YURTTA OLUP BİTENLER “Sürpriz"in bütün gayret ve çabala- malara ragmen bulunamaması yü- zündendi y: Şimdi bır "Gizli Komünist'lik tuttu rulabilirdi. Böyle bir etiketin batılı büyük müttefiklerimizi de tedirgin etmeyeceği pek âlâ sanılabilirdi. Ga- tüye vesile oluyordu. Parti kapatmak haydi haydi.. Fakat, ya Cumhuriyet Gazetesinin "Gizli Komunıst olduğu açıklanırsa" Ya, C. H. P. "Gizli Ko- münist'likle suçlandırılırsa?. Evet, böyle düşünüp endişe eden- ler mevcuttu ama, aslında bunlar gü- lünecek ihtimallerdi. Bir başka ihti- mal vardı ki, asıl o endişe verebilirdi. Korkunç Iht al enderes V. hükümeti, programın da gizli komünistlikle mücadele etmek niyet ve azmini ifade etmişti. Mücadele yerindeydi. Dünyanın teh- likeli bölgelerinden birindeydik. Hus- yemin bizim hakkımızda halisane hisler beslemediği muhakkaktı: Tür- kiye gibi bir memlekete — komüniz- min kapıdan da girmiyeceği açıktı. Bilâkis, bir pencere, daha iyisi baca aranacaktı. Milletçe sıkıntılarımız vardı. Onlar başka istikametlere us- talıkla çevrilebilirdi. Sonra, da daha fazla şiddete teşvık edilebi- lir, huzursuzluk arttırılabilirdi. Bun- lar gizli komünizmin bilinen — usulle- riydi. O bakımdan tedbirli davran- mak faydasız değildi. Yalnız, müca- delenin başarı şahsı bunu bir. iç poli- tika meselesi yapmamak, siyasi he- saplaşmalara milli emniyetimizi ka- rıştırmamaktı. Şimdi» Zafer ne yapıyordu? Ona Gızlı Komünist", buna "Gizli Komü- nist" diyordu. Gizli komünizmle mü- cadeleyi dejenere etmek, milletin gö- Burhan Belge 1958 model Burhan Asaf zünden düşürmek ve bilhassa ciddi- yetine halel getirmek için bundan da- ha iyi yol seçilemezdi. Öyle ya, Cum- huriyet gazetesinden Hüseyin Naili Kubalıya, milletvekili maaşım çok bulandan Meclisin az çalıştığını söy- leyene bu damga vurulursa, işin cid- diyeti mi kalırdı? Mucadeleden bir netice mi beklenir Vaziyet böyle olunca hatıra şu ih- timal gelıyordu Sakın, elâleme "Giz. li Komünist" diyen, Zafere bir haki- ki "Gizli Komünist" sızmış olmasın? Sakın, aslında lüzumlu mücadeleyi o de]enere etmesin? Meselâ bir "Gizli Komünist" ki, şu neviden satırları yazıp neşretmış olmaktan kaçınma- mış bulun: "Lenın senı nerede gördüm? Se- Bo_ynumuz Kıldan İnce Amma... z afer ve Havadis. Biraderler verdıgımız Dış Polıtıkada Go— rülmemiş Zafer haberlerine ne- den inanmıyorlar, neden bizim- le beraber sevinmiyorlar" di- Inanalım Sevinelim. Am- Buyurunuz 31 Aralık tarıhlı Havadis gazetesini: "Türk p litikasının zaferi-Dulles'uı ge— lişi haberi Amerikanın Bağdat Partına iltihakı için ilk adım- dır" Buyurunuz Amerika Dışiş- leri Bakanlığı sözcüsünün caktaki beyanatını: "Amerika hükümet yabancı memleketlere Bağdat Paktına katılmamak kararını muhafaza ettiğini bil- dirmişti." Gerçi Rockfeller de kendi- si için gazete çıkartırdı ama, hiç olmazsa o başkalarını bu gazetedeki haberlere inanmaya mecbur etmezdi. Siz neden edersiniz, Sevgili Bira- derler? ni nerede buldum? Nasıl oldu da yir- mibeş asır sonraki, yıldızlardan da, güneşlerden de parlak, yüksek ve a- ziz başına kalbimi yastık ettim ? Di- ni yıktın. Allanın ve Allahlığın piya- sası kalmadı. Simsarlar dağıldı. Es- ham talipsiz kaldı. Irkı inkâr ettin. Sarı beyaz, kırmızı siyah oldu. Milli- yeti bir nüfus tezkeresi mahiyetine indirdin. Serhaddi bir bahçe haline soktun.. Sen, çölün gayzına uyup sa na inananları kız, kızan ve köle avı- na çıkarmadın. Hayır sen hakkı hak. kımızı, çekiç ve orağa teslim ettin.. Biz Önümüzde koşan sana ibadet ederiz. ., Ey, kızıl kin!.,. Zafer sana.." Zafer, saydığı: "Gizli Komünist" lere âlet olan elemanların gayre- tinin "aptallıkttan mı, yoksa hiya- Yakup Kadri Karaosmanoğlu Vay hain enişte! netten mi ileri geldiğinin araştırıl- ması işi"nin gazeteciyi değil, zabıta- yı alâkadar ettiğini bildiriyordu. Söy ledıgı dogruydu Böyle bır araştırma, pek "sürpriz"li neticeler verebılırdı. Kıbrıs İstikbaldeki dostluk B u haftanın başında salı gecesi Lefk çaktan çıkan kır saçlı adam, uzatılan bir yığın telgrafa lakayt bir tavırla baktı. Yorgun ve bıkkın görünüyor- du. Telgraflara alelusul göz attıktan sonra o üteessirim, daha fazla kalamayacagım Kıbrıs için dostane bir Istıkbalı bütün kalbimle istemek- tekrar dev uçağına bindi, yola çıktı. Kafasında Hindis- anda Nehru ile neler konuşacağım kuruyordu Yeşil Adada şöyle on-onbeş daki- ka o da mecburen konaklıyan yor- gun ve aristokrat tavırlı adamın adı MacMillandı. Daha bir gün Önce Lora Salısburynın tabiriyle Kıbrıs hakkında "Geri dönülmez kararlar"ı alan adam sanki o değildi. Beş haf- talık bir "iyi niyet" Seyahatine çıkan kır saçlı İngiliz Başbakanının Zzihni, Commonwealth'in akıbeti ve gelecek seçimlerle meşguldü. Yeşil Adanın dostça hâlledilmesini arzu ettiği is- tikbalini belki de artık unutmuştu. - Geçen hafta çok kıymetli vaktinden tam Üç gününü ayıran MacMillan, yenı Kıbrıs Valısıyle başbaşa vermiş e Ada hakkında "Geri dönülmez ka- rarlar almıştı. Zamanı gelince -muhtemelen Ankaradaki — Bağdat AKİS, 11 Ocak 1959