YURTTA OLUP BİTENLER.. sayesinde, tek bir sistem çerçevesin- de ve dünya fiyatları göz önünde tu- tularak ihracat mallarına prim öde- necektir. Acaba bu sistemin — yürü- mesi için ne kadar prime — ihtiyaç hasıl olacaktır? İKA ajansına göre 487 milyon lira prime ihtiyaç var- dır (ihracat tutarının 'yüzde 59'u). Biraz daha az iyimser hesaplarda 1 milyar rakamı ortaya atılmaktadır. Bütün mesele, bu muazzam miktarın ithalâttan alınan hisselerle — nasıl karşılanacağıdır. Iİthalâttan hisse alma yoluna da- ha evvelce de gidilmişti. 1957 Şuba- tının sonunda kabul edilen bir ka- nunla ithalâttan Hazine hissesi alın- mağa başlanmıştır. Fakat bu hisse, bütçe açıklarını azaltmak için kul- lanılmıştır. Halbuki yeni — sistemde ithalâttan alınan vergi, — ihracata tahsis olunacaktır. İktidar acaba it- halâtı ağır bir şekilde vergilendir- meyi göze alabilecek midir? Yoksa gerekli prim miktarını çok iyimser hesaplara dayanarak az gösterme yoluna mı gidecektir? Son günlerle Ankarada müşahede edilen bazı te- reddütler, sistemin muvaffâkiyeti i- çin zaruri olan fonun çok dar tutu- lacağı hususundaki şüpheleri — kuv- vetlendirmektedir. Prim sisteminin_.ıslahı yanında, tabii ki Avru eme g Birliğine mensup memleketlere olan borçların da tek bir sisteme bağlanması dü- şünülmektedir. Ödenmesi geciken bu borçlar ilgili memleketlerle yapılan anlaşmalar neticesinde bir sıraya konmuştu. Yalnız bu anlaşmalarda Avrupa Ödeme Birliğine dahil muh- telif alacaklılara, farklı imtiyazlar tanınmıştı. Halen bir taraftan bu borçların teşkil ettiği, ağır yükü a- zaltma çareleri aranırken, diğer ta- raftan bütün alacaklılar için yekne- sak esaslar tesbitine çalışılacaktır. Milletlerarası mütehassısların krediyi kabul şartları anahatları iti- barile bundan ibarettir. Bu tedbirler İktisattan anlıyanların ve Muhale- fetin yıllardır. alınmasını — istediği tedbirlerden farklı değildir ve farklı olması da düşünülemez... Halen te- mel mesele Muhalefetten gelen ikaz- lara kulakları tıkamayı ana prensip haline getiren İktidarın, milletlera- rası bitaraf bir teşekkulden gelen "telkinler" i samimiyetle tatbike gi- rişip — girişmiyeceğidir. Kıbrıs Ölüm diyarı Gözlerin Orta Doğu hâdiselerine çevrildiği şu günlerde, — Kıbrıs, bir ölüm diyarı haline gelmiştir. Tem— muz ayının ölü bilançosu 84'e yüksel- miştir; yaralıların sayısı yuzlerı aş- maktadır. Sokağa çıkan her insan, bir daha evine sapsağlam donecegın— den emin değildir. Vali Foot'un gecen haftanın orta- sında aldığı, 1955'ten beri misli gö- rümemiş — fevkalâde emniyet tedbir- 16 leri terör havasını değiştirmemiştir. Halen Adada bir ay sürecek gece so- kağa çıkma yasağı ilân — edilmiştir. Hapishaneler ağzına kadar doludur, 17 Temmuzda hasredilen resmi rak- kamlara göre 544 kişiyi barındıran hapishanelere, 12 günde 51 kişinin öldürülmesi ve 80 kişinin yaralanma- sı üzerine, geçen hafta terörizmle ilgi- si bulundugu sanılan 1400 yeni misa- fir gelmiştir. Yeni mevkufların sade- ce 50 tanesi Türktür. Tevkiflerdeki nısbetsızlık Vali Foot'un 1fadesıyle nın terör hareketlerinde gös- terdiği "müessiriyet" in neticesidir. Maamafih, Türk Mukavemet Teşki- lâtı da usulen feshedilmiştir. Ne var ki bu fevkalâde emniyet tedbirleri iki cemaatın birbirini öldürmek için gırıştıklerı kanlı mücadeleyi durdu- Dr. Fazıl