KİMSE eçenlerde Bursada Gazeteciler Cemiyetinin Kongresi toplandı. Kongrenin Başbakana, çektigi bir tel- grafı radyolar ilân etti, Zafer kemâli 1t1nayla neşretti. Gazetecıler Cemiye- bu; gazeteciliğin hali ise malüm. Ama Bursadaki Kongrenin Hükümet Başkanına telgraf çekme sebebi ne idi, biliyor musunuz? Teşekkür. Bursah gazeteciler, Uludağın Milli Park hali- ne getirilmesi hususunda Hükümetin gösterdiği alâka karşısında Başbaka- na şükranlarını sunuyorlardı. Başka? O kadar. Bursa Gazeteciler Cemiyeti için, 1957 senesinin baharında Hükü- met Başkanına müracaatı geciktiren başka bir husus yoktu. İşin en garip tarafı şuydu ki aynı esnada Bursada bir gazeteci, meşhur Basın Kanununun tatbikatı cümle- sinden olmak üzere hapishaneye gir- mek üzere son hazırlıklarım ikmal ediyordu. Bursalı gazeteciler Başın Kanunun- dan ve onun anlayış tarzından, tat- bikatından şikâyetçi değil mıydıler ? Elbette ki şikâyetçiydiler. Ama onun kaldırılması, onun tadili için gerekli hareketi politikacılardan bekliyorlar- dı. Kendilerinin Hükümet Başkanına, sadece Uludağ mevzuunda teşekkür telgrafı çekmelerini daha uygun boz- muşlardı. Cemiyetin hükümetle bin tane işi vardı, Bü- tün gazeteci Cemiyetleri gibi Bursa Gazeteciler Cemi- yetinin de azalarına şunu veya bunu temin etme gay- reti çalışmalara hâkimdi: nihayet dertsiz başa dert açmanın ne lüzumu yardı? Politikacılar Basın Kanu- nuyla uğraşıyorlardı ya... D emokraside yeni miyiz, ondan mı? şarklılığımız mı? Bu suallerin cevabını verme kolay değildir ama, gözün önünde bulunan hakikat şu- dur ki politikacılarımızın omuzlarına pek fazla yük yüklüyor, pek çok şeyi onlardan bekliyoruz. Basın hür- riyeti! Bu hürriyete inanmışlarımız- dan kaçı, uğrunda küçük parmakla- rını tehlikeye sokmayı göze almakta- orkunç dırlar? En kabadayılar yazı yaşanı- yorlar; diğerleri — beğenmediklerinin güzel, methedilecek taraflarını bula- bilmek için inanılmaz gayretler saf- fediyorlar Adalet istiklâli bahsinde — vaziyet aynı değil mi? Politikacılar bu dâva- yı ellerine Aalmışlardır ya... -Mesele tamamdır. Onlar uğraşsınlar. O za- mana kadar beklemek, yapılacak en iyi şeydir. Niçin hışma uğramalı, ni- çin evdeki evlad - ü ayal, yaptırıl- makta olan bir apartmanın son katı tehlikeye sokulmalı? Üniversite muhtariyetinde de du- rum, bundan farklı değildir. "Mües- seseyi kurtarmak" politikası birçok kimse için mücadeleden kaçınmanın mucip sebebidir. Varsın polıtıkacılar Üniversite — muhtariyetini — dillerin dolaşınlar, nutuklarım temel taşı yap— sınlar. Üstelik söylenile söylenile me- sele bir milli mahiyet de almaktadır. Yani, kervan nasıl olsa yürümekte- dir; saatin ibrelerini geri çevirmek mumkun olamıyacagına göre arzula- nanlar bir gün mutlaka tahakkuk e- decektir. O halde fedai rolüne çıkma- Günahı: Hüseyin Cahit Yalçın Yoksa sebeb, Metin Toker TARAFINDAN ASLA a ne lüzum yar? Oturur, beklersin. İyi günler gelince de, sesini duyurma- yı ihmal etmezsin. Öyle ya, tehlike geçtikten sonra da susmak, insana parlak bir istikbal temin etmez. Bü- tün mesele, müdahale zamanını iyi kestirmek, ortaya vaktinde atılmak- tır. Yalnız basında, yalnız Adalet istik- lâli bahsinde, yalnız üniversitede mi böyleyiz? Hayır. Hemen her sahada "külfetsiz nimete konmak" arzusu 1çımızde yanmaktadır "Mıllet şehit, biz g izim — lâfım "Vatan 1çın neler yaptık; kımımız oldu kimi- miz nutuk çekti" bizim şairimizin mısraıdır. Her şeyi politikacılar yapacak! Ba- sın Kanununu onlar düzeltecek, on- lar Adalet istiklâlini temin edecek, üniversite muhtariyetini onlar kura— cak. Biz ise, kendi köşemizde, Hükü- Başkanına - İktidarda hangisi bulunursa - Uludağın Milli Park ha- line getirilmesinden dolayı şükranla- rımızı ve daha iyisi sarsılmaz baglılık duygularımızı arz edeceğiz. Bugün bu neviden arzuların altında imza o- larak dün başka iktidarlara, başka iktidarların başkanlarına aynı sarsıl- maz bağlılık duygularını duyur muş olanların isimlerini görmek işin bir başka ve eğlenceli tarafıdır. Gerçi Türkiye tek partili sistemden çok partili siste- me bir diktatörün samimi arzusuyla, kan dökmeden, muhteris! ihtilââ yapmadan geçmiş tek memlekettir, periler bu tahavvülü temin için aşırı bir fedakarlıga katlanmak zorunda kalmamışlardır. Ölen hiç olmamış, nutuk çe- kenler zahiri değişikliği temine bol bol kıfayet etmıştır 1950'den sonra bütün medeni dünyanın gözünün bize dönmüş olmasının sebebi Bir mutlak hâkini, kendi rızasıyla seçim tehlikesini başına — musallat edi- yor, kaybedince yerini hulüs ile kazananlara terkedir yor... Bu, gorulmemeış bırşeydı Ama, aradan geçeri yedi senenin ortasında anlaşılmış bulunuyor ki o mutlak- hâ- kimin elinden gelen, bir sistemin can- sız kalıplarını getirip milletine suna- bilmekten ibarettir. Sisteme hayat kazandıracak, kalıpları yaşatacak an- cak millet olabilir. Milletin bu rejimi benimsemesi, uğrunda tehlikeyi ve fe- dakârlığı göze alabilmesi şarttır. sın hürriyetini gazetecinin — celadeti, adalet istiklâim — adalet mensubu- nun karakteri, —Üniversite muhtari- yetim üniversite hocasının ve ta- lebesinin dik bası temin edecektir. Politikacıların vazifesi milletin muh- telif sınıflarında bu azmi, bu iradeyi doğurmaktan ibarettir. Onlar idare edeceklerdir, ama mücadeleyi beriki- ler yapacaktır Bu uğurda eziyet çe- kenler mutlaka olacaktır. — Mutlaka bazı kimseler, — mesleklerinin zincir- den kurtarılması için fedakarlıga kapanacaklardır, — mücadelelerini si- zimle yapacaklardır, İşte asıl onlar politikacı olmıyacak- lardır., Asıl onlar nimet peşinde koş- mayanların arasından çıkacaklardır. Politika yapmak, devlet idare etme arzusuyla yanmak, birgün ikbale ka- vuşmak... Hayır. Bunlardan hakika- ten uzak kalanlar, seçmiş oldukları Gazeteciliği