can'ı hükmü altına alır almaz, Cesar'a Valencia — başpiskoposluğunu — verdi. Kimse, Cesar kadar dine hürmetsiz- lik göstermemiştir. Fakat buna rağ- men, 18 yaşından itibaren dini elbise giymeğe başlamıştır. Kilisenin nüfuz ve kuvvetini, asıl maksadına vasıta o- larak kullanmıştır. Cesar'ın en büyük siyasi meziyeti, ihtirasları ile imkân- ları arasındaki farkı isabetle ölçebil- mesi idi. Hislerini ve maksatlarım gizlemesini, soğuk kafa ile düşünme- sini ve mahvedeceği imanlara- sokul- masını bilirdi. Düşmanlarına i ve ra- kiplerine en zayıf noktalarından saldı- rır ve muvaffak olamayınca derhal taktik değiştirir ve yakınlaşma hava- sı yaratmağa çalışırdı. Hile, entrıka, şiddet ve vaadların zaman ve göre elinde müessir birer silâh teşkıl ettiği malümdu. Gösterişe çok ehem- miyet verirdi. Rakıplerınden katı su— rette kurtulabileceği ana n- ımış gıbı et- ları sanki bir müttefiki madı. Kısa zaman sonra, kardınallık payesine yükseltti. Fakat bu iş, hayli formaliteye ıhtıyaç gösterdi. Gayrı meşru bir çocugun en yüksek bir din kademesine erişmesi, o tarihlerde im- kânsızdı. Bu sebeble evveli Cesar'ın kendi meşru çocukları olduğunu bo- yan edecek t mış bir aile bulmak icap etti. Ancak boyle bır aılenın şe- hadeti üzerine, Cesar meşru bir nesep statüsünü ve kardınallık rütbesini ik- tisap edebildi. onundekı ikinci engeli, kardeşi Ju- an'dı. Hakiki anası olan Vanozzi'nin verdığı ziyafet, Juan'dan kurtulmak ıçın bekledıgı fırsatı temın etti. Jua alde ada yanına maskelı bır adam yaklaşarak birşey- ler fısıldadı. Keyifli bir kahkaha atan Juan, ziyafet masasından kalkarak maskeli adamı takip etti. Ertesi gün Juan'ın gözükmemesin- den endişelenen Alexandre, Romanın Tiber nehrinin görünüşü Kardinallerin mezarı oldu ama.. rafa gostermek hususunda da maha- rete sahip Kuvvetlenınceye kadar müzaheret- lerine ihtiyaç duyduğu Sforza hane- danına Lucrece'in verilmesini temin etmişti. Sforza'lara ihtiyâç kalma- yınca da, derhal onlara karşı olan si- yasetini degıştırmıştı. Lucrece'i ko- casından ayırmış ve Fransa kralı ile birleşerek Milanoyu istilâ et- mişti. Orsini, Urbino'lar gibi meş- hur kumandanları, askeri kuvvetle- riyle beraber hizmetine almış, fakat bilâhare onları da kıyasıya ezme yolunu tutmuştu. Ailenin velinimeti olan Aragon hanedanı da, aynı oyuna düşmüştü. İktidar güzergâhı lexandre VI, aman oğlunu Valencia başpıskoposlugunda tut- AKİS, 13 NİSAN 1957 bütün zabite — kuvvetlerini seferber etti. Her taraf arandı. Nihayet bir sandalcı, sabaha karşı maskelı bir adamın iki uşakla beraber bir cesedi Tiber sularına attıgını söyledi. Mas- keli adamın murassa eğer ta- kımlı at, Roma zabıtasının meçhulü değildi. Fakat kimse, ne at ve ne de binicisi hakkında alenen tek ke- lime fısıldamağa cesaret edemedi. Nehirden çıkarılan cesed, Juan'ın bir hiddet buhranına kapılan ve vahşet hislerini gizlemeğe lüzum görmiyen