yaret kabul etti. Ziyaretçiler geçmiş olsun diyorlar. Aksalı yeniden arala- rında gördüklerinden dolayı sevinçle- rini belirtiyorlardı. o Aksal tebrikleri mütebessim bir çehreyle kabul etti. Ülser, kelimenin tam manasıyla ca- nına okumuş, bütün çalışma imkânı- nı elinden almıştı. O kadar ki İhtilâl günü dahi evinden çıkıp Genel Baş- kana gidememiş, ona yardım vazife- sini yerine ogetirememişti. Zira 27 Mayıstan evvelki ayın heyecanı İs- mail oAksalın kabartmış, krizlerin sıklaşmasına ve dayanılmaz hâl almasına yol açmıştı. Genel Sek- reter 27 Mayıstan hayli evvel yatağa düşmüştü. Bu yüzden bir bakıma e- vinde mahpus kalmış, hattâ bahçe- sine bile çıkamamıştı. Bu, Aksal için ameliyata karar vermenin hakiki se- bebini teşkil etti. Partisinin kendisi- ne en ziyade muhtaç olduğu bir sıra- da mücadele dışı kalmak Pamukova- nın bu ciddi evlâdını son derece mü- teessir etmiş, kendisini bir çâre bul- maya zZorlamıştı. Çâre ufukta yatı- yordu: oOAmeliyat Nitekim (İsmail Rüştü Aksal da operatör Hazım Bu- minin bıçağı altına yatmaya razı ol- du ve doğrusu pek de iyi etti. Haftanın başında Genel Sekreteri Kızılaydaki binada görenler Aksalın kefeni oyırtmış olduğunu osezmekte güçlük çekmediler. Genel Sekreter şahsi tebrikleri kabul ettikten sonra partiyle alâkalı işlerin üzerine eğil- di. 27 Mayıstan bu yana müracaat- ların sonu gelmiyordu. Gerçi C.H.P. parti olarak hiç bir şey yapamayaca- , yapmak da istemediğini ilân et- mişti. Buna rağmen C.H.P. nin D.P. ocak başkanlarına hayran zümresi- nin bazı dertleri vardı ve bunların hallini Genel (Merkezden istiyordu. İsmail Rüştü Aksal bu haftanın ba- şındaki gün Kızılaydaki Genel Mer- kezinde partizan idarenin kapandığı- nı, meselelerin halli için en akıllıca yolun normal yoldan geçtiğini bildir- di. Tabii şahsen yapabileceği her iyi- liği yapmaya hazırdı. Ama. parti adı- na harekete geçmek! İşte, Aksal on- da yoktu ve Genel Sekreterin ifade ettiği iktidara namzet partinin genç elemanlarının almış bulundukları ka- rardı. Parti, bir takım partililerin iş- lerini takiple vazifeli bir teşekkül ol- mak niyetinden sıyrılıyordu. Bu mü- kemmel bir alâmetti. İstanbul Yaralarını saran şehir (Kapaktaki idareciler) "— gön Başvekilimden emir aldım. Canım isterse oSüleymaniye camii hariç, İstanbul da yıkmadık yer AKİS, 27 TEMMUZ 1960 bırakmam. Neymiş bu hamam, yok bu cami Nereye el atsan, tarihi eser çıkıyor. Beyazıt camiinin kaderi bi- le, sayın Başvekilimin verdiği selâhi- yet hududu içine giriyor. Bunu kafa- nıza böylece yerleştirin ve artık bu mevzuda bana tek kelime o söyleme- yin. Anlaşıldı mı?" 1957 senesinin yaz aylarında Be- yazıt meydanında işlemekte olan greyderlerin gürültüsü arasında aya- ğında çizmeleri, başında kepi ve e- linde sopasıyla pek cakalı hâl arze- den, sinirli tiklerle konuşan mühen- dis bu sözleri İstanbul Belediyesinin talihsiz mimarına ğü İstanbul Bölge Müdürü Muzaffer Uluşahindi. Sözün söylendiği sırada YURTTA OLUP BİTENLER olduğunu göstermek bakımından alâ- ka uyandırıcıydı. "Sayın Başvekilim- den emir aldım İşte, İstanbulun imarının o psikolojisi ve (meşruiyeti buydu. 27 Mayıs sabahı biri Tuğge- neral, öteki Albay iki kurmay subay bu Istanbulu devraldılar. Bugün iki- sinin de cansiperâne gayretler sar- fetmelerinin esas sebebi budur. İstan- bulun, 27 Mayıs tarihine kadar öyle- sine altından girilmiş üstünden çı- kılmıştır ki şehre bir düzen vermek artık sâdece devlerin harcıdır. Greyderlerin kurbanı Murat Paşa hamamı fetihten hemen sonra İstan- bulda yapılan ilk Türk binalarından biridir. "Tarihini bilmeyen millet ba- basını tanımayan çocuğa benzer" sö- zünü unutup eski eserleri hâk ile yek- Karaköy meydanında yılanı faaliyeti leblebisi akız greyderler Murat Paşa hamamını yerle bir ediyorlardı. . Bu manzarayı Belediyenin bir vazifelisi olmaktan ziyade Tarih fikrine sahip bir İstan- bullu olarak yüreği parçalana parça- lana seyreden genç mimar hareketi "Bu yaptığınız barbarlıktır. Size bu emri verenler de, siz de tarihi eserleri yıktığınızdan dolayı bir gün gelecek mesul olacaksınız" diye protesto et- mişti. Ama aldığı cevap genç mimarı susmaya mecbur etmiş, "Sayın Baş- vekilin adı itirazın üstünden gel- mişti. Cevap "İstanbulun imarı" adı verilen rezaletin, plânsız ve program- sız işlerin, bedavadan zengin edilen müteahhitlerin, evsiz bırakılan in- sanların nasıl bir zihniyetin neticesi san eden Zihniyet İstanbulu koca Sı- nanın da üç eserinden mahrum bıi- rakmıştır. Bunlar Fındıklı Molla e- fendi camii ve hamamı, Beşiktaş Si- nan Paşa hamamı ve Üsküdar Mih- rimah Sultan camiidir. Üsküdardaki cami Menderesin valisi (o Fahreddin Kerim Gökayın hoşuna gitmediği i- çin daha imar hareketi başlamadan yıktırılmıştır. İmar denilen O facia başladıktan sonra sâdece Topkapı - Aksaray yolunda on cami, medrese ve külliye yerle bir edilmiştir. e Bu- gün yapılan bilançoya göre İstanbul- da yıktırılan tarihi eserlerin sayısı 60 civarındadır. Bunlara mukabil şehrin kazancı bir kaç geniş yol, biçimsiz meydanlar, başka türlü kaldırılma- 21