu günlerde Büyük Partinin dizginlerinin İnönünün yok- luğunda Aksalın eline geçmiş bulun- ması işleri kolaylaştıracak bir mâna taşıyordu. Pazartesi günü Aksal Genel Sek- retere ayrılmış odasında sayısız Zi- Rüştü Aksal bahçesinde İdeal hayata elveda AKİS, 27 TEMMUZ 1960