KADI N ve,e Eğitim "Görülen lüzum üzerine!" boylu, kumral, genç bir ka- dın yanındaki küçü k çocuğun e- İini avucunda sıkarak ve hıçkırıkla- rını zZor zaptederek Bebek bert Kolejin kısmından çıktı şaşkın bakliyen bir başka kadın, bir dertli kadına sokuldu ve çekinerek "Sizin de mi çocuğunuzu okuldan çıkarttılar?" diye sordu. Çocuğunu elinden tutan kadın birden boşanı- r ' diye "kekeledi. "Feci bir sürpriz oldu bu. Çocuk dört se- nedir bu okula devam ediyordu. Gi- riş imtihanını kazanmış, hiçbir se- ne sınıfta kalmamıştı. Ahlâk notları daima iyi idi. Son, imtihanlarda mu- vaffak olamadığı için dört — dersten ikmale kaldığını bunun sınıfta kal- mak demek olduğunu birdenbire öğ- orta rendik. Bu ceza yetmiyo ormuş gibi bir de dun nsızın, çocuğun okuldan mektup çıkarıldığına dair bır kısa aldık..' Karşısındakini sükünetle dınlıyen şaşkın kadın, "Tamamile aynı rumdayız" dedi. "Sene ortasında en ufak bir ihtar dahi almadan, birden- bire bız de aynı mektubu aldık. Ço- perışan oldu ki, odada yalnız bırak uz." İki kadın uzun müddet konuştu- lar, sonra mektebin Türk — müdürü Muzaffer Yeşimin odasının bulundu- ğu binaya dogru yürüdüler, inana- madıkları şeyi bir de ondan tahkik Robert Kolejin kapısı Açık durduğuna aldanmayın AKİS, 2 AĞUSTOS 1958 Tehlike Penceresinden on günlerde, dünyanın herye- rinde insanları ciddi — şekilde meşgul eden sual, üçüncü bir dün- ya harbinin patlak verip vermiye- ceği olmuştur. Ortalık bir hayli yatıştıktan sonra dahi bu sual, za- man zaman yaz tatilinin kâbusu halinde sorulup durmuş, deniz ke- narında, dağda, tepede güneşten, havadan, sudan nasibini almaya çalışanların huzurunu bozmuştur. Yeni modaya uymak için, elbise- lerini beşer santim kısaltan bir- çok kadın birdenbire, bu işi neden yaptıklarını anlıyamıyacak duru- ma gelmiş, ama harb denilen şe- yin neden bir zaruret oldugunu daha iyi anlıyamadıkları için, iç çekerek ve fena düşünceleri itme- ğe çalışarak, gene de eteklerini kısaltmaya devam etmişlerdir. Dünya hakikaten bir harb teh- likesi ile karşılaşmış ve gerçekten onu atlatmış mıdır? Zaman elbet sualin cevabını verecektir. Ancak bilinen şey, memleketimizin bu tehlikeli anlarda "kaynayan ka- zan" tabir edilen Orta Doğunun en alâka çeken bir noktası haline gelmiş olması ve tehlike pencere- sinin açılıp kapandığıdır. Açılan pencereden neler gör- dük? Tehlike anında kuvvetli ve zayıf taraflarımız nelerdir? Bun- ların üzerinde durmak, — gelecek bir muhtemel tehlike için herhal- de faydalı olacaktır. Kuvvetli ta- rafımız» millet olarak, harbi sev- memekle beraber, ondan korkma- mamız, paniğe, lüzumsuz heyecan- lara kapılmamamızdır. Türk, ica- bedince harbeder! İmkânlar ve imkânsızlıklar ne olursa olsun harbeder! İnsanlar şerefleri ile yaşıyabılmek için bazan ölümü göze alırlar, Türkler bunu bilir- ler. Hepımızın tehlike anında, sar- sılmaz inancımız bu olmuştur. Ge- ne bu tehlike anında — hepimizin kuvvette hissettiğimiz