BASIN da kızı da, çalıştığı şirketten izin alabildiği takdırde annesine refakat etmektedir. Ortadan iki kat mla bölünmüş ve yan yana inşa edılmış telefon kabinesi büyüklüğündeki hüc- relerden bırıne mudurıyetın numaraya Öte yandan Nimet hanım girmekte- dir. Bu hücrede Buraklar ancak bir kaç dakika görüşebilmekte, çift kat camlara oyulmuş dikiş iğnesi büyük- lüğündeki beş ilâ altı delikten gırt- lak paralayarak seslerini yekdiğerle- duyurmağa çalışmaktadırlar Burak bu sırada, hiç bir talep veya şikâyette — bulunmaz, yakınlarının sıhhatlerini, sadakatle bağlı olduğu girin yuvasını ve bahçesini — sorar. Karısından daima cesaretli olması- nı ister. Kırlaşan saçlar imet hanım, telefon kabinesi bü- yüklüğündeki mahut taştan hüc- Subaşı - İ mamakta, hayretini mucip olmakta- dır. Türkiyedeki cezaevlerinin yeni yeni gazeteci misafirler beklemekte olduğu şu günlerde, Ratip Tahir on- altı aydır alâkasının kesildiği dün- yaya — dönmeğe hazırlanmaktadır. Burakın çıkması ile, Ankara ve İs- tanbuldakı cezaevlerinde üç tane da- ha ma eteci kalacaktır. İs- tanbuldaki — Büyükbuluttan — başka, Ankarada Merkez Cezaevindeki iki Ulusçu, Nihat Subaşı ile Şinasi Na- hit Berker içeride daha uzun müd- detler için yürümek bilmeyen daki- kaların hesabını tutacaklardır. Şüphe yok ki, Nimet hanım gibi "ben sokmadım ama çıkarmağa gi- şeklinde düşünen yakınla- arkadaşlarından müteşekkil büyük bir grup 9 Ağustos 1958 cu- martesi günü sabahı Paşakapısı Ce- zaevinin paslı demir kapısı önünde Büyükulu'; A Berker İçerdekiler relere girmeden veya çıktıktan son- ra her defa maziye, çok gerilere da- lar: Son halife Vahdettin zamanında İstanbul İtilâf devletlerinin altındayken Nimet hanım kızdı. Babası, Diyarbakır Valisi Dr. Reşit bir gece bütün İttihat ve Te- rakkiciler gibi evinden yaka paça derdest edilerek tevkif olunmuş, Be- yazıttaki meşhur Bekirağa Bölüğün- de hapse atılmıştı. O zaman ve o şartlar altında bile annesiyle birlik- te hergün gider, beraberlerine yemek ve diğer ihtiyaçları alırlar babasını ziyaret ederlerdi. Üstelik kendileri- ne hiç bir zorluk gösterilmezdi. Hal- buki şimdi. Cumhuriyet — devrinde, hassaten 1950'yi müteakip başarıl- dığı iddia olunan Demokrasi inkılâ- bından sonra hapiste bulunan, hem de fikir ve muhayyile mahkümu en yakınını ziyaret için maruz kaklığı zorluklar, Nimet hanımın aklına sığ- 26 toplanacaklar ve gıcırtılar içinde a- çılacak kapıdan — çıkarak en tabii hakkına kavuşacak Burakı bağırla- rına basacaklardır. Karşılayıcılar, ihtiyarlamayan yaşlı, heybetli Ratip Tahirde saç ve bıyıklarının — biraz daha kırlaşmış olmasından başka bir değişiklik müşahede edemeyecek- lerdir. Burak, basının Türkiyede hiç bir zaman alınmadığı kadar kayıt ve baskı altına alındığı bu devirde gene, doğru bildiği yolda yürümek- te devam edecektir. Fikir adamları- nı hapis etmenin, onları ideallerin- den vaz geçirmediğine, hatta ters istikamette tesirler yaptığına — dair hadiseler tarih kitaplarında çok a- ma pek çok sayfa işgal etmektedir. Dışardakilerin dertleri R atıp Tahırın tahliye gü eçen an biraz daha yaklaştıgı, Halım Büyükbulut, Ni- hat Subaşı ve Şinasi Nahitin ise gün- edileceği leri saydıkları sırada dışardaki ga- zeteciler de az içerdekiler kadar dertlidirler. Geçen haftanın sonunda pazar günü Ankaradaki Gazeteciler Cemiyeti olağanüstü kongresinde bu dertler dile getirildi. Basın Kanunu- nun koyduğu tahditler yetmiyormuş gibi, idare mekanizmaları da, gaze- tecilere türlü güçlükler çıkarmakta ve haber alma hürriyetini tahdit et- mektedir. Hemen gün geçmemektedir ki, şurada veya tahkir edilen, zorluk çıkar tiskal edilen bir gazeteci ile karşıla- şılmasın. Ankaralı gazeteciler kongrelerin- de bunları tek tek sayıp döktükten sonra, bir başka mevzua — geçtiler. Basın Kanunu şöyleydi, idari meka- nizmanın davranışı böyleydi. Hadi bunlara bir dereceye kadar idare sis- temimizin ve rejimimizin bozukluğu diye göz yumulabilir, hafifletilmele- ri veya giderilmeleri için çareler a- ranabilirdi. Ama yâ Amerikalıların davranışına ne demeliydi? İşte bu noktada Ankaralı gazeteciler âdeta ayaklandılar. Tel'in protesto se- daları kongrenın toplandığı — salonu doldurdu Irakta zuhur eden ıhtılahn men ardından Amerikalılar na asker çıkardıkları gibi, Adanada- ki NATO üssüne de havadan asker indirmişlerdi. Ancak taa Almanya- dan, İtalyadan uçaklarla getirdikle- ri bu askerlerin yanında Amerikalı ve Avrupalı gazeteciler — bulunduğu halde, İncirlik hava limanına Türk gazetecilerinin sokulmasına ve bun- ların haber almasına, resim çekme- ü Alan ci- askerler tarafından tutulmuş ve alana — bir parça — olsun yaklaşmak — isteyen Türk gazetecileri silâhların kendile- rine çevrilen namlularını karşıların- da bulmuşlardı. İşte — Ankaradaki kongrede bu duru protesto edili- yordu. Memleketimizde, tıpkı bir mustemlekede imişcesine hareket e- en ve haber alma hürriyetini arzu- larına göre tahdit eden Amerikalı- lar şiddetle tenkit ediliyordu. Ame- rikalılar sadece İncirlik hava ala- nında değil, İzmirdeki NATO karar- gâhında ve Esenboğada da ayni muameleyi Türk gazetecılerine reva görüyorlar, yabancı gazetecilere her türlü kolaylığı gösterirken Türklere bir düşman muamelesi yapıyorlardı. O gün Ankarada toplanan Gazete- ciler Cemiyeti Kongresi, yeni seçti- ği idare heyetine ilk vazife olarak bu durumun derhal Türk ve Ameri- kalı makamlar nezdinde resmen pro- testo edilmesi yolunda talimat ver- di. Müştereken hazırlanan bir tebliğ- de gazetelerde neşredildi. Ancak o günden bu yana, Türk gazetecileri meselenin üzerinde hassasiyetle dur- dukları halde müsbet bır tek adımın he- dahi atılmadığım üzüntüyle gördü- ler. Amerikalılar, bıldıklerını oku— makta devam ediyorlardı.. AKİS, 2 AĞUSTOS 1958