YURTTA Millet Fenerbahçe çok yaşa! alatasaray . Fenerbahçe — maçı henüz başlamıştı. İki taraf kar— şılıklı akınlar yapıyorlardı. Dolm bahçe stadı kelimenin tam manasıyla adam almıyaçak haldeydi. İşte tam bu sırada hoparlörler ilân — ettiler: "Allo! Allo! Sayın, Başbakan Ad- nan Menderes stadımızı şereflendir— mek üzere bulunuyorlar." i bününe yakın yerlerden bir kaç kışı ayağa kalktı. Başbakan locanın ö- nünde belirdi, üzerinde siyah — bir palto vardı. açıktı. Karşı tara- fa gelen kapalı tribünün ortasından -Fenerliler grubu hep orada oturur- Adnan Menderes Çok sevilen biri vardı... du buyuk bir tezahurat başladı: "Ya şa enderes elını sallayarak o tarafa selam ver- di Fenerliler devam ettiler: "... nerbahçe çok yaşa!" Başbakan bıraz şaşırdı Tezahüratı kendine zannet- mişti. Halbuki o esnada Fenerliler hücuma geçmişlerdi ve taraftarları oyuncuları edıyorlardı Başba- kan sağdaki Basın tribününe döndü ve gene elini sallayarak selamladı Tek tük alkışlayan oldu ere - ibüimündeki Demokrat mılletvekılle— riyle İstanbul Meclisi azaları ve ço- cukları el çırpıyorlardı. Adnan Men- deres ondekı koltuklardan birine o- Tarhanı, rkuyumcuy -İç- tüzük tadılatı hakkında bir gün ten- kidde bulunup, ertesi gün telaşla söylediklerinin aksini savunan milletvekili- aldı. Mümtaz Tarhanın berisinde Fatin Rüştü Zorlu vardı. 4 OLUP Ankaralı misafirler haftaymda büfe- ye gittiler. Sonra da stadyomdan ay- rıldılar. Maçın heyecanından hiç kim. senin haberi dahi olmadı. O akşam ise İstanbul Radyosu sa- at 19.30 daki üçüncü haberler bül- teninde Menderesin "gelip Şeref tri- bününde yer alışında olduğu gibi ay- rılışında da stadyomu dolduran va- tandaşların çok hararetli ıezahuratıy— la karşılandıgını yayınl ordu. ir müddet sonra da h hemen yüz- de yetmiş' beşi maçta hazır bulunan gazete sekreterlerinin önüne İstanbul Radyosunun yayınladığı haberin bül- teni geldi. Hepsi şaşırdılar. Halbuki doğruyu söylemek hal- kın haleti ruhiyesine teşhis koyma bakımından D.P. için çok daha fay- dalı olurdu. D. P. büyüklerinin hiç biri şimdiye kadar — böylesine cansı şekilde karşılanmamıştı Seyirciler hiç olm "Yüz binlik ğ binlik stad " diye bagırırlardı Bu sefer ona dahi lüzum görmemişlerdi. Halkın sevgisine muhtaç politikacı- ların, hattâ herhangi bir şahsın bu dersten alacak çok ibreti vardı. Üniversite Bir profesör alkışlandı Galatasaray - Fenerbahçe maçı- nın üzerinden sadece iki gün geç. mişti. Günlerden salıydı. İstanbul. U- niversitesi Hukuk — Fakültesinin bü- yük amfisini görenler kendilerini pek ala Dolmabahçe stadında sanabilirler, gençti, hepsi ateşliydi, hepsi münev- verdi. Çoğu Hukuk Fakültesinde ta- lebeydi. Bir kısmı diğer fakültelerden gelmişlerdi. Heyecan içinde oldukları yüzlerindeki ifadeden bellıydı Son de- rece azimli görünüyorlar Saat 11.00 olduğunda bır kıpırdan- ma başladı. Kapıda orta boylu, ince yüzlü, beyaz saçlı bir adam göründü. Profesördü. Adı Hüseyin Naili Kü- balıydı. Arkasında asistanları vardı. ukuk Fakültesi birinci sınıfına dersini vermeye geliyordu. Ama hiç boylesıne kalabalık görme- i arasından geçerek kürsüye doğru yürüdü. İşte o zaman bütün oturanlar ayağa fırladılar ve hocalarım coşkun şekilde alkışlama- ya başladılar. "Ya ya ya, Şa şa, şa, Kübalı Kübalı çok yaş, diye bağı- Tezahurat fasılasız dakı— oca son derece heyecanlıydı. Bu beklenılmedık sev- gi gösterisi gözlerini yaşartmıştı. E- liyle talebelerini teskine çalışıyordu. Ama ne mümkün? Yalnız amfi değil, bütün Hukuk Fakültesi — alkış sesle- riyle dolmuştu. Başka — sınıflardan genç doçentler Ve talebeler koşup gel- diler. Hâdiseyi anlayınca onlar a orada kaldılar Hüseyin Naili li onların da hocasıydı. Onlar d* bu medeni cesaret sahibi ilim adamım, ta sınıfı mi BİTENLER onun politikadan daima uzak kalmış yakından — tanıyorlardı. değişiyor, — İktidarlar Muhalefet, Muhalefetler İktidar olu- kat — Anayasa profesoru hep aynı kalıyordu Fikri soyle en a- ikrini soyledıgı için de başı bır defa daha derde girmişti. Ama bu manzarayı gördükten sonra ona dert mi denirdi? Boylesine içten — gelen bir tezahürat insanın bütün hayatına değerdi. Kübalı talebelerını sükünete ka- vuşturuncaya a ayli uğraştı. Eliyle teskin etmıye çalışıyordu Söy- leyecekleri emeliydiler, Gençler sustular. Fak at hocalarını ayakta dinliyeceklerdi. Profesör razı Hüseyin Naili Kubalı İtersen — gider olmadı. Oturmalıydılar. Bunun üze- rine ayaktakiler yerlerine iliştiler. Koca salonu derin bir sessizlik kapla- dı. Sinek uçsa kanad sesi duyulabilir, Ve Kübalı konuştu. Bir hücumu protesto Hüseyin Naili Kübalının talebeleri arafından çok sevilen bir hoca ol yakından Memleketinin ve line yabancı li bir ilimdi, hukukçular hâdiselerin dışında, onlardan — habersiz yaşaya- mazlardı. Böyle bir ilim adamının va- zifesi yalnız hocaları olmakla kalma, yıp, aynı zamanda yetiştiricileri de talebelerine — düşüncelerini öylem ekti. Yalnız, bunu yaparken siyast fikirlerinin değil, ilmin tesiri AKİS, 11 Ocak 1958