ranın musiki çevreleri merakla bek- lemektedirler. kında, Saizburg festivaline fut- bolcularımızla Lucerne festivaline gureşçılerımızle Prades festivaline alaturkacılarımızla katılacağımızı du- yarsak, dünyada neler olabılecegı— ne alışmış olduğumuz için, hayret- ten yüreğimize inmez. Festivale gidiyoruz Onumuzdekı Sonbaharda yapıla- cak Edinburgh Festivaline Tür- kiyenin de iştirak edeceği, — geçen hafta yapılan bir basın toplansında açıklandı. Edinburgh Festivali, bir musiki ve tiyatro festivalidir. Ope ra, bale ve tiyatro temsilleri, oda musikisi Ve orkestra konserleri, pi- yano ve eman resitalleri verilen bir festival. Birçok memleket Edin- burgh Festivaline, en seçkin mursiki, tiyatro ve hale gruplarını gonderır— ler. Meselâ 1956 Edinburgh Festiva- line Almanya, Hamburg Devlet Ope- rasıyla; Avusturya. Vienna — Hofmu- sikkapelle ve Viyana Çocuk Koro- suyla; Amerika, Bostan Senfoni Or- kestrasıyla ve Isaac Stern'le; İtal- ya, Milano'nun Piccolo Teatro'suyla; Hindistan, Ram Gopal Balesiyle iş- tirak etmiştir. Bu yıl Türkiye, bu festivale ilk de- kat fa olarak katılmaktadır. Fa ne ile? Devlet Operasıyla mı? Istan— bul Şehir Orkestrasıyla mı? Ley- lâ Gencer, ya erhan Onatla mı? Helikon Kuartetiyle mi? Yok- sa Selçuk ve Kâmuran Gündemir- le mi? Hiç olmazsa Cumhurbaş- kanlığı Armoni Mızıkasıyla mı? Ha- yır. Mehter takmayla ve Harp O- kulunun borazancı ve trampetçileriy- le!.. İngiliz dostlarımız böyle uygun görmüşler! General MacLean "Türk askeri festivalde — fevkalâde sükse topliyâcaktır" dedi. Bir sanat fes- tivaline borazancılarla ve mehter ta- kımıyla katılma bakımından yalnız kalmıyacâğımızı göstermek için Ka- nadalı atlı polislerin, Kenyalı asker- lerin ve İskoç gaydacılarının da E- dinburgh'da — bulunacaklarını söyle- di. Yalnız unutulan, İskoç gaydacı- larının veya Kenyalı askerlerin, fes- tivalin esasını değil — gösterişini, ak- sesuarını sağlâdıklarıdır. Festivalin esasına ancak, modern Türk ressam- larının eserleri — arasından seçileceği anlaşılan -bu da birşeydir- 40 tane tablo ile katılıyoruz. İSTANBUL CADDESİ FEYZİ HALICI nın Yeni çıkan kitabınım ismidir 70 Şiir 128 sayfa Bütün kitapçılardan ve Konya: ad. No İstanbul .81 adresınden temin edılebılır AKİS, 13 NİSAN 1957 C E Mİ YE T Nadia Gamal Mısırlı Terry! Geçen hafta İstanbula kısa bir zi- yaret yapan Federal — Almanya Hükümeti Başkanı Adenawer ile İs- tanbullu gazeteciler arasındaki mü- nasebetler iyi düzenlenmedi. Gazete- ciler haya alanında Şansölye ile gö- rüştürülmediler. Daha sonra Şale köşkünde de yabanca, gazeteciler içeri alındığı hâlde bizimkiler dışarda bı- rakıldılar ve Şanşölye ile ancak ayak üstü konuşturuldular. Bu arada ter- cümanlık vazifesini de sevimli vali ve Belediye Reisi Fahrettin Kerim Gö- kay yaptı. * merikanın dış siyasetinin neden "saat gibi" işlediğini merak e- denlere işte bir ipucu: İstanbulda bu- lunan Amerikanın Milli Savunma Ba- kan yardımcısı asistanlarından Mr. Godel'in yaptığı bir basın