d şahsi fikriniz olmıyabilir ama, gene de güzel tir sepet abajur hafif eşyalı bir eve hoş bir hususiyet ve- rir. Hele şu çok eskiden kalma, gü- zel renkli sepetı kullanacak olursa- nız, fikir adeta sizin olur. Bir odanın duvarları, yer, pencereler dekoras- yonun temelidir. Çok pahalı bir kol- tuk takımı, duyarları ve pencereleri gıydırılmemış bır odada hıçbır te- sir yapmaz. sade turma odasını güzel göstermeğe ka- tidir. r odanın kendisine has husu- siyetleri vardır. Modeldeki şahane uzun kanepe, girintili çıkıntılı tavan katınıza yakışmıyabilir. Modeli ay- nen tatbik edeceğiniz yerde girinti- nin birine küçük bir divan, diğerine kıtaplıgınızı yerleştirmeniz muhak- kak ki çok daha iyi bir netice vere- cektir. Sergılere gidip güzel ve halı tablolar satın almak şüphesiz ımrenılecek bır şeydir ama, sandıkta duran şu eski zaman el işi, tab- lo haline getırılecek olursa eve mu- hakkak ki çok daha hususi bir hava verecektir. Bazan hiç te kıymetli ol- ıyan zarif resimler, hatta güzel röprodüksiyonlar da bır evde güzel bir sanat kösesi meydana getirebilir. ahsiyet ve hava veren bir- şey de gösterişten kaçınılarak, dai- ma faydalı, işe yarar, forlu ve rahat eşyalar kullanmaktır Rahat lhk bugünkü hayat adı ilk — şartadır. Renkler de dıkkatle seçilmeli, neşe- fakat ormayan renk kom binezonları diğerlerine tercıh edıl— melidir. Hiç unutulmayacak prensip, pah: eşyanın güzel eşya demek ol- madığı ve ucuz eşyanın da güzel du- rabileceğidir. Güzel bir yemek odası takımı satın alamıyacak olan bir kimse, odanın — münasip bir yerine yerleştirdiği uzun bir masa bir sıra ile mükemmel bir köşesi meydana getirebilir. Münasip yere konmuş duvar tabakları, ışık tertibatı ve çiçeklerle bu köse çok güzel olabilir. Çiçek yerine — bazan masayı mevsim sebzelerınden bir se- petle süslemek te mümkündür. De- korasyonda şahsıyet biraz da cesa- ret ve buluş demektir AKİS, 2 AĞUSTOA 1958 T İ YA T R O Devlet Tiyatrosu Suya Düşen Ümitler G eçen haftanın sonunda, Kavak- hderedeki — Yugoslav Elçiliğine orta yaşlı, sarışın bir kadın Elinde iki tane pasaport vardı, sit vizesi ıstıyordu Fişleri doldurdu ve çıktı gitti. Kadın kapıdan çıkarken, "Olma- dı işte, ne yapalım balaylarını Mü- nihte geçirsinler" demişti. Orta yaş- h, sarışın kadın Devlet Tiyatrosu oyuncul arından birin ötekinin de mustakbel kaynanası ıdı ve kızıyla müstakbel damadı balay— larını Munıhte geçirecekleri için ü- zülüy Bu sözleri duyanlar bir hayli me- rak etmişlerdi, ama kadın gerçekten haklıydı. Devlet Tiyatrosunun bari- ton sesli, yakışıklı oyuncusu Kerim Afşar yakında damadı oluyordu. Ke- Afşa rim şar yine Devlet Tiyatrosu o- yuncularından Esin Sınanoglu ile Izmırde evlendıkten sonra "On İ- kinci Gece" nin bu Kont Orsini' sı ile sevgılı Paj'ı Brükselin yolunu tuta- caklardı. Devlet Tiyatrosu Brükselde temsiller verirken, bu mesut vesile ıle genç evliler de balaylarını Brükselde geçırmış olacaklardı Fak t hayaller di ve geçen haftanın or- talarına doğru kara haber İzmirde temsiller veren oyunculara — ulaştı: Devlet Tiyatrosunun Brüksel yolcu— luğu belirsiz bır zaman için gerı bı- rakılmıştı. Bun zerine nç ni- şanlılar, Briikselde balayını ister is- temez Münihte balayına tahvil ettiler. Başlamadan biten hikâye D evlet Tiyatrosunun bu yurt dışı yolculukları