MUSİKİ başlıca şikayeti, Beledıyenızı konser fıyatlarım dondurmuş olmasıdır. Bir resital için azani fiat 12 5 lıra, bir orkestra konseri içinse 15 - liradır. "Zenginlerden biraz fâzla para alsak ne bilir sanki!" diyen Fernando Fran- ko ön sıraların fıatının serbestçe tes- bit edilmesini, buna karşı diğer mev- kilerin tîatlarının parası az musıkıse- verlerin ve öğrencilerin konsere ge- lebilmelerine imkân verecek şekilde düşük — tutulmasını istemekte, ünlü bir musikişinas geldiği zaman bil- hassa pahalı mevkılerın biletlerinin karaborsada zaten üç misli fi- yata satıldığını ve alıcı bulduğunu, at bu paranın, müteşebbis mana- cere ve konser Veren sanatçıya bir fayda sağlâmadığını karaborsacının cebine gittiğini söylemektedir. Ge- lr azlığı yüzünden — emprezaryonun sanatçılara verebildiği para da tabi - atiyle az olmakta ve bir durum bil- hassa yabancı sanatçıların Türkiye- ye itibar göstermemelerine —sebebi- yet vermektedir. Türkiyeye gelen yabancı sanatçılarla anlaşma geııel olarak konser baş -bütün sraf- lar dahil-1.000 lira uzerınden yapıl— maktadır. Meselâ bu sıralarda memle- ketimizde konserler veren Fransız pi- yanist Jeanne Marie Darre dört kon- serine 4.000 lira almakta, bunun 500 İirasını gelir vergisi, 1.800 lirasını Pa- rise gidip gelme yol masrafı ve 500 li- ra kadarını da otel vs. masrafı olarak Ödeyince yanına ancak 1.200 lira ka- dar bir para kalmaktadır. Yol boyun- ca birçok şehirde konser vererek bu- raya gelen musikişinaslar yol mas- rafından tasarruf ettikleri için ka- zançları dana fazla olmaktadır. Fa- kat bir sanatçının doğrudan doğru- ya Türkiyeye gelmesi gerektiğinde, hele bu sanatçı büyük isim sahibi ve ook para istiyen bir Sanatçı olduğun- da, tasavvur çok kere imkânsızlaş- maktadır. Meselâ Jascha Heıfetz, Türkiyede beher komisel masraflar hariç- 1500 dolar (9 000 lira kadar) istemiştir.Öyle anlaşılı- yor ki Heifetz'i daha bir — müddet Türkiyede dinlememiz mümkün ola- mıyadaktır. Resitalciler yerine orkestralar ve bale trupları gibi çok sayıda sanat- çının dahil olduğu teşekküllerin Tür- kiyeye gelmesi ancak bunların bağlı bulundukları hükümetlerin yardımıy- la mümkün olmaktadır. Daha bü- yük, daha çok sayıda dinleyici alabi- len temaşa salonları, fazla gelir sağ- lamak yoluyla sanatçıların tatmin e- dilebilmesi ve böylece musiki hare- ketlerinin çoğalması imkânını sağ- hyabilir mi? Gerek Franko ve ge- rek Galip San bu suale menfi bir cevap veriyorlar; halkın, musiki 0- taylarına yeter ilgiyi göstermediğini, daha büyük bir salonda boş koltukla- rın sayısının daha fazla olacağını söy- lüyor. Fernando Franko, kırk — senedir konser ve tiyatro emprezaryoluğu i- şindedir. İlk olarak bir Vıyana Ope- retini İstanbul» getirtmekle ise baş- 30 lamıştı. Hatıraları arasında, Sultan Reşatın sarayında, Jan Kubelik ve Huberman gibi ünlü viyolonistlere verdirdiği konserler de vardır Ken- disini bu mesleği, seçmiye sevkeden başlıca amilin sanat sevgisi olduğu- nu, söylemektedir. Atlas Sinemasının müdürlerinden — olan Galip San 'da bu mesleğe aynı sevgiyle atılmıştır, İlk gençlik yıllarında Halkevlerinin sanat faaliyetlerini düzenlemekle işe başlıyan Galip San şimdi ANTA -A- merikan Milli Tiyatro ve Akademi- si-nin Türkiyeye gönderdiği sanat- çıların başlıca manaceridir. Bazan Fernönda Franko yla muşterek ola- rak iş yapar. 