toplantısı- nın ortasında, hayret uyandırıcı, ga- rip bir zırıltı duyuldu Herkes şaşkın şaşkın etrafı araştırırken Mr. seslin kendi saatından geldiğini ve rnu him bir işi oldu gu zaman daima kol saatinin çıngırağına güvendiğini söy- ledi. Hazır bulunanlar bu derece me- todik yaşamaya hayran kaldılar ama, Mr. el'in basın toplantısını boyle zırıltıyla yanan bıraktıran mühim işlinin bir kokteyl partiye gitmek ol- duğunu öğrenince hayranlığın yerin- de yeller esti e eçen hafta anlaşılan İstanbullu muhabirlerin isleri hep ters gidi- yordu. Zira Amerikanın eski Mosko- va Büyük Elçisi Willam Bullitt'en de yüz bulamadılar. Komünizm aleyhta- rı makaleleriyle şöhret yapan sabık sefir, kendini hâlâ Moskova'da bulu- nuyor sanıyor olmalı ki, sokulmağa uğraşan bütün muhabirleri asabiyet- le yanından uzaklaştırdı. Sadece, "Dostlarımı görmeğe geldim" diyen Mr. Bullitt'in bu dostları boş yere a- radığı umulmaktadır * Her bakımdan gelişen ilim ve fen işlerimizdeki son gedik te tıkanı- yor: Memleketimize gelen Amerika- nsn meşhur alimlerinden Prof. Dr. Lee Doobridge İstanbulda tanı beş gün konferanslar verece Konferansın mevzuu: Atomik meseleler... İngiltereyle nıünasebetlerimizin bo- zulmakta bulunduğunu sananların yanıldığını, bilâkis yeni yakınlaşma- lar olduğunu müjdeliyelim: Geçen hafta Londra Büyük Elçimiz Suad Hayli Ürgüplü faaliyete geçerek Çiğ- dem Meserretçi, Sevgi Koç ve Samiye Bereket adlarındaki üç genç kızımızı Buckingham sarayına goturup Krali- çe Elizabeth'e takdım Mısır halkına zevkli saatlar geçir- ten 19 yaşındaki ateşli dansöz Nadia Gamal, İstanbul Hilton Ote- linde Cumartesi günü önce giyinik, sonra da soyunuk olarak çekişmeli bir basın toplantısı yaptı. Nadia cil- veli bir kız olmakla beraber, foto muhabirlerine sık sık şakayı nerede bırakmadan lâzım geldiğini hatırlat- tı ve durmadan eteğinin bir kanadını kaldırarak foto muhabirlerinin gör- mek istedikleri yerleri saklamaya muvaffak oldu. Geçen hafta Çarşamba günü öğle- den sonra saat 4 sularında Pera Palas 300 kadar şık sosyete hanımı- nın hücumuna uğradı. Amerikan Mo- da Elçisinin karşısına çıkmak için el- bette en cici kıyafetlerini giyecekler- di. Fakat dozu biraz fazla kaçıran Günseli Begdeş, Nilüfer — Sadıkoğlu, Şirin Şehsuvaroğlu gibi fazla şık ha- nımları gören Moda Elçisi, "Aman yarabbi!. Türk hanımları kendilerine bu kadar itina ederlerse başka şeyle -yani ciddi meselelerle, uğraşacak vakit nasıl bulurlar?" dedi. Biz de sevimli Nancy Cook'a Türk hanımla- rının ne kadar becerikli olduklarını anlattık, anlattık... Pek inanmışa ben. zemiyordu ama, başını nezaketen salladı, salladı: "Amerikan erkekleri duymasın, yoksa hepsi buraya hücum ederler" dedi. Istanbul Kalaycılar Derneğinin se- nelik kongresinde delegeler birbir- lerini şiddetle kalayladılar. Seyyar ve sabit esnaf arasında cereyan eden münakaşalar esnasında malların ka- raborsaya intikal tarama dair verilen izahat ekonomimizin, acıklı duruma- na yeni bir misa oldu 209