asız herkes Anayasa profesörünün' vazıfesını yaptığına kaniydi. Bilhas- aferin ve Radyo gazetesinin hü- c umları ilim adamlarını ve genç ü- niversitelileri büsbütün kızdırmıştı. Hakikaten, böyle şey olur muydu? Bu sırada Ankaradan İstanbul gazetelerine haberler gidiyordu. Uni- versite kanunu daha da serüeştirile- cekti. Son muhtariyet kırıntıları da yok edilecek, Bakanlığa hocalara, bir takım cezalar Verme yetkisi tanına- caktı. Yazık değil miydi? Bir,Hüse- yin Naili Kubalı için Üniversite ni- çin zarar görsündü? Halbuki İktida- rın başı Ankarada profesörlerle gö- ruşmuş ve onlara iltifat da etmişti. D. n bütün istediği kendisinin tenkid edılmemesıydı O kadar. Şart yerine getirildiği takdirde her isteni- len verilecekti. Tahsisatsa tahsisat, dövizse döviz, tetkik seyahatiyse tet- kik seyahati. Bunca nimeti feda et- menin manası var mıydı ? akat bu, "Müesseseyi korumak" taraftarları daha ziyade Ankaraday- dı. İstanbulun havası değişikti. 'Sonra, Hüseyin Naili Kubalının huvıyetı de herhangı bır şuphenın çok üstündey- ndan uhalefeti tut- makla suçlandırılan profesör 1949'da, P. Muhalefetteyken ondan yana çıkmaktan çekınmemıştı Hatta o yüzden Ulusun 'hücumlarına da ma- ruz bırakılmış ve kendisini Zafer mü dafaa etmişti. Her şey gösteriyordu ki Hüseyin Naili Kubalı hep ..aynı kalmıştı. Değişen, Muhalefette ve İk- tidarda başka türlü duşun n D. P. büyükleriydi. C. büyükleri' de degışmışlerdı Ama hıç olmazsa on- lar “tekâmül ettik" diyebilirlerdi. Hayret uyandıran gerilemekti. Gazetecilerin merakı u hafta hemen bütün İstanbulun münevver çevreleri Prof. Kubalı ile İktidar arasında, başlayan müca- delenin neticesini ve hatta seyrini merak ediyorlardı. Haftanın başında, Senatonun Kubalı hakkındaki müta- laasını salı günkü toplantısında ka- rarlaştıracağı sanılmıştı. Fakat son- radan bu işin perşembeye kaldığı bil. dirilmişti. Rektör ve dekanlar büyük bir ketumiyet muhafaza ediyorlardı. Fakat gönüllerinin Kubalıyla beraber olduğunu hususi toplantılarda açık- lamaktan çekinmeyenler çoktu. Ga- zeteciler hemen her gün Universiteye gidiyorlar ve haber sızdırmaya çalı- şıyorlardı. "Bin Anayasa profesörü Anaya- saya aykırı bir iç tüzük için Anayasa- ya aykırıdır demişti ve o yüzden hak. sızlığa ugruyordu " Milli Egıtım Ba- anının "tamamiyle kanuni" olan yetkisini kullanıp Prof. Kubalıyı Ba— anlık emrine almaya hazırlandığı bu günlerde — hadiseye — ekseriyetin koyduğu teşhis buydu. Acaba bu hakikat anlaşılabilecek ve sah günü Hukuk Fakültesi amfi- sinde kopan alkış layıkı veçhile ma- nalandırılacak mıydı AKİS, 11 OCAK 1958 Emniyet Asıl sızma Bu haftanın başında Ankaradabir- birinin yüzüne bakan hemen her- kes karşısında bir "Gizli Komünist" gördü. Zafer gazetesi üç yıldızlı bir yazı neşretmişti. Tazıda hain "Gizli Komünist' 'lerin taktikleri açıklanı— yordu. İddiaya göre ara geldıgınden beri bu "Gizli Komu— Kimdi bu, nıst ler faaliyete geçmişti. "Gizli Komünist'ler? Zaferin fevkal— beşer muharriri birer birer açıklıyor- du. Millete keder, elem, huzursuzluk getırecek haber yazanlar "Gizli Ko- münist'ti. Milletvekillerinin Meclis- teki ve dışardaki kötü hareketlerini aksettirenler de "Gizli Komünist'ti. Hani, milletvekilleri Vardı adları za- Tevfik İleri "Susayan Tanrı" vekili bıta vakalarına karışıyordu; zabıta vakalarını