İktisad Şaheser yutturmaca eçen haftanın sonunda bir gün Cumhuriyet gazetesini okuyan bir iş adamı oturduğu koltukta şöy- le bir kımıldadı, Allah" diye mırıldandı, "artık iyi haberler duy- mağa başladık, demek akıllar başa geliyor.." İş adamının koltukta kımıldan- masına sebep, gazetenin üst köşesini baştan başa kaplayan bir beyanattı. Beyanatı Ticaret Bakam vermiş, ar- tık işlerin ıktısadı bir plânla yürütü- leceğini, hariçten bu sayede büyük krediler elde edileceğini, — kredilerin müsmir sahalara yatırılacağını bil- dirmişti! Bu, senelerdenberi çeşitli bocalamalar içinde kalan iktisadımı- zın artık belirli prensiplere istinad ettirileceğine, dış ticaret münasebet- lerimizin devamlı bir düzene sokula- cağına işaret teşkil etmesi bakımın- dan yürek ferahlatıcı bir beyanattı; bir müjde idi. Abdullah Aker şimdiden birçok ikti sadi problemin prensiplere bağlan- dığım söylüyor ve çalışmalarının hü- kümetten aldığı şu direktifler daire- sinde oldugunu bildiriyo mleketimizin iktisadi bünyesi- nin teşhisi problemlerimizin teşhisi, iktisadi bünyemizde meydana gelmiş olan yeni kuvvetlerin tesbiti, bir an evvel harekete geçirilmesi gereken ih- mal edilmiş kaynakların göze alınma- sı, ihtiyaçlarımızın seviyesinin ne oldu ğu ve bunların karşılarım asındaki iç ve dış imkânların araştırılması 1ç ticarette fiat politikasının, hayat pa- halılığım önlemeye matuf tedbirlerle takviyesi, ihracat imkânlarımızın art. tırılması, Dış borçların, memleket ekonomisine ve alacağımız yeni ted- birlerle tatbik edilecek anlaşmalara bağlanması. Bütün bu tedbirlerin harfiyyen tatbikini sağlayabilmek i- çin bir sistemin vücuda getirilmesi... Vekil izahatına devamla diyordu i: "Vekâletimin bu esaslar dairesin- de yaptığı çalışmalar diğer Vekâlet- lerle de form edilmek suretiyle bir plân hazırlanacaktır. Bunu yakın- da hükümete takdim edeceğim. Böy- lece, alınacak selahıyetler kararna- meye istinat ettirilecektir." Abdullah Aker ve Tanrı, kelâmı yarattı Vekâletin mütehassıs elemanlarla takviyesinin zaruri olduğunu kayde- den Bakan, şunları söylüyordu: "İk- tisadi bünyede ferahlık yaratmanın' çaresi, tediye muvazenesinin bir an evvel tesisine bağlıdır. Bunun çıkar yolu ihracatı arttırmak ve mallarımı- za kuvvetli para sahalarında mahreç elde etmektir. Yarattığımız dış itibara istinat e- derek, yeni kredi imkânları bulacağı, mı ümit etmekteyim. Bu dış krediler, ihracat gelırlerımızden elde ettiğimiz dövizden alınaca Yeni bir ıktısad devrının arifesin- de bulunduğumuzu ifade eden Vekil beyanatına şöyle son veriyordu: "İstihsal — devrinin başlamasıyla Ticaret' Vekâleti harekete' hazır bir mekanizma halinde bulunacaktır. O zamana kadar da, memleketimizin sınai ve ticari merkezlerindeki iş a- damları ile temaslarımızı tamamla- mış olacağız." ağız. Gerçi şimdiye kadar bu gibi be- YURTTA OLUP BİTENLER yanlara çok rastlanılmış, arkası çık- mamıştı ama, Bakan bu defa oldukça kat'i konuşuyordu. Sözlerinin her cümlesi bırbırını tamamlar mahıyette idi; düşünülmüş, hazırlanmış ciddi bir projeyi ifade eder görünüyordu. Adam gazeteyi katladı, — cebine koydu ve sabahkinden daha rahat, aha memnun odanın içinde gezin- meğe başladı. Bir başka adam ynı saatlerde Cumhuriyetten ve bu haberi aynı şekilde veren Mil- liyetten başka bir gazetenin patronu da odasının içinde geziniyordu. Ama bu gezinme başka gezinme idi. Patro- nun adımları daha sık, daha hareket, li idi; yüzünde bir memnuniyet ifade- si degıl müthiş bir hiddet vardı: bir a- şağı, bir yukarı dolaşıyor, kendi ken- dine söyleniyor, arada bir elindeki gazeteyi kaldırıp kaldırıp dizine vu- ruyordu. Masanın başına gitti, zili çaldı, gelen hademeye "Çağırın tatla istihbarat şefini" diye bağırdı Biraz sonra içeriye kıravatını gevşetmiş, solgun yüzlü bir genç gir- di; selam verdi; bekledi. Patron ka- fasını kaldırmış gözlerini kısmış, bu solgun yüzlü genci süzüyordu. Bir- den gürledi: "— Nedir bu rezalet?* Genç adam şaşkın bir duraklama- dan sonra mırıldandı: — Ne rezaleti efendim?" — Ben bu adama, ayaklarım masaya uzatıp sabahtan akşama ka- dar havyar kessin diye mi para ve- riyorum "— Hangı adama beyefendi?" — Hangi adama olacak? Şu İz- mir muhabirine! Şu burnunun ucun- daki hâdiseyi görmekten âciz kör gözlü herife! Gözünün önünde İzmir gazetesi çıkıyor. Hem de bu gazete- leri alsın diye kendisine ayrı tahsisat veriyoruz. Adam gazeteyi görmüyor; yahut okumuyor yahut okuduğunu anlamıyı lstıhbarat şefi soylıyecek söz bu lamadı Otekı devam Aç telefonu şuna' Söyle, bir daha böyle kepazelık istemem. Aklı- 1 başına alsın. Bir daha dalga ge- çerse soluğu kapının dışında alır." Genç istihbarat şefi "Pek İyi e- fendim, söylerim." dedi; kapıyı açtı odasına gitti. " İKA Ajansının beyanatın muhayyel olduğunu bildiren kısmı Ben dedim mangal tahtası, AKİS, /7 OCAK 1958 o anladı bayram haftası