Küçük Küçük — oyunlar ramamıştır. Bilâkis, hayatta öldür- mekten — başka — birşey — bilmeyen EOKA şefi Grivas'ı — kamçılamıştır. Kıbrıslı Rumlar umumi bir grev ha- reketine girişmişlerdir. Plânını bile unutan Vali Foot, asayişi temin et- mek için her çareye başvurmaktadır. Liberal Vali, heyecan verici haberler neşreden Rum ve Türk gazetelerinin Adaya girmesini bile — yasak etmiş- tir. Küçük metodlar A dada Valinin sansürü yanında ba- zı hususi sansürler de mevcuttur. Meselâ Valinin sansüründen geçtıgı alde 5 Temmuz târihli AKİS'in A- daya girmesine mani olunmuştur! Bu hususi sansürün mucidi Kıbrıs- taki Türk cemaati arasında kendi çapında bir disiplin tesisine çalışan Dr. Küçüktür. O sıralarda Türkiyede bulunan Dr. Küçük, AKİS'i okur o- kumaz Kıbrıstaki bayilere telgraf çekmiş ve AKİS'in satışa çıkarılma- masını bildirmiştir. Bu sebeple Kıb- rıstaki AKİS — okuyucuları, o hafta mecmualarını bayilerde bulamamış- lardır. Pek tabii olarak, — AKİS'in gelmeyişinin sebebi — olarak da Vali Foot'un sansürünü —düşünmüşlerdir. Ama küçük kurnazlıkların hiçbir za- man gizli kalmadıgı malümdur. Çok geçmeden bu acayip sansürün Kü- çükün eseri olduğu öğrenilmiştir. Bizzat kendisi de bir sahibi bulunan Dr. üçükün basın hürriyeti hakkında, doğrusu çok gü- zel fikirlerinin mevcut olduğu ortaya çıkmaktadır... Kıbrıs Türklerinin 1li- deri payesini kazanmak için bu kü- çük metodlardan herhalde çok fay- dalanmıştır... Bir iki ay evvel Adada vuku bulan bazı temizlik hareketle- rini hatırlamamak imkânsızdır. gazetenin Makarios'a müracaat evkalâde tedbirlere Tağmen, ö- lüm diyarı haline — gelen Adada asayişi temin edemiyen İngiltere, diplomatik yollarla sükunetin tesisi- ne çalışmaktadır. — İngiltere, asayi- şin iadesinin, Adadaki Türk ve Rum liderlerinin nüfuzlarım bu yolda kul- lanmalarıyla mümkün olacağını dü- şünmektedir. Yalnız Adadaki liderle- re meram anlatabilmek için evvelâ daha —yukardakileri ikna etmenin gerektiğine inanmaktadır. Bu sebep- le Londra konferansından faydalana- rak, Menderes ve MacMillan' ın Kıb- rıs hakkında yapacakları konuşma- larda, İngiliz Başbakanı, Menderes- ten Dr Küçük üzerindeki nüfuzunu kullanmasını istiyecektir. MacMillan birara asayişin temini için Kıbrısa Türk askerlerinin yollanmasını iste- yen Dr. Küçükün, Ankaranın sö- zünden çıkmayacağından katiyetle emindir. Maamafih, alen Adadaki karışıklıkların başlıca mesulü Rum- lar ve EOKA'dar. İngiltere EOKA'"- ya nasıl meram anlatacaktır? EOKA şefi Grivas'ın Atinadaki siyaset a- damları hakkında iyi — düşüncelere sahip olmadığı malümdur. Yunan hükümeti böyle bir talebi kabul etse bile, Grivas Atinanın sözlerine kulak asmayacaktır İngiltere bunu çok iyi bilmektedir. Halen Grivas'a söz an- latabilecek yegâne adam, Papaz Ma- karios'tur. İngiltere Makarıos un A- aya dönmesinin Rumları yatıştıra- cağını düşünmektedir. MacMillan Londrada bu meseleyi Menderese çıt- latmıştır. Menderesin verdiği cevabı tahmin etmek güç — değildir. Fakat İngilterenin kendi menfaatleri bahis konusu olduğu zaman — müttefikleri- nin sözüne ne dereceye kadar kulak- verdiği malümdur. Tabii bu arada şu meşhur İngiliz ânı — üzerinde "zirve - konuşması" ikinci plâna geçmiştir. Halen İngil- tereyi en çok ilgilendiren mesele A- dada asayişin iadesidir. AKİS, 2 AĞUSTOS 1958