13 Nisan 1957 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 12

13 Nisan 1957 tarihli Akis Dergisi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

KİMSE eçenlerde Bursada Gazeteciler Cemiyetinin Kongresi toplandı. Kongrenin Başbakana, çektigi bir tel- grafı radyolar ilân etti, Zafer kemâli 1t1nayla neşretti. Gazetecıler Cemiye- bu; gazeteciliğin hali ise malüm. Ama Bursadaki Kongrenin Hükümet Başkanına telgraf çekme sebebi ne idi, biliyor musunuz? Teşekkür. Bursah gazeteciler, Uludağın Milli Park hali- ne getirilmesi hususunda Hükümetin gösterdiği alâka karşısında Başbaka- na şükranlarını sunuyorlardı. Başka? O kadar. Bursa Gazeteciler Cemiyeti için, 1957 senesinin baharında Hükü- met Başkanına müracaatı geciktiren başka bir husus yoktu. İşin en garip tarafı şuydu ki aynı esnada Bursada bir gazeteci, meşhur Basın Kanununun tatbikatı cümle- sinden olmak üzere hapishaneye gir- mek üzere son hazırlıklarım ikmal ediyordu. Bursalı gazeteciler Başın Kanunun- dan ve onun anlayış tarzından, tat- bikatından şikâyetçi değil mıydıler ? Elbette ki şikâyetçiydiler. Ama onun kaldırılması, onun tadili için gerekli hareketi politikacılardan bekliyorlar- dı. Kendilerinin Hükümet Başkanına, sadece Uludağ mevzuunda teşekkür telgrafı çekmelerini daha uygun boz- muşlardı. Cemiyetin hükümetle bin tane işi vardı, Bü- tün gazeteci Cemiyetleri gibi Bursa Gazeteciler Cemi- yetinin de azalarına şunu veya bunu temin etme gay- reti çalışmalara hâkimdi: nihayet dertsiz başa dert açmanın ne lüzumu yardı? Politikacılar Basın Kanu- nuyla uğraşıyorlardı ya... D emokraside yeni miyiz, ondan mı? şarklılığımız mı? Bu suallerin cevabını verme kolay değildir ama, gözün önünde bulunan hakikat şu- dur ki politikacılarımızın omuzlarına pek fazla yük yüklüyor, pek çok şeyi onlardan bekliyoruz. Basın hür- riyeti! Bu hürriyete inanmışlarımız- dan kaçı, uğrunda küçük parmakla- rını tehlikeye sokmayı göze almakta- orkunç dırlar? En kabadayılar yazı yaşanı- yorlar; diğerleri — beğenmediklerinin güzel, methedilecek taraflarını bula- bilmek için inanılmaz gayretler saf- fediyorlar Adalet istiklâli bahsinde — vaziyet aynı değil mi? Politikacılar bu dâva- yı ellerine Aalmışlardır ya... -Mesele tamamdır. Onlar uğraşsınlar. O za- mana kadar beklemek, yapılacak en iyi şeydir. Niçin hışma uğramalı, ni- çin evdeki evlad - ü ayal, yaptırıl- makta olan bir apartmanın son katı tehlikeye sokulmalı? Üniversite muhtariyetinde de du- rum, bundan farklı değildir. "Mües- seseyi kurtarmak" politikası birçok kimse için mücadeleden kaçınmanın mucip sebebidir. Varsın polıtıkacılar Üniversite — muhtariyetini — dillerin dolaşınlar, nutuklarım temel taşı yap— sınlar. Üstelik söylenile söylenile me- sele bir milli mahiyet de almaktadır. Yani, kervan nasıl olsa yürümekte- dir; saatin ibrelerini geri çevirmek mumkun olamıyacagına göre arzula- nanlar bir gün mutlaka tahakkuk e- decektir. O halde fedai rolüne çıkma- Günahı: Hüseyin Cahit Yalçın Yoksa sebeb, Metin Toker TARAFINDAN ASLA a ne lüzum yar? Oturur, beklersin. İyi günler gelince de, sesini duyurma- yı ihmal etmezsin. Öyle ya, tehlike geçtikten sonra da susmak, insana parlak bir istikbal temin etmez. Bü- tün mesele, müdahale zamanını iyi kestirmek, ortaya vaktinde atılmak- tır. Yalnız basında, yalnız Adalet istik- lâli bahsinde, yalnız üniversitede mi böyleyiz? Hayır. Hemen her sahada "külfetsiz nimete konmak" arzusu 1çımızde yanmaktadır "Mıllet şehit, biz g izim — lâfım "Vatan 1çın neler yaptık; kımımız oldu kimi- miz nutuk çekti" bizim şairimizin mısraıdır. Her şeyi politikacılar yapacak! Ba- sın Kanununu onlar düzeltecek, on- lar Adalet istiklâlini temin edecek, üniversite muhtariyetini onlar kura— cak. Biz ise, kendi köşemizde, Hükü- Başkanına - İktidarda hangisi bulunursa - Uludağın Milli Park ha- line getirilmesinden dolayı şükranla- rımızı ve daha iyisi sarsılmaz baglılık duygularımızı arz edeceğiz. Bugün bu neviden arzuların altında imza o- larak dün başka iktidarlara, başka iktidarların başkanlarına aynı sarsıl- maz bağlılık duygularını duyur muş olanların isimlerini görmek işin bir başka ve eğlenceli tarafıdır. Gerçi Türkiye tek partili sistemden çok partili siste- me bir diktatörün samimi arzusuyla, kan dökmeden, muhteris! ihtilââ yapmadan geçmiş tek memlekettir, periler bu tahavvülü temin için aşırı bir fedakarlıga katlanmak zorunda kalmamışlardır. Ölen hiç olmamış, nutuk çe- kenler zahiri değişikliği temine bol bol kıfayet etmıştır 1950'den sonra bütün medeni dünyanın gözünün bize dönmüş olmasının sebebi Bir mutlak hâkini, kendi rızasıyla seçim tehlikesini başına — musallat edi- yor, kaybedince yerini hulüs ile kazananlara terkedir yor... Bu, gorulmemeış bırşeydı Ama, aradan geçeri yedi senenin ortasında anlaşılmış bulunuyor ki o mutlak- hâ- kimin elinden gelen, bir sistemin can- sız kalıplarını getirip milletine suna- bilmekten ibarettir. Sisteme hayat kazandıracak, kalıpları yaşatacak an- cak millet olabilir. Milletin bu rejimi benimsemesi, uğrunda tehlikeyi ve fe- dakârlığı göze alabilmesi şarttır. sın hürriyetini gazetecinin — celadeti, adalet istiklâim — adalet mensubu- nun karakteri, —Üniversite muhtari- yetim üniversite hocasının ve ta- lebesinin dik bası temin edecektir. Politikacıların vazifesi milletin muh- telif sınıflarında bu azmi, bu iradeyi doğurmaktan ibarettir. Onlar idare edeceklerdir, ama mücadeleyi beriki- ler yapacaktır Bu uğurda eziyet çe- kenler mutlaka olacaktır. — Mutlaka bazı kimseler, — mesleklerinin zincir- den kurtarılması için fedakarlıga kapanacaklardır, — mücadelelerini si- zimle yapacaklardır, İşte asıl onlar politikacı olmıyacak- lardır., Asıl onlar nimet peşinde koş- mayanların arasından çıkacaklardır. Politika yapmak, devlet idare etme arzusuyla yanmak, birgün ikbale ka- vuşmak... Hayır. Bunlardan hakika- ten uzak kalanlar, seçmiş oldukları Gazeteciliği

Bu sayıdan diğer sayfalar: