İKTİSADİ VE MALİ SAHADA Kongreler İçte ateş, dışta ateş Geçen haftanın sonunda cuma gü- nü e Tarih - Coğrafya Fa- kültesinin konferans salonunu doldu- ran yüze yakın insan sol taraftaki -cam Önü- sıralara yığılmış, ellerin- deki orta kalınlıktaki karton kaplı kitapçıkları -iktisadi rapor- birer' yelpaze gibi sallayarak serınlemege çalışırken bir yandan da süde konuşan hatıplerı dınlıyorlardı An kara o gün sayılı sıcak günlerinden birini daha yaşıyordu. Dışarda ve hele güneş altında durmak — âdeta imkânsız bir haldeydi. Sabah saat onda başlayan toplantı ögle vaktinin yaklaştığı saatlerde iyiden iyiye gev- şemişti. Başkanlık divanı da dahil delegelerden hiç birinde soylenenle— ri dinleyecek takat kalmamıştı. En ön sıralarda yer tutmuş bır kaç ki- şi hariç, hemen bütün delegeler kon- ferans salonunun arka tarafındaki geniş bolde alelacele hazırlanmış so- ğuk meşrubat satan büfeyle salon arasında mekik dokuyordu. Bilhas- sa söz sırası kendine yaklaşan dele- geler hararetlerini söndürmek, kuru- yan gırtlaklarım yumuşatmak için üst üste buzlu sular içiyorlar son- ra da şakaklarından, alınlarından şıpır şiıpir terler akarak yeniden sa- londaki yerlerini alıyorlardı. Dil ve Tarih - Coğrafya Fakül- tesinin konferans salonunda o gün Türkiye Ticaret Odaları, Sanayi O- daları ve Ticaret Borsaları Birliği- nin olağanüstü kongresi yapılıyor- du. Delegeler sırf bu toplantı için memleketin dört bir köşesinden top- lanıp gelmişlerdi. Hemen herkes bir gün içinde işini bitirip bir an fince memleketıne dönmek istiyordu. A- ma gene de herkes içinde birikmiş dertleri dökmeden kongreden ayrıl- mamağa —kararlı görünüyordu. Sa- atin — 13'ü gösterdiği sırada — kon- gre öğle yemeği için tatil edildi. Bir- lik üyeleri, temin edilen otomobil- lerle Ankara Palasa taşındılar. O- rada Birlik kendilerine bir yemek verdi. Ancak, Ankara Palastaki ye- mek de kongredeki dertli havadan pek farklı bir hava taşımadı. Tüc- car da, sanayici de aylardan yıllar- dan beri içine birikmiş dertleri dök- mek için fırsat arıyorlardı. Kongre- de olduğu gibi yeme boyunca da herkes birbirine dert yandı. — İçini döktü. Dert çok, derman yok K öngredeki tenkidlerin — hedefini Ticaret Bakanlığı teşkil ediyor- du. Bunu kestirmek için ermişler- den olmaya ihtiyacı bulunmıyan ih- tiyatlı Ticaret Bakanı, tahminler hi- lâfına kongreye gelmemeyi tercih etmişti. Başlıca şikâyet mevzuu Mil- li Korunma Kanunu tatbikatı ve dış AKİS, 2 AĞUSTOS 1958 Cihat İren Prensip — adamı ticaret meseleleri oklu. Fıyatların maliyetten aşağı bir seviyede don- durulması acı acı tenkid edildi. İş erbabının 2 90'ının "defterlerini Ka- pattığı", tüccar ve sanayicinin "i- nim inim inlediği" uzun uzun anla- tıldı. Sık sık değiştirilen — kararlar yüzünden tüccarın uğradığı zararlar ortaya döküldü ve Milli — Korunma Kanunu suçlularının affı istendi. Kongrenin en enteresan hâdisesi Ordu delegesi Ahmet Tanrıverdinin fındık hikâyesi oldu: Tanrıverdiye göre iki milyon Karadenizlinin geçi- mini sağlıyan fındığın geçen — yılki satışı sadece 5-10 kişiyi zengin, geri kalanını perişan etmişti. 