DÜNYADA OLUP BİTENLER milleti olduğuna Sadece — binlerce genç subay değil, bütün Arap aydın- ları istisnasız bu — şekilde — düşün- mektedirler. Mısırda Nâsırın, Suri- yede Seracın, Irakta Kasımın yap- tığı ve Ürdünde Nevarinin yapmağa çalıştığı ihtilâli tekrarlamaya hazır binlerce subay vardır. Yarın Nasırla dost geçinen orta çağ memleketle- rinde de, Yemende, Suudi Arabistan- da aynı fabrikadan çıkma genç su- baylar Nasır veya Moskova istese de dışında bir Arap inanmaktadırlar. istemese de aynı ihtilâli tekrârlıya- caklardır. Tabi ki bu adamlar ilk yolu açan ve ideallerini gerçekleştirmek için çalışan tecrübeli Nâsıra karşı bü- yük bir hayranlık duymaktadırlar. Yeni bir sosyal nizam ve Arap Birli- ği için onun liderliğini kabule canı ranlar hükümetini bile ister istemez — subaylar tanıyacaklardır. Acaba yeni rejim ne şekilde hareket ede- cektir? Batılı siyaset adamlarının halen zihnini kurcalayan mesele, bu- dur. Herşeye Tağmen iyimser ol- maktan vaz geçmeyenler, İktidar ar- zusunun İraklı genç subayları Nası- rın — Cumhuriyetine — katılmamaya, Musaddıkın akıbetini hatırlayarak Batının petrol inhisarına dokunma- maya ve hattâ Bağdat Paktında kalmaya- sevk edeceğini düşünmek- tedirler. Arzularını hakikatler yerine almayanlar için durum tamamen farklıdır Onlar için bir Irak mesele- si yok, ir Arap meselesi vardır. Zira petrol inhisarının eskisi gibi devam etmesine imkân, yoktur. Sü- veyş kanalı gibi petrolun de millileş- tirilmesi petrol krallarının uykusu- İhtilâlciler tarafından tevkif edilen Fazıl Cemali Mevkufiyeti gönülden hazırdırlar. Bu hususta eh. ufak hayale kapılmamak lâzımdır. Telâşa düşen Batılıları — yatıştırmak için, ilk günler Batının hoşuna gi- den sözleri tekrarlamakta yarış e- den İraklı ihtilâlcilerin Bağdat Pak- tına bile dil uzatmaktan kaçınmala- rına aldanılmamalıdır. Nasır da altı yıl evvel aynı şekilde davranmış ve Orta Doğu gerçeklerini anlamayan ve anlamıyormuş gibi hareket eden Dulles'ten koskoca bir aferin almış- tır. Bundan sonrası Iraktaki yeni rejim — muhtemelen bugünlerde Batılılar tarafından ta- nınacaktır. Dulles bu hususta karar- lıdır ve kararını Londradaki Bağdat Paktı üyelerine açıklamıştır. Gerisi bir çorap söküğü gibi gelecek, yeni hükümete en ağır — küfürler yağdı- 20 uzun sürmedi nu kaçırsa bile ergeç bahis konusu olacaktır. Bağdat Paktı, Arap dün- yası için artık tarihi bir isimden iba- rettir. Iİrakın Birleşik Arap Cumhuri- yetine katılacağı muhakkaktır. An- cak taktık 1cab1 bu ixıhak tehir edi- lebilir. Petr mıllıleştırılmesı kumda bir zamanlar İngilizlerin çiz- diği hudutların silinmesi ve — Arap dünyasının, "ne Amerika, ne Rusya" demesi Batı için bır ok kimsenin düşünmeden tekrarladığı gibi bir fe- lâket değildir. Bilâkis Arap dünya- sı ile XX asrın realitelerine uygun bir zemin üzerinde yeni bir dostluğun tesisi ancak bu şartların tahakkukun- dan sonra mümkündür. Şimdiye kadar Orta Doğuda, ya ortaçağ adamları ile muahedeler im- zalamak, ya kuvvet gösterileri yap- maktan başka bir siyaset mevcut de- ğilmiş gibi davranan Batılılar, yeni bir siyasetin temelini — atabilecekler midir? Petrolün millileştirilmesi A- rapların birleşmesini ve bölgenin bi- taraflaştırılmasını anlayışla karşılı- yabilecekler midir? — Batının halen cevap vermek zorunda bulunduğu mesele budur. Bu suale müsbet ce- vap verildiğitakdirde, petrolünü Ba- tıya satan, komünist olmayan, bita- raf, fakat Bacıya dost bir Arap dün- yasının kurulması mümkün olacak- tır. Aksi halde Orta Doğu ve petro- lü Batı tarafından kaybedilmege mahkümdur. Bölgedeki son uç haf- talık hâdiselerin blânçosu bunu gö termeye — kâfidir. Müstemlekecıhk devrinden kalma Nuri Said İktidarı yok olmuştur. Arapları Nuri Sâidin liderliğinde toplamak — gayesiyle ku- rulan Bağdat Paktı yıkılmıştır. Ba- tılılar halkın nefret ettiğini kendile- rinin de çok iyi bildikleri Kral Hü- seyin'i korumak — maksadıyla — sefer- ber olmuşlardır. Macar hâdiselerini unutturan Ruslar, Arap halkının mü- dafii rolünü oynamaktadırlar! ette ki Batılılar Arapları ken- di hallerine bıraksalar bile, — Ruslar berrak suları bulandırmak için elle- rinden geleni yapacaklardır. — Yalnız o zaman, alnındaki müstemlekecilik damgası sılınen Batı, Rusların haki- ki maksatlarını anlatmakta pek giş lük çekmıyecektır Ancak o zaman Dulles'in er ve hayır, hürriyet ve diktatörlük hakkındaki vaızları ha- kikaten inandırıcı olacaktır. Lübnan Garabetler diyarı oksan günü aşan Lübnan ihti- lâli, Amerikalı askerlerin mevcu- diyetine rağmen bu haftanın basın- da aynı minval üzere devam etmek- tedir. Üniformalı emniyet kuvvetle- rinin ve barikatların arkasındaki sa- kalı uzamış insanların — çehrelerinde bir bezginlik ifadesi okunmaktadır. Onları bir sokak ba şında yanyana oturup dertleşirken görmek müm- kündür. Aynı adamlar güneş çoker çökmez kum torbalarının gerisine yerleşmekte ve halka ihtilâlin bitme- diğini hatırlatmak için havaya rast- gele bir kaç kurşun sıkmaktadırlar. Tanklarının çelik kulesinden başları gözüken Amerikan deniz piyadeleri, bu hiç değişmeyen ihtilâl oyununa artık alışmışlardır. Her gece tekrar- lanan silâh — mübadelesini — gülerek seyretmektedirler. şırada Başbakan Sami El Sulh'e suikast tertibi gibi ciddi hâdiseler da cere- yan etmektedir. Yalnız diplomatlar ve siyaset a- damları, gündüz dertleşen, gece ha- vaya ateş edenlerin, rahat bezgi ğinden mahrumdurlar. İlk bakışta bir komediye benzeyen Lübnan dramına bir hal şekli bulmak ıçın dıdınmek— tedirler. Bilhassa Eisenhower'in Lüb- nandaki hususi temsilcisi — arabulu- culukla şöhret yapmış olan Murphy, AKİS, 2 AĞUSTOS 1958