başlamadan — biten maceralara benzer. Geçen yıl da, Italyada düzenlenen "Goldoni Festi- vali" ne katılma kararı alınmış, Gol- doni' nın "İki Efendin Uşağı" adlı yunu hazırlanmış, daha sonra piye- sin sadece İzmir Fuarında temsili uygun görülmü ş ü. Bu yıl kara haber birdenbire gel- di. Basın . Yayın ve Turizm Genel Müdürü ve Brüksel Sergısındekı Türk Komiseri Munis Faik Ozansoy, Türk günü olarak ilân edilen 7 ve 9 Ağustos — tarihlerinde — yabancılara Türk sanatını türlü yonlerıyle tanıt- mak istemişti. Bunun için de moda defileleri, folklor gosterılerı konser— ler ve temsiller düşünülmüştü. O- zansoy aynı zamanda Edebi —Kurul esi idi. Bu bakımdan oyuncular, Ozansoyun her ne olursa olsun Dev- let Tiyatrosunu Brüksele götürece- n o geceki temsilde bir hayli mizansen şaşırdılar, replik atladılar. Devlet Tıyatrosu yetkilileri Brük- sel temsilinin geri kalmasındaki bebi bilmez görünmektedirler. Sergı Komiseri. Munis Faik Ozansoy ise temsil için belli bir tarih tesbit edil- mediğini, söylemektedir. Zaten Türk gününde folklor gösterileri — vardır, ünlü şarkıcılarımız ile ünlü orkestra şefimiz sanatlarını yabancılara gös- tereceklerdir. Tiyatroyu da bu ya sıkıştıracak yerde, daha sonrakı bir tarihte, mesela eylul ayında "On İkinci Gece" yi takdim etmek, Türk sanatının tesırının devamlı olabıl— mesi için daha iyi tir yoldur! Kaldı ki Ağustos Aayı başları Brükselde ti- yatro mevsiminin ölü günleridir! Bu sözler işlerin düzeniyle ya- kından ilgili bir genel — müdür ve sergi komiserinin "vaziyeti kurtar- mak" için söylediği sözlerden başka bırşey degıldır Sergı komiseri, hele müddet Brükselde ikâmet et- 'ş b r genel müdür 2 ile 9 Ağustos tarihleri arasında bir "Milletlerara- sı Tiyatro Festivali" nin sergi prog- ramında yer aldığını herhalde bilir. Komiser Ozansoy'a tiyatronun ölü günleri gibi gelen Ağustos — ayının başları, sergi tarafından — resmen “tiyatro haftası" olarak ilân miştir. edil- Döviz Suyunu Çekti omiser Ozansoy, Türk sanatının esirinin devamlı olabilmesi için bir takım yollar ararken oyuncular yolculugun Brüksel kültür faalıyetlerı için ayrılmış olan dovızın .suyunu çe ek- miş olması yüzünden mdilik suya duştugunu soylemektedırler Türkiye- nin ezeli derdi olan düzensizlik, he- sapsızlık Brukselde iyiden iyiye ken- dini gostermış ve ayarsız bir gıdışın yukarı yirmi beş lirsiz bir tarihe kadar gecelemesi ge- rekmiştir! Devlet Tiyatrosunun, bu cu- luğun muhtemel iptali yuzunden çok şey kaybedecegı kesın olarak söyle- nebilir. Ankaradaki temsil, her ne kadar tempos luk duzensızlık ve türlü aksaklıklar ıçınde âdeta seyir- cinin karşısına bır olup bitti ile çık- mışsa da, İzmir Fuarında verilecek genel prova mahıye ndeki — temsil- lerden sonra Devlet Tiyatrosuna üstün oyunlarından birini daha çıka- racağı umuluyordu Şimdi Devlet Tiyatrosu, böyle bir temsille yaban- cıların karşısına çıkamamak gibi bir durumla karşı karşıyadır. Cinlilerin bile Pekin Tıyatrosıyle dunya tıyat- düşünülün Türkiye m gosterılehılen tek tiyatrosunun sade- ce yurt içinde arz1 endam etm mahküm olması bır hayli uzucudur Devlet Tiyatrosu şimdiye kadar yurt dışına çıkmamıştı, fakat yaz uyku suna daldığında mensupları Avrupa- da gezen bır tiyatro idi ve bundan sonra da bu kader devam edip gide- ceğe benzemektedir. 29