1958 ve 1957 mahsulü hâlâ müstahsilin e- linde beklemekteydi. Fındık işinde büyük yolsuzluklar yapılıyordu. Me- selâ 1957 mahsulü çıktığı — zaman, devlet müdahele fiyatı olarak 210, kooperatif de ortak malına 225 ku- ruş takdir etmişti. Bu arada Tica- ret Bakanlığı da bir tamim yayın- lıyarak 30 Ekime kadar 1956 mah- sulünün takasa verildiğini bildirdi. Aradan çok zaman geçmeden koo- peratifin elindeki malları 325 - 450 kuruştan bir firmaya sattığı dü. Tabii ki iki gün sonra da fındı- ğın fiyatı şahlanıverdi. Fiyat yük- selmesinden doğ 30 milyon lira kâr mustahsıl ve kooperatif or- taklarının yerine, bir kaç "hatırlı" nın cebine gitti. İşte fındık bu şe- kilde 5 10 kişiyi zengın geri ka- lanları perişan etmekte Bundan sonra Tanrıverdı coştu da coştu. "Müstahsilin elinden mal çıktıktan sonra birkaç kişiyi mem- nun etmek in karar alınmasını" kötüledi "Şikâyetlere ve ikazlara kulak vermiyen Ticaret Bakanlığını" iyice hırpaladı. Tanrıverdi sözlerini şu cümleyle tamamladı: "Yurttaş hastasına ilâç, kamyonuna lâstik, yedek parça ve diğer zaruri ihtiyaç maddelerini dövizsizlik yüzünden te- min edemezken şampanya ve iskam- bil kâğıdı için dolar tahsisi yapıl- ması, sayın milletvekillerine bol bol dovız verilmesi -Tanrıverdiriln o sı- rada milletvekillerine, özenen — Bele- diye Meclisi uyelerınden haberi yok- tu- ve bu arada en önemli döviz kay- naklarımızdan biri olan fındığın ta- kas yoluyla ihraç edilmesi elbette haklı şikâyetlerimize yol açar Öğleden sonra saat 15'de kongre yeniden toplanı Faaliyet ve ikti- sadi rapor uze'rındekı tenkidler sona ermişti. Sıra İdare Heyetinin kidleri cevaplandırmasına İşte bu sırada da ulmadık sürpriz oldu. Ten kıdlerı dırmak üzere kürsüye Odalar Birli- ği Genel Sekreteri Cihat İren -ayni zamanda Ticaret Bakanlığı 'Müste- şarı- çıkmıştı. Kahve rengi bir elbi- se giymiş, beje çalar bir kıravat tak- mış olan on derece sakin bir eda ile konuşmaya başladı İren hemen hemen yapılan bü- tün tenkidleri haklı bulduğunu söy- ledi. "Odalar Birliği hiç bir za- man hakikatleri açıklamaktan — çe- kinmemişti". Bu sözler, Odalar Bir- liği Genel Sekreterinin de -şu çok tenkit edilen Ticaret Bakanlığının Musteşarlık koltuğunda otursa bile ilde dogru bildiğini söy- lemekten çekınmeyecegını gösteri- yordu. İrenin İstifası dalar Birliği — kongresinden bir kaç gün sonra Cihat İren Tica- ret Bakanlığındaki vazifesinden is- tifasını verdi. İren — sebep — olarak Müsteşarlığı ve Odalar Birliği Ge- nel Sekreterhgını bır arada yürüt- hakiki sebeplerım keşfetmek hiç de güç değildi. Çalışkan ve dinam İrenin, Ticaret Bakanlığında faydalı olduğunu aklı kesse, uykusundan Ke- sip gerekli vakti bulacağı muhak- kaktı. İstifanın hakiki sebebi, bir teknisyen olarak, umumi iktisadi si- yaset çerçevesinde yapılması müm- kün teknik reformları gerçekleştir- mek maksadıyla müsteşarlık vazife- sini kabul eden İrenin, bu mütevazi reformların önünde bıle maniaların yükselmesini görmesiydi. Babiâli meşhurlarından bırının Lincoln ara- basının, İrenin muhalefetıne