halka duyuranlar tam "Gizli Komünist'ti. Sonra, mil- letvekilleri tahsisatı çok bulunmuştu. Bunu söyleyenler "Gizli Komünist'ti. Milletvekili sayısını çok bulanlar da öyle.. D. P. aleyhinde konuşan D. Grubu mensuplarına gelmce onlar sadece "Gizli Komünist" değil, üste- lik "sütü bozuk" tu da.. "İktidar Gru- bu filânın emrindedir" diyenler "Giz- li Komünist"lerin tâ başındaydı. Hele ""Meclis dün yirmi saniye çalıştı" di- ye başlık yapan gazete sekreterleri ? Ortlar, klâsik "Gizli Komünist"lerdi. "Meclis yarım saatte on kanun çıkar, di" diyenler de başka şey değildi. Meclis hakikaten yirmi saniye çalışa. bilirdi. Meclis yarım saatte on ka- un da çıkarabilirdi"Gizli Komün nist" bunları millete duyuranlardı Başka bir "Gizli Komünist" da işte o YURTTA OLUP BİTENLER ha vardı: Milletvekili maaşının in- dırılmesını isteyen muhalif milletve- killeri. "Bütün bu neşriyat, son dere- ce sistemli ve hainane bir ittirad ile yapılıyordu ve bir membadan verilen talimatın neticesiydi!" Zaferin açık— göz muhabiri bundan "" şüphe dahi” et. mi yordu: Açıkgöz muharririn son bit keşfi vardı. Bir "Gizli Komünist" da- ha yakalanmıştı. Prof. Hüseyin Naili Kubalı! Onun "güya ilmi mütalaaya dayanan çok cüretkârane yeni pro paganda taktiği"ni üstad ertesi yazı- da açıklıyacaktı. Fakat ertesi yazı çıkmadı. Erte- si yazı "Zoraki Muhalif” Yakup Kad- ri Karaosmanoğlu -Burhan Belgenin enıştesıydı— hakkındaydı. İhtimal ki o da bir "Gizli Komünist" . idi. Bir sonrakı yazı ise başka bir "Gizli Ko- münist" takdim ediyordu: Cumhuri- yet Gazetesi! Ankaranın bazı çevreleri endişeye kapıldılar. Hortlayan Mc Carth akikaten, bu "Gizli Komünist" it- hamı neydi? Zafere göre Türki- yede D P. yi beğenmeyen ne kadar insan varsa hepsi "Gizli Komünist"- ti. Ama seçmenin ekseriyeti D. P aleyhinde rey kullandıgına gore to- pumuz "Gizli Komünist" mi olmuş- tuk? Suınıyet sahıpler]— hemen teşhı— si koydul D. P. zli Komünist" etiketi altında muhalıflerı temızlıye— cekti. -Meselâ Cumhuriyet Gazete "Gizli Kolmünist" diye. kapatılabılır— di. Cumhuriyet Gazetesini- bırakınız ithamı yemiyecekti? Prof. Kubalı gi- bi Prof. Turhan Feyzi oğlunun da "Gizli Komünist" olmadığı ispat o- lunabilir miydi" Hele şu İsmet Pa- şa, şu İsmet Paşa? Üstelik o Rus- yaya da gıtmış ve bizzat Stalinle gö- rüşmüştü. Stalinin kendisini Türki- ye için "Baş Gizli Komünist" tâyin etmediği ne malümdu? Ustelik ko- miteci metodları kullanıyor, ihtilal hazırlıyordu! Tamam, bu, bir Komü- nist ihtilâli olacaktı. Zaten İstanbulda bir zatın hafta- lardan beri var kuvvetiyle çalıştığı ve "Seçim evveli, seçim esnası, se- çim sonrası hâdiseleri" mevzuunda- ki, o tahkikattan bahs etmek çok şukur yasak edılmemıştı C.H.P. a- leyhinde "sürpriz" aradığı hiç k_ımse— nin meçhulü değildi. Bu zat, İstan- bul Emniyet Müdürü Hayreddın Na- kiboğluydu. İçişleri Bakanı Namık Gedik Mecliste ınanılmaz bir ihtiyat' sazlıkta bulunmuş ve "İstanbul se- çimleri meselesının sürprizler geti- receğini" söylemişti. Hayreddin,, Na- iyi gidiyora - benzemiyordu.. gün geçtikçe müşkülât artıyor ve yanlış adımlar sürpriz değil, yeni ye ni fiyaskolar veriyordu. İnsan ne ka dar büyük taş kaldırırsa, o kadar zahmet çekerdi. Bu ebedı bir kaıdey di. Zaten.,D. P. meşhur "Mecli Tahkikatı" efsanesının uykuya yatı rılmış olması da maalesef —meşbu