'İlerisi için en büyük tasavvuru, İstanbulla büyük bir mu- siki festivnali tertiplemektir. Doğu e Batı sanatlarının Asya ile Avru— panın birleştiği şehırde bırlıkte su- hünnae»ü hedef tutan bu festival i- çin Mihneapolis Senfonı Orkestrası ve Boston Senfon Orkestrasıyla, bundan başka Ingılterenın ileri gelen macerterinden lan Hunterle hazır- layıcı anlaşmalara varmıştır.. Min- neapolis Senfoni Orkestrasının bir- kaç ay önce memleketimizde verdiği konserlerin sadece 27 lira bırakmış olması hesaba katılırsa; böyle bü- yük bir teşebbüsün nasıl ticari ba- şarı kazanacağı düşünülebilir. Fakat her iki orkestra, sadece yol ve ikamet masraflarının karşılanması suretiyle Türkiyeye gelmeyi kabul etmişlerdir. Her iki manacer de Türk sanat- çılarına, konser 'Verdirme teşebbüsü üzerinde durmuyorlar Gerçi Fernan- do Franko, Cemal ' Reşit Rey ve Ö- mer Refik Yaltkaya gibi sanatçıla— rın memleketlerde- konser vermele- rinde amil olmuştur. Fakat ikisi de İstanbulda, mevsimlik programı ön- ceden hazırlanmış, yalnız Türk sa- natçılarının sahneye çıkacağı — bir Fernando Franko Akıntıya çekilen kürek konser serisinin ticari başarı kaza- namıyacağını duşunuyorlar. Fernan- do Franko, Gencerın Saray sınemasında verdıgı konserii bu sanatçının değerine mütenasip bir ilgi görmediğini, Galip San ise Suna Kanın konserinin ancak bir davetli topluluğu huzurunda — verilebildiğini söylüyor. İkisi de İstanbulun kozmo- polit ahalisinin ancak dünya çapın- da isim yapmış musiki şöhretlerine İlgi gösterdiğini ileri sürüyorlar. Ankara Müzik Festivali İstanbulun — eğlence — endüstrisinin urduna karşılık, bilhassa Türk sanatçılarım ve Türk bestecile- rını halka sunmayı kendine iş edin- bir Ankaralı manacer, Üniversi- telıler Müzik Derneğinin Sunuk Pa- sineridir. Ondan şimdilik, profesyo- nel manasıyla "manacer" diye bah- şetmek belki doğru olmaz. Çünkü unuk Pasiner henüz bir üniversite öğrencisidir. Fakat bu yolu meslek olarak seçtiği ve şimdiye kadar yap- tıklarım devam ettirdiği — takdirde birkaç yıl sonra Türkiyenin sanat i- deallerine ve ticaret tecrübesine sa- hip, geniş kültürlü ve iş bilir bir. emprezaryoya malik olacağı şüphe- sizdir. Üniversiteliler Müzik Derneğinin ve Sunuk Pasinerin ilk büyük başarı. si, geçen yılın ilk Ankara Müzik Fes. tiyaliydi. Bir haftaya — kadar başla- ması beklenen ikinci Festival, Der- neğin uyumamış olduğunu gösteri- or.. Bu yılki festivalin programı geçen yılkine mabetle daha zengin- dir ve memleketimizin musiki haya- tının itiyatları dışında 'birçok yeni- liklerle doludur. Bir "Besteciler Fo- rumu" ve bir de caz konseri bunla- rın arasındadır. Tamamen Türk bes- tecilerinin eserlerine tahsis edilmiş olan "Besteciler Forumu"nda — Ulvi Cemal Erkin, Bülent Arel, Nevit Ko- dallı ve Muammer-Sunun yalnuç eser- leri çalınmakla kalmıyacak, bu bes- teciler bir "masa" etrafına topla- nıp halka eserleri hakkında izahat verecek Türk besteciliğine müte- allik çeşitli meseleleri münakaşa ede. çeklerdir. Türkiyede, ciddi bir musi- ki hareketi, çerçevesi içinde verile- cek ilk caz konserinde, bu seçkinli- ğe lâyık ilk Türk caz topluluğu o0- Jan Erol Pekcan ve arkadaşları çala- caklar Festivalin başlıca siması Robert Lawrence olacaktır. İdare edeceği üç orkestra konserinde birçok Türk eseri vardır: Bülent Arelııı Birinci Senfonisi, Ekrem Zeki Ünün Piyano Konsertosu, Nevin Kodallının Sinfoni. etta'sı... Diğer konserlerde İlhan Us- manbaşın "Müzikli Üç Şiir"i, Bülent Arelin Sonnetleri, Erkinin — Piyano Sonatı ve Muammer Sunun eserleri vardır.. Mozart, Berlioz, — Mahler, Ravel gibi besteciler programların geri kalan kısımlarında temsil edil- inektedirler. Suna Kan, erhunde Erkin, Selma Emiroğlu, Helikon- Ku- arteti Ve Amerikalı mezzo Ginia Da- vis festivalin icra sanatçıları arasın- dadırlar. AKİS, I1 OCAK 1958