du ve istiyordu ki Muhalefetten bir heyet kendisini yolcu etsin! C P. Grubu Başkan vekili bunun ciddi o- lamayacağını aziz dostu — Koraltana hatırlattı. Oyun — oynanmıyordu ki.. İstenilen, bir Milli Birlik zevahiri yaratmak da değildi. Hakiki bir Mil- li Birlik için C. H. P. elini uzatmış- tı, buna mukabil İktidar Muhalefet Grubunun toplantıya davet ilânını parayla dahi radyoda okutmamıştı. Gruba döndüğünde arkadaşları Barutçunun yüzünü kan basmış gör- düler, sebebini sordular. Başkan ve- kili vasiyetti izah ettı İstisnasız bü- tün milletvekilleri "Bu nasıl iş, me- seleleri amma da hafife alıyorlar..” diye şaşıp kaldılar. Hâdise, İktidarın Milli Birlikten ne anladığım ortaya koymaktan başka akis bırakmadı. hâlâ, hiç bir işi halletmeden 1955 de ve 1957 de denediği gibi "şah- si münasebetlerde bahar havası" de- nemesi yapıyordu. Meclisteki kıyamet C umartesi, işte böyle gelip çattı. İsmet İnönü o gün öğle yemeği- ni Ankara Palasta yedi ve toplantı- dan bir saat kadar evvel Meclise gi- dip kendi Grup odasında çalıştı. kara Palasta, tam karşısındakı masada, unun "muhalif hi- zip" İi vardı. Dr. Mükerrem Sarol, Turhan Akarca, Zeyyat Mandalinci, Muhlis Erdener, Kasım Küfrevi neşe içinde yemek yiyorlardı. Neşelerinin sebebi sonradan anlaşıldı. Meclis top- lantısını takiben başkente yayılan ha- berlere nazaran Meclisin toplanmış ol- ası ve Dr. Gedikin izahat vermesi bu "muhalif hizip"in başarısıydı! Yok- sa, Meclis hiç toplanmıyacaktı. Eee, boyl bir başarı — karşısında boyle kudretli bir hizip neşe içinde olmıya- caktı da, ne olacaktı? — Baksanıza, sözlerini dinletmişlerdi ve — -Kur- banoğlunun — ifadesiyle- — müeyyide- si dahi bulunmayan Anayasaya D. P. haşmetlularının riayet etme- sini * sağlamışlardı! Fakat — Baş- kan vekili İbrahim Kirazoğlu Mec- lisin 1 Kasımda yeniden toplana- cağım söyliyerek celseye son verdi- ğinde Muhalefet saflarından yükselen rem “mu- halif hizip" mensuplarına karşı pek bir şükran ifadesi karışmadı Celse, ümid edilenin -Koraltanın başka anlık etmesi ümid ediliyordu- ve sanılanın -Erozanın başkanlık e- deceği sanılıyordu. —Aksine İbrahim Kirazoğlu tarafından, birkaç dakika- lık bir rötarla açıldı. Salon ağzına kadar doluydu. Ertesi gün gazetelere toplantıda 393 D. P. milletvekilinin bulundugu haberi uçuruldu ama bu, gokte üç trilyon yırmı bir yıldız var- dır, inanmazsan say!" neviinden bir haber oldu. Zira Demokratları sayan çıkmadı. Buna, i mafih, letvekılının salonda bulunduğu, sıra- ların kalabalıklığından anlaşılıyor- u. Celsenin tek hususiyeti Muha- lefete söz verilmemesi oldu! AKİS, 2 AĞUSTOS 1958 Hakikaten her şey evvelden ha- zırlanmıştı. İbrahim — Kirazoğlu, taş çatlasa, hiç bir mevzuda hiç bir mu- hatta hatibe söz vermemeye yemin ettirilmişe benziyordu. Ama bu ida- re tarzı Kirazoğluna şunu kazan- dırdı: Şimdiye kadar Muhalefet o- nun şahsında, Üümid beslenebilecek bir genç politikacı vehmetmişti; top- lantıdan sonra ise C P. Grubuna müteaddit imzalı bir takrir verilerek Kiraz ğlu hakkında Meclis tahkika- açılması istendi. Celsenin başında Sebati Atama- nın ve Server Somunouoğlunun ka- bineye girdiklerine dair Cumhurbaş— kanlığı tezkeresi okundu H. liler bu eski arkadaşlarının yeni ar- kadaşlarına hitaben “"Allah — bağış- lasın!" diye bağırdılar. Hitap, D. P. sıralarında* bile gülmelere yol açtı. YURTTA OLUP BİTENLER oldukları anlaşılıyordu. Bir ar: lonun arka tarafında iki eski bul liseli, - P.) arasında bir konuşma cereyan etti. Nedim Ök- men: — Canım, vaziyeti siz de biliyor- sunuz, niçin bu kadar bağırıp çağı- rıyorsunuz?" dedi. onra İraktan, Nuri Said Paşa- nın akıbetinden bahis geçti! Muhalefet milletvekilleri salonda onbeş dakika kadar yuha çektiler. Hele bundan kısa bir müddet evvel kalb krızı geçirmiş — olan İbrahim Saffet Omay (C. H. P.) in son dere- ce sinirli bır halde, sıranın üstünden haykırışı arkadaşlarını bile korkut- tu. Halbuki doktorlar Omaya sükü- net tavsiye etmişlerdi. Bu, kendile- rine reva görülen muamelenin C. H Hususi seyahatlere tahsis edilen meşhur SEC V' n Beyaz Sonra, lâcivert elbisesi içinde Dr. Namı ik, muta veçhile yüz hatlarında bir hafif tebessümün da- hi zerresi bulunmaksızın — kürsüye çıktı ve o davudi sesiyle hükümet beyanatını kıraat etti. Bu, bir nevi "Radyo gazetesinin tekrarı" idi. Ba- kan kürsüden indi, Başkan vekili de görülmemiş bir aceleyle ve Muhale- fetten gelen takrirleri takrir sahip- lerine dahi söz vermeksizin oya ko- reddedildiklerini ilân etti, seyi de 1 Kasıma, kadar ka padı Kı- yamet de, işte o zaman koptu. Muhalefet ediyorlar, giden milletvekilleri — feryat sıraların Üüstüne çıkmış, milletvekillerine bağı- rıyorlardı. Manzara hazin bir man- zaraydı ve salonu terkeden D. P. milletvekillerinden bir çoğunun ha- kikaten üzgün, yaralı hatta mahcup trenden sonra beyaz uçak! P. lileri nasıl kızdırdıgının en güzel işareti oldu. rusu ya, bu kada- rını beklemiyorlardı. Sadece İnönü, o kendisine has sükünetiyle, celseye son verdiğinde vaş, yumuşak adımlarla terketti. . P. nin Grup toplantısı der- hal başladı Asıl mücadele başlıyor Muhalefet partisi — milletvekilleri derhal daha bir müddet başkent- te kalmak kararını verdiler. Meclisin Başbakanın dönmesini takiben yeni- den toplanması arzusunda olan İnö- nü bir gün sonrası için aldığı uçak biletini Hava yollarına yan fiyatına iade etti. Grup pazar ve pazartesi günleri hemen daimi surette toplantı halınde kaldı. Karar şuydu: Meclis, bu er hem iç politika ve hem d dış polıtıka hakkında müzakere açıl- 9