GREV TASARISINA DAİR... I şçı kıtlelerının grev hakkındaki mlı ve ısrarlı talepleri karşı sında, geçen hafta, salahiyetliler ta- rafından yeni bir grev tasarısı orta- ya atıldı. D. P. nin muhalefette iken V yasağının kaldırılmasını iste- dıgıne bakarak bu hususta bir ka- nun tasarısını daha o zamanlar ha- zırlamış bulunduğuna hükmetmek ıcabedıyordu Halbuki aradan geçen 11 yıla rağmen Türk İşçileri hâlâ grev yapmak imkânından mahrum bulunuyordu. Bu usustaki istek- ler ne zaman kuvvet kazansa "grev tasarısı"nın ya hazırlanmakta oldu- ğu, ya yabancı memleketlerin mev- zuatı ile karşılaştırılmakta bulundu- ğu, ya da yakında Meclise sevkedi- lecegı ışçılere ve halk efkârına müj- deleniyordu. Bu mesele ile en yakından ilgili ve yetkılı bulunan Çalışma Bakan— ları hazan Türle işçisinin olgun vi memleketseverliğinden dem vurarak tutarının yakında kanunlaşacağını müjdeliyor, basan da "memleket şartlarının greve elverişsizliği" gibi müphem bahanelerle işçilere grev hakkını tanımak istemediklerini be- yan ediyorlardı . Fakat bu defa tutulan yol, evve kilerden başka olacağa benzıyordıı Türk işçisinin en tabii hakkı olan grev hürriyeti, basın hürriyetinin durumuna düşürülerek tanınacaktı. Nasıl kanunlarımız evvelâ "Basın hürdür" deyıp arkasından "kanun çerçevesınde kaydını ekleyerek ve bu çerçeveyi daralta daralta basın hürriyetini yok etmişse, grev konu- sunda da aynı şey yapılmak isteni- yordu. Yeni tasarı Türk işçisine grev hakkı tanıyacaktı. Fakat grevin ya- pılmasına karar verecek hakkın sahibi işçiler ve sendıkalaı' değil, mülki âmirlerdi. Iş bununla da bitmiyordu. Mülki âmirin rızası dışında grev yapanlara verilecek ce- zalar hâlen yürürlükte olan 3003 sayılı kanundaki cezalardan kat kat yüksek ve şiddetliydi. Çalışma hür- riyetinin mevcut old ve kanun- larla korunduğ leket e ge- nış işçi kıtlelerı, 10 yıl hapis gibi ağır bir tehdıt altında, işlerini bı- müteakip maddelerinde en ağır ceza grev yapan İşçilerin âmme müesse- selerine ait işyerlerinin veya malla- ahrip ve telef edilmesi veya l)unlara zarar verılmesı halinde der- piş ediliyordu ve bu ceza ençok 3 yıl hapisti. Şimdi ıse, ışçıler grev yapmakta ülki â saadesi çerçevesinde, serbesttıler Fakatb AKİS, 13 NİSAN 1957 müsaade keyfi olarak dahi veril- mezse grev yapabilmek için işçile- rin 10 yıla kadar hapis cezasını gö- almaları gerekiyordu. Devlete karşı silâhlı mukavemet ve eşkiya- lık da kanunlarımızda ancak bu de- rece vahim telâkki ediliyordu. İşçi- lerin en tabit hakları olan grev bu suçlarla bir tutuluyordu. Bu, halk idaresinde ihtisası olan bazı muteber zevatın bulduğu ye- ni bir usul olmal dı. Çünkü dün- yanın hiçbir yerinde işçiler aleyhin- de bu şekılde tedbirler yoktu. Belki de bundan güdülen maksat işçileri eldeki kanunlarla yetinmeğe zorla- maktı. Hakikaten grev yasağı sa- dece 3008 saydı İş Kanununda var- dı. Bu sebeble bu yasak ancak bu kanunun şumulüne giren işyerlerin- deki grevler hakkında uygulanabi- lirdi. Gemi Adamları Kanunu ile, Basın mesleğinde çalışanlarla çalış— tıranlar hakkındaki kanunda greve dair bir kayıt yoktu. Fakat buna rağ men Hükümetin tutumunu bilen ve yasak edilmediği halde hükümetin hoşuna gitmeyen hareketleri yapan- ların uğradıkları muameleleri gören ışçıler, bugüne kadar grev yapma- ardı. Bununla beraber, İzmir lımanı yükleme ve boşaltma işçileri, İş Kanununa tâbi oldukları halde, bundan 4 yıl evvel işlerini toplu ola- rak terketmişlerdi. O zaman bu ha reket grev sayılarak işlerini bıra- kanlar toplu halde tevkif edilmek ü- zere bir kadın hâkimin huzuruna çıkarıldılar. Fakat bu namuslu ve dürüst hâkim işçileri suçlu bulma- dığından tevkif etmedi ve bu hare- ketinin mükâfatı olarak ta 24 saat içinde -hâkim teminatına ve adliye- nin istiklâline bakılmaksızın- başka yere tâyin edildi. Türk adliyesine şeref kazandıran bu kadın hâkimin haklı oldugıı 4 yıl süren dâva so- nunda işçilerin çoğunun beraat et- mesıyle anlaşılıyordu Cezalandırılan pek az ışçıye de hafif para cezaları ve bir aya kadar hafif hapis hük- medılmış tı Aslında İzmirdekl işçiler grev yapmamışlardı. Çünkü işçilerin top- olarak işi bırakmalarının grev sa- yılabilmesi için, bu hareketin kendi lehlerine olarak iş şartlarını değiş- tirmek ve bunları işverene zorla ka- bul ettirmek maksadını gütmesi lâ- zımdı. Halbuki İzmir liman İşçilerinin böyle bir maksatları yoktu. Onların istediği sadene tesbit edilen çalışma şartlarına işverenin uymasından i- baretti. Hâdisede işçiler değil işve- ren haksızdı. Fakat ortada İ dururken işverene baskı yapmanın mânâsı mı vardı? Onun için gene Adil AŞÇIOĞLU işçiler haksız gosterılerek tevkif ve ahküm edilmeleri isteniyordu. İş- çilerin haklarını herkesten fazla ko- arzusunda olan Çalışma Bakanlığı bu hâdise karşısında ışçılerın yar- dımına koşmayı düşünmüyordu. Hal buki dünyamn hiç bir yermde, İşçi- lere haksızlık yapan işverenlere karşı hükümetler insaflı hareket et- miyorlardı. Hal böyle iken memleketimizde her türlü işçi ve sendika hürriyetle- ini tamamen ortadan kaldıracak mahiyette bir grev tasarısının hazır- lanması cidden acı ve düşündürücüy- dü. Bu tasarı yıllarca beslenen ümit- leri ve sarfedilen gayretleri hiçe in- dırmek gıbı bır maksat guduyordu Grev yapm mülki âmirlerin mü- saadesıne terketmek basına sansür koymaktan farksızdı Siyasi partile- rin toplantıları, ilmit — konferanslar hep serbestti. Fakat bu mülki âmir- ler nedense hürriyeti pek sevmıyor- lardı. Halkın zevkini bozan ve sevi- yesini düşüren eğlenceler, vatandaş- ları birbirine katan futbol maçları ve aile butçelerım sarsan at yarışları varken halkı siyasi toplantılara ve- ya ilmi konferanslara ve grev gös- terilerine çekmenin lüzumu mu var- dı T Her vatandaş hürdü. Ama yