S Futbol Ufak meseleler dururken... Copenhag hava alanında, bir Da- nirmarkalı gazeteci, Türk mes- lekdaşına şöyle — diyordu: "Dünya futboluna bu kadar alâka duyduktan sonra, Türk milli futbol ekibinin na- sıl olup ta Dünya Kupasına katıl- madığını izah etmek pek güç. Sanı- rım az bir zaman evvel Hollandayı kendi sahasında yendiniz, sonra da İsveçe gidecek yerde memleketinize döndünüz. Bakalım bu durumu bana nasıl izah edeceksınız?.." Doğrusu aranırsa, Türk gazetecisinin, Avru- panın en medeni ülkesinde aynı işi yapan bir Danimarkalıya — söyleye- cekleri son derece afaki — şeylerdi. Türk gazetecisinin, mes- lekdaşına tahsisatsızlık, Orta Doğu- daki siyasi hâdiseler veya döviz kıt- lığından — bahsetmesi Danimarkalı meslekdaşına anlaşılmaz — meseleler gibi görünecek ve gene aynı Dani- markalı, Türk milli futbol ekibinin Dünya Kupasına katılmaması ile bu problemler arasında bir bağıntı ku- ramayacaktı. Nitekim Türk gazete- cisi bütün bunları bildiği için çare- sizlik içinde, bazı, teknik hususlar- dan bahis açtı, Türk milli ekibinin çalışmakta — olduğunu, bir veya iki yıl sonra Avrupada eskisi gibi "Eh.. Şarklı bir takım..." değil, — modern futbolu oynayabılen bir takım olarak anılacağını anlattı. Danimarkalı boy— le bir cevapla tatmin olurdu ve - le oldu, bu sevimli insan milli futbol takımımıza iyi şanslar dileyerek Türk gazetecisinden, çalış- maları kendısıne bıldırmesını istedi.. Tür k de i- P Dur vericidir. gazetecisi soyledıklerıne kendi nanmamıştır. Kupası sırasında cereyan eden bazı hâdiseler de cidden ibretle üzerinde —durulacak — mahiyettedir. Kupanın galibi Brezilya milli takımı antrenörü Faola, basın mensupları- O R nın sorduğu bir suali "1962 Dünya Kupası ıçın yenı hiçbir çalışma yap- mayacağız. nkü bu çalışmamızı k smek nıyetınde degıhz " şeklinde cevaplandırmıştır. ko onuşmanın yapıldığı günlerde, bır İstanbul ga- zetesi ise Şöyle yazıyordu: "Türk Milli Futbol Takımı Dünya Kupası— na katılsaydı, ilk sekiz derecenin 1" Cine girerdi..." ünya Kupası maç- larını seyretmiş bir insan değil, bu iddiaya kargalar bile güler. Türk milli futbol takımının bu günkü du- rumuyla, 1958 Dünya Kupası maç- larının hangi grubuna girerse girsin, ikinci tura atlamasına imkân yoktu. Bu bir hakikattir. Artık bir ilim ha- lini alan Dünya Futbolunda "Ah, bir rastlatırsak.." veya "Berlin maçımı- zı, Romadaki oyunumuzu bir oy- narsak..." şeklinde şansa, — tesadüfe yer yoktur. Futbol artık — şartlarla dolu bir spor değildir. Dünya millet- leri, uzun çalışmalardan sonra hazır- lanan futbol takımlarının yabancı saha, iklim veya değişik tipler kar- şısında uğradıkları kazaları bile ber- taraf etmişlerdir, Futbol kurmayla- rı arı gibi çalışmakta ve bu oyun i- çin müspet formüller dahilinde 1ler— lemeyı garantilemektedirler. Bun son Dünya Kupası maçlarındaki or neklerı çoktur. Brezilya beş defans, üç haf, dört forvetle oynayarak on bir kişilik ekibini, bu onbir kişi çer- çevesinde on ıkıye çıkartmanın yolu- nu bulmuştur. Almanya, daima iki acık oyuncusuna gol yaptırmanın kolaylıklarını keşfederek haflarını bu düşüncenin icap ettirdiği şekilde hazırlamış, bazı ekipler fiziki kon- disyon, bazıları "diğerlerinden sürat- li" parolaları üzerinde inanılmaya- cak ilmi etütlere girişmişlerdir. Memleketimizde ise futbol, hâlâ bir mahalle oyunu huvıyetınde bir hercumerç içinde, istikameti tâyin edilmemiş durumdadır. İdari karı- şıklıkların kulüp bunyelerındekı yıp- ratıcı irleri, post kavgalarının u- yandırdığı bencillik duygusu bu spo- run ilerlemesini ciddi olarak sekteye uğratmaktadır. Copenhag'da ecnebi bir meslek- daşına milli haysiyet adına hakikati söyleyemeyen gazeteci, ) ner dönmez spor sayfalarına, makalelerine koşmuş, leri arasından gelen bir basın men- subu olarak — uğrayacağı en büyük şaşkınlıkla karşı karşıya kalmıştır. Gördükleri şunlardır: İstanbul, ku- lüp değiştirmesi bir yılan hikâyesi- ne dönen iki futbolcunun hareketle- ri, yapılacak pek çok mühim işi bı- rakarak mecburen bu gibi ihtilâfları halle çalışan Federasyon ve teşkilât böyle Jüzumsuz ve zararlı — mesele- lerle meşguldür. Kulüpler durup dinlenmeden "Tarihi Kongreler" yap- makta, sonra bunları tekrar bozup yeni baştan yapmaktadır. Artık ta- mamen toprak halini alan — stadlar sinsice sakladıkları ; çamur deryasıy- beklemekte, çenesi kulübü nün alâkasızlığından gazete sütunla— rında yana yakıla — bahsetmektedir. Bütün bunlar bizim için — üzerinde durulacak, meşgul olunacak — prob- lemlerdir. Ancak ünya — milletleri çoktan bu küçük işleri bir tarafa itmişler, tamamen — halletmişlerdir. Artık bu memleketlerde bizimkilere benzeyen hâdiseler, olmayacak işler sayılmakta, kazara olursa — spor â- lemleri yerinden oynamaktadır. On- larda teşkılat memleket futbolunun ilerlemesi ilmi çalışmalar yapa- hâdiselerden uzaktır. Halbuki bizim Federasyonumuz ve- ya idare kademelerimizin ihtilâflara, gayri kanuni hallere el koymaktan futbolla, sahalarla, nizamnamelerle uğraşacak vakti yoktur. Bu durum- da futbolumuz tabii ki, kontroldan uzak, mektep hüviyeti dışında; fut- bolcumuz dilediği gibi harekette ser- best, istediği mukaveleyi şartlarla akte haklı; hakemimiz dün- yada olanlardan habersiz, sahaları- mız toprak ve çamur olur. Üzüntü kaynağı budur ve milli takımımızın Dünya Kupasında derece — almasına işte bunun için imkân yoktur. 34 Milli takım bir maçtan önce Lâfla peynir gemisi yürümez! AKİS, 2 AĞUSTOS 1958