ir katil tarafından tasfiye edildiğini gösteriyordu. Papa, bu cinayete çok üzülmüştü. Fakat Cesar'a karşı elinde hiçbir im- kân yoktu. Genç Borgia, siyasi tertip babında daima babasını bastırıyordu. ık Alexandre her vesile ile, oğ- lunun kendisini geçtiğini söylüyordu. TARİH Fakat ona karşı korku beslediği de anlaşılıyordu. Lucrec gıbı, Cesar da, kendisini samımıyet ve rüstlük bakımından İtalyanın bir numaralı şahsiyeti ola- rak tanıtmak emelınd idi. Vatican' da temsiller verilirken, sahneye "U- nicorn" kıyafetiyle çıkmağı tercih e- derdi. Zira, "Unicorn'" sadakat ve dü- rustluk sembolü idi. Cesafi "Uni- corn" şeklinde gören ecnebı elçiler, bu sevimli ve cazibeli adamın bir c navar olduğuna kendılerını inandır- makta güçlük çekerlerdi. Cesar, Fransa Kıralı Louis XIT'ın gözüne girmeğe de muvaffak oldu. Louis XH'ın, yeni bir izdivaç aktede- bilmek için Papa Hazretlerinden bir ferman istediğini duyunca, harekete geçti. Babasına imzalattığı fermanla yola çıktı. Bütün Avrupanın gözleri- ni kamaştıran bir kortejle, Fransaya gitti. Orada, Navarre kiralının kızı Charlotte d'Albert ile evlendi Ertesi yaz, Fransa kıralı ile beraber Milano ve Napoli üzerine yürüdü. Artık Ce- sar da kuvvetli bır muttet'ık tarafın- dan desteklenen iyi hazırlanmış bir ordunun ba şındaydı İtalyada, ordu- su ile boy ölçüşebilecek tek bir prens kalmamıştı. Herkes şatosuna kapan- mış, Cesar'ın korkusundan tıtrıyor- du. Cesar en tahkem mevkileri birer bırer ele geçırdıkten sonra, Romanya devletini kurdu. Terrör rejimi e talya halkı Cesar'ın askerleri ka- dar, para ile tutulmuş katillerin- den de korkuyordu, Borgia'ların meş- hur zehiri ise, saray ve şatoların kâ- busu haline gelmişti. Cesar, adamına göre hiddetli ve- ya sevimli davranmak sanatına sa- hipti. Meselâ bir gün, Vatican'ın yük- sek memurlarında birine kızmıştı. Perotti adınd bu adam, Papa ta- rafında!: maye edılıyordu Akıllı ve kurna m layca tuzağa duşuremıyecegını Cesar takdir etmişti. Bu itibara, en basit hal çaresini, kılıcını çekip adamın ü- zerine yürümekte buldu. Perotti ka- çarak , taht odasında Papa Hazretle- rinin ayakları dibine iltica etti. Fa- esar, Papanın ve saray erkânı- nın gözleri önünde kılıcım Perotti'ye tereddütsüz sapladı. Bu sur etle, Va- tican'da kimsenin kendisii mağa muktedir olamıyacagını üılen göstermiş oldu. u hâdiseye bakarak, Cesar hıddetten her an gözü kararabılecek bir adam olduğuna hükmetmemeli- . O, işine geldıgı müddetçe hudut- suz sabır ve tahammül göstermesini de bilirdi. Meselâ seferler esnasında, Fransız subay ve erlerinin sanki bi- rer kıralmış gibi kendisine mütehak- kim bir eda ile muamele etmelerine ses çıkarmamıştı. Fransız ve İtalyan subay ve erleri arasında, silâh çek- meğe kadar varan ihtilâfları da dai- ma fedakarlıktan çekinmiyerek bas- tırmıştı. Birbirine düşman binlerce a- damı, icabında gururunun çiğnenme- 5