S Futbol Galatasaray kazandı G 14.18 de İktidarın başı Dolma- ecen haftanın son günü saat tam bahçe stadı şeref tribününe zaman, sta Fenerbahçe çok yaşa!" ve Galatasaray Cim bom bom!" ses. lariyle inliyordu. Bu, Başbakanın ma- ça ilk gelişi degıldı Daha önceleri de bir kaç kere gelmişti — Hatta bir keresinde, küçücük ve çirkin stadda üst üste maç seyreden meraklılara yüz binlik stadın müjdesini de ver- mişti. Ancak meraklılar Başbakanın bu gelişinde de aynı küçük ve çirkin stadda üst üste maç seyrediyorlar- dı. Kalabalık arasında sıkışarak ezi- lenler, tribünlerden aşağı düşerek a- ğır şekilde yaralananlar vardı. Fa- kat meraklılar ne olursa olsun stadı dolduruyor, esiliyor, yaralanıyor- lar gene de vaz geçmiyorlardı. Futbol ne heyecanlı bir hastalıktı. Yüzlbinlik stada kavuşacakları zama- nı heyecanla bekliyorlardı. — Fakat Başbakan söylemişti. Bir müddet da- ha ezilerek yaralanarak dayanacak- lardı. Sonunda “"hakiki" bir stada kavuşmak vardı. Bu. ümit onların ye— gâne tesellisiydi. Ancak senin akıl erdiremediği bir degışıklık olmu r zaman orta yuvar- lakta selamlıyan ekipler bu defa önce şeref locası önüne gitmişler An- cak bu şeref seramonisinin yapıldıgı sırada İktidarın Bası henüz locasına gelmemişti. aç. ligin en mühim karşılaş- ıhasıydı. Fenerbahçe ve Galatasaray karşılaşacaklardı. Başbakan dahi bu eşsiz heyecanı — yakından — görmek, yarım asrın rakiplerinin çetin müca- delesini seyretmek için — gelmişti. Maçtan bir gün önce Şehir Meclisin- de şiddetli münakaşalar cereyan et- miş, şeref tribününün' durumu yana yâkıla anlatılmış, buraya kiminle geldikleri, niçin geldikleri, hangi hak. la geldikleri bılmmeyen pek çok ha- nım ve çocu olduğu belirtilmiş- . Aynı durum K Tribünü. için de va- rıttı Giriş kartlarını veya muteber imzalı davetiyeleri buluveren, soluğu alâkalılara ayrılan bu tribünde alı- yordu. Aslında numaralı olan bu tri- bün dahi üst üsteydi. Başbakan, ön- ceki gelişinde durumu görmüş, yeni stad çalışmalarının hızlandırılmasını istemişti. Halk bezgin, futbolcu şi- kâyetçiydi. Bütün ümit yeni stadday- dı. Sadece o kadar Fenerbahçe . Galatasaray maçı doğrusu aranırsa, bu iki rakip ara- sında son senelerde yapılan en sa- kin maç öncesini gösteren bir karşı- lanmaydı. Gazeteler bu defa nedense "yangına" körükle gitmemişler, — ta- raftarlar sakin kalmışlar, futbolcu- lar da pek birşey ifade etmeyen sal- laparti —beyanatlardan — bıkmışlardı. Fakat ne de olsa bir Fenerbahçe Galatasaray maçıydı ve ligin ilk ilâ 34 P O R yerin daha sonraki maçlarda değiş- tirecek ehemmiyetteydi. Futbol çev- releri, sorulduğu zaman — cevap ver- mekten kaçınmıyorlar, geçen hafta- ki oyunları, son çalışmaları muvace- hesinde Galatasarayın favori olduğu- nu Öönceden kabul ediyorlardı. Bu, doğru bir görüştü. Fakat bazı teh— likeli eksikleri — vardı Galatasaray favori kabul edilirken, bir hafta ön- ceki 8-1 lik Kasımpaşa galıbıyetı ye- ni antrenörün dirayeti ve takım nüz giren rezervelerin son maçtakı başarıları Ööne sürülen noktalardı. Ancak, bunların hepsının münakaşa edilecek tarafları mevcuttu. Galata- saray, Kasımpaşayı sekizlik bir gol yağmuruna tutarken, acaba neticeyi müessir kuvvetiyle mi almıştı yok- sa Kasımpaşa aslında çökmüş bir takım mıydı ? Nitekim Beykoz da Ka sımpaşayı kolayca yenmişti. Galata- sarayın kolay bir maçında rezerve- lerin takıma intibakı da kolay olmuş- tu. Galatasaray antrenörünün, şimdi- lik "iyi giden" hareketlerine baka- rak,- Dıck in fevkalâde olduğunu söy- lemek kehanetti. Dick belki hakika- ten iyi bir antrenördü. unu an- lamak için zaman lâzımdı, Durumu Galatasarayın ilerdeki hali göste- cekti. Ancak, ister Dick, ister kulup idarecileri menfi olsun, Gala- tasaray ekibinin bir santralı, bır bey- ni, forvetinin müthiş adamı vardı ve bu adam muhtemelen bu mühim maç- ta oynamayacaktı. Ona Suat Ma- rn at derlerdi. Galatasarayın gerek de- fasın, gerekse çok mühim hatbek ve ofens taktiklerinde 4 numaralı arka- daşı Coşkunla 'beraber tesirli rol oy- nar, Galatasaray forvetinin makina- laşmış top taşıyıcısı. İsfendiyarı uy- gun pozisyonlara sokardı. Galatasa- ray sağ insaydının galibiyetlerdekı rolü çok büyüktü. ynamaması bü- yük handikaptı. Bu, şekilde sol geri köşesi Basri gibi memleketimizde ye- tişmiş en iyi solbekle tutulan Fener- bahçe karşısındaki eksikliği de anla- şılacaktı. Gerçi Suatın önemli rolü sağ kanattaydı Ancak bu taktik sol insayt yerine de tesir eder, Kadri gibi bir işletinin, boş — sahayı kaptırma- HERKES OKUYOR sına sebep olurdu. Bu nokta, anlayan- ların nazarında çok önemliydi. Fenerbahçenln içinde bulunduğu durum çok daha başka, çok daha "yü- rekler açısıydı". Elinde her zaman fevkalâde Trezerveler bulunan hattâ çok zaman rezerve bolluğu yüzünden uygun tertipler kuramıyan bu ekip, 12 birinci takım futbolcusuy- la idare etmek durumuna düşmüştü. Son derece ehliyetsiz ve bir o kadar zararlı bir idareci topluluğunun eline kalan bu büyük kulübümüz, Beşiktaş maçında protesto edilecek kadar bo- zuk oynayan bütün oyuncularını mü- him Galatasaray maçında me buren oynatacaktı. Bu futbolcuların bugünkü halleri ile iyi oynamaları ihtimali, hatıra dahi getirilemezdi. Fe- nefbahçe idari hataların kurbanı olu. yordu. Bu hal ne zaman ve nasıl sonra erecek bunu bilen, tahmin eden de yoktu. En büyük kulübümüz ga- yet tehlikeli bir yolda süratle ilerli- yor, kendini büyük bir aşkla tutan milyonlarca taraftarım da — mahzun ediyordu. Galatasaray, Beşiktaş maç- ları kaydedebilirdi. Fakat asıl mü- him mesele Fenerbahçeyi kaybetmek- ti. Oyun, fevkalâde denecek şekilde hâdisesiz ve Suatsız akın gücü ola- mayacak Galatasarayın Fenerbahçe ile berabere kalmasıyla kapanacaktı. Sağ insaydı ortadan kaybolunca İs- fendiyarı tamamen Basrinin kontro— luna bırakan Galatasaray, böyleci Metine de .top getirecek yolları ka— pamış oluyordu. Galatasarayın yap- tığı gol, ttamamen — tesadüfiydi ve oynadığı oyun, son senelerdeki en intizamsız oyundu. Bir müddet boş sahayı elde tutabilen Kadri, sağ- yandaki alışılmış gücü bulamayınca geri kademeye girmek zorunda kal- mış böylece Galatasaray tek silâhı olan "hücüm"unu kendi 'kendine öl- dürmüştü. Ancak, Galatasarayın kar şısında düzgün ve iyi bir futbol oy- nayan Fenerbahçe de yoktu. Rakip takımdaki tehlikeli karışıklıktan dola yı bütün hakimiyeti elde ettiklerini sanan Fenerbahçeliler, bu hakimiye- ti neticelendirecek kadar iyi oynamıyorlarsa, bunda şansın, ana- nevi kuvvetin, rekabetin ne rolü o- lurdu? — Fenerbahçe, — Galatasarayı ancak bir kere böyle "yakalayabi- lirdi." — Şuursuz ve futboldan hayli uzak Fenerbahçe forvedi maçı kay- betmişti. Ancak bu forvedin — içinde öyle bir futbolcu vardı ki, üzerinde urmak lâzımdı. Bu oyuncuya Can diyorlardı. Katiyyen — affedilmeyecek vuruşlar ve zihniyetle on arkadaşının gayretini heba eden bu genç sportif bir münakaşaya dahi konu olama- yacak kadar ekibine faydadan — ari görünmüştü: Bu futbolcunun yapaca- ği bir şey vardı. Asıl sporuna dön- mek ve futbol yerine Türk Basketbo- luna hizmet etmek! AKİS, 11 Ocak 1958