şey “milk birlik ihtiyacı" — olmuştur. Millet Büyük Meclisin derhal top- lanmasını istemiştir. Millet rad- yolardan dakikası dakikasına tam malümat beklemiştir. Millet İkti- darla Muhalefetin birbirine yak- laşmasına canı gönülden duacı ol- muş, bütün ümidini buna bağla- mış, hatta halk arasında derhal, fevkalâde zaman için bir "koalis- etmek, dertlerine bir çare aramak istiyorlardı. W nin duvarlarını tamir eden ışçıler bu iki kadının arkasın- uzun baktılar. Onlar gibi kaç tanesı günlerdenberi bu kapıla- rı aşındırıyor, son çare olarak oku- lun Türk müdürüne baş vuruyordu. Günlerdenberi "Academy" — kısmının Jale CANDAN yon kabinesi" söylentileri çıkmış, hayaller kurulmuştur. İşte bu ba- kımdan muhalefet liderinin Eyüp- teki konuşması hem büyük bir ih- tiyaca cevap vermiş, hem de ma- neviyatı yükseltmiştir. Ama doğ- rusu radyolarımız ihtiyacı hiç bir şekilde karşılıyamamış, gazetelere geçmiş elan bazı hâdiselerin tah- kıkı için yabancı istasyonlara baş urmamız icabetmiştir. Birçok ha- berler geç, tefsir yoluna gidilerek ve temennilerle verilmiştir. Hele en buhranlı günlerde, iç politika- nın hâlâ ön plâna alınması, ten- kitlere verilen uzun —cevaplar bezdirici olmuştur. Gergin gün- lerde radyo vazifesini başarı i- le yapamamış, ihtiyaca cevap ve- remediği için düşünceleri istika- metlendirememiştir. Halbuki hangi bir tehlike bahis mevzuu olunca, millete kuvvet, emnıyet Uruk hissini aşılayacak en mü- him vasıta radyodur ve bu ihmal edilmemelidir. Gene birden üzerimize açılan tehlike penceresı bizde "fiskos" un, "kulak gazetesinin" bir hayli almış yürümüş olduğunu —göster- miştir. Bu, tehlike anlarında mu- hakkak ki, en tehlikeli ve arzu e- dilmiyecek şeydir. Çıkarılan rivayetler, kasten or- taya atılan heyecan verici ha- berler olmaktan ziyade, yanlış anlaşılmış, yanlış tefsir edilmiş haberlerdir.. Böyle — zamanlarda pencereden pencereye havadis alıp vermekten çekinmemiz, düşünme- den konuşmamamız, hele yarım yamalak duyduklarımızı tamamlı- yarak anlatmaktan kat'i surette vaz geçmemiz Jâzımdır. İkinci Dünya Harbinde "beşinci kol" de- dikleri kuvveti belki de, casuslar- dan ziyade insanların saflığı, ha- fifliği, düşüncesizliği ve mesuli- yetsizlik hissi yaratmıştır. Kulak gazetesinin — kötü bir alışkanlık neticesi olması mümkündür. Son basın kanunundan sonra konulan tahditlerle ortaya çıkan bu moda, neşır yasakları ile "heyecan veri- ci hâdiselerin" açıkça yazılama- ması neticesi, almış yürümüştür. Herhalde kısa bir zaman için pencere üzerimize açılmış ve bize birçok şeyi oldugu gıbı göstermiş- tir.. Bunları görmemiz lâzımdır. müdürü Mr. Joseph K. Milnor'un o- dasından ağlıyan kadın — sesleri ve bunlara cevap veren sinirli, müsteh- zi bir erkek sesi duyuluyordu. Ta- mirciler üzülerek başlarını — salladı- lar. Diğer okullarda birçok — çocuk sekizer dersten ikmale —kalırken, hatta ikmalde muvaffak olamıyan- lar borçlu olarak sınıf geçerken,