şında kalan filmlerin pek çoğu riierikan- sineması için — şeref teşkil etmiyecek kadar cılız sukl pük- lüm şeylerdi. USIS asıl bu saçma- lıkların, zevksizliklerin gösterilmesi- nıonlendıgıvakıt Amerikan kültürü ve sanatı için bir aksi propaganda yi önlemiş olacaktır. Meselenin öbür yönüne gelince USIS'in sandığı gibi Amerikan film- leri Turkıyede bedava oynatılmıyor Türk seyircisi sinemaya girmek ıçın eskisinden daha çok para ödüyor, zi- ra sinema biletleri hemen her yıl zam görmektedir Türk film getiricileri, aldıkları filmlerin parasını Türk 1li- rası olarak bankaya yatırıyor. İşin bundan sonrası iki hükümetin maliye- leri arasındaki bir anlaşmaya bağlı. Seyirci bilet parasını; getirici, - fil- min ücretini Öödediğine göre Amerikan filmleri Türkiyede eskisinden fark- sız şartlar içinde gösterilmekte de- mektir. Paraların transfer edilmeme- sınden istifade ederek devamlı bir müşteriyi baskı altında bulundurmak doğru değildir.' Bu. meselâ, — sıkışık urua — düşen sadık müşterisinin bu durumundan faydalanarak elindeki kötü malı sürmeye çalışan bakkalın hareketinden farksızdır. Kaldı ki U- SIS taraflardan biri de değildir ve böyle bir hakkı ona tanıyan hiçbir anlaşma ortada yoktur Filmler "Atlantik Fatihi" 927 yılının Mayıs ayında, Ameri- kalı havacı Charles A. Lindbergh iptidai bir uçakla New York'tan Pa- rise Atlantiki aştı. Hiçbir yerde dur- madan otuz üç buçuk saatte tamam- lanan bu uçuş, zamanında cok heye- can yaratmış, sivil havacılık tarihi- nin dönüm noktalarından biri olarak kabul edilmişti. Billy Wilder'in fil- mi 'The Spirit of St. Louis . Atlan- tik Fatihi", Lindbergh'in tarihi ma- cerasını tahrif etmeden — anlatmıya çalışıyor. Fakat eserin hazırlanışın- da Lindbergh'in teşebbüsünü — belli bir noktaya bağlamak yoluna gidil- memiş. Landbergh niçin böyle bir de- nemeye girişiyor? Atlantikin bir boy dan bir boya uçakla aşılmasının ö- nemi nedir? Böyle bir — teşebbüse yol açan sebepler nelerdir? Wilder, eserinde bu noktaların hiçbirini a- çıklamaya yanaşmamış. Geriye sade- ce uçuşun kendisini anlatmak ka- lıyor. Bu da bir film için ilgi çekici bir çıkış noktası olabilirdi. Lind- bergh'in maceracı sadece havacılık bakımından değil, insani bir tecrübe olarak da çok mühim. En ufak bir ağırlığın uçuşuna tesir ettiği, insa- iç de ehemmiyet telkin etmiyen bir uçakta tek başına, iki gün j uy- kusuz kalan, uçsuz bucaksız bir Ok- yanus Üstünde bir pilot neler hisse- der? Bu büyük imtihanı hangi psiko- lojik şartlar içinde verir? i * Wilder bunları da pek üstünkörü geçiştiri- yor. Bu da, rejisörün bütün teknik ustalıgına rağmen; manevi kaynak- larına sığınmış, yalnızlık içinde bir adamın tek başına mücadelesi gibi, ifade edilmesi çok güç bir durumu anlatabilecek çapta — olmamasından ileri geliyor. Geriye, uçuşun, haki- katteki cereyan şekline en yakın yol- da, dümdüz ve kupkuru anlatılışı ka- lıyor. Devrin canlandırılışı kusursuz: Eski model uçaklar, otomobiller, kı- yafetler ustalıkla hazırlanmış. Her zaman parlak neticeler vermiyen Warnercolor renk sistemi başarıyla perdesin- kullanılıyor. Cinemascope S. Winters ile J. Palance "Büyük Bıçak"ta Bu da... AKİS, 11 OCAK 1958 SİNEMA de iyi değerlendirilen nefis hava fo- toğrafları var. Fakat bu teknik te- ferruat, devamlı olarak ilgiyi uyanık tutmak için kafi sebepler değil. Ni- tekim uçağında uykusuzluktan kıv- ranan Lindbergh'le birlikte seyirciler de bir müddet .sonra göz kapakları- na bir ağırlık ındıgını hissediyorlar. Wilder bu monotonluktan kurtulmak için, geriye dönüşlerle Lindbergh'in gençlik hatıralarından, — teşebbüsün hazırlanış şeklinden küçük — küçük vakalar anlatıyor. Lindbergh'in as- keri okuldaki — maceraları, ilk uça- ğını satın alışı, bir sirkte uçak cam- bazlığı yapışı, parayla gökte müşte- ri dolaştırdığı günler, uçak postacı- lığı devresi, Atlantiki aşmak teşeb- büsünü destekliyecek birini arama- 1, bu teşebbüs için "The Spirit of St. Louis" adı verilen uçanın inşası yarı komik anekdotlar halinde, uçuş hikâyesinin orasına burasına sıkıştı- rılıyor. Ama bunlar gerekli oldukla- rından değil, filme sun'i bir hareket sağlamlak için tertiplendiklerinden, soğuk şaka tesiri yapmaktan ileriye gidemiyor. Solo oyun L indbergh için James Steyvart'ın seçilişi tipi bakımından — isabetli olmuş. Stewart'ın da bir havacı olu- şu, uzun boyu, ince vücudu, çocuk- su yuzuyle Lindbergrh'i andırışı iyi; tesadüfler. Usta bir makyaj, ilerle- miş yaşını da pek — hissettirmiyor. Capra'vari komediler ve — Anthony Mann'ın western'lerindeki rollerin altından her vakit kolaylıkla kalkan tecrübeli aktör, böyle solo bir rolde aynı başarıyı gösteremiyor. Şaşkın, çocukcasına saf halleri bütün film boyunca devam ediyor. Halbuki Lind- bergh'in macerası ümitle endisenin, korku ile sevincin birbirine karıştığı, devamlı kaynaşma içindeki bir. psiko- lojik durumun incelenmesi için iyi bir fırsat sayılabilirdi. Aynı durum, bir aktörün sanatının bütün incelik- lerini gösterebilmesi için de vesile o- labilirdi. Wilder ise filmi küçük kü- çük parçalara bölerek, devamlı ge- lişen bir psikolojik durum kompozis- yonuna imkân vermiyor. Olayın dış görünüşü Wilder'i daha çok ilgilen- dirmektedir. Bu sebepten — bulutlu, yagmurlu kapalı bir havada Lind— bergh'in New Yorktan" havalanışı, A- merika topraklarım terkedişi, İrlan- da'nın, İngilterenin üstünden geçişi, gece karanlığında Parise varışı — ve karşılanışı ne kadar başarılı anlatılı- yorsa; bomboş Atlantikin üzerinde, uçağında tek başına kaldığı durum- lar o kadar hafif geçiştiriliyor. "Atlantik Fatihi" istismara, lü- zumsuz taraflara çekip — uzatılmıva çok müsait bir konuyu oldukça ra- muslu bir şekilde ele alan bir film. Ama Wilder sansasyonel — olmaktan kaçınmakla birlikte filmini belli bir esasa — oturtmaya da yanaşmamış. Bu yüzden de teknik ustalığı inkâr edilemiyecek eseri, hemen hemen do- küman'ter doğrulukta fakat - düm- düz, kuru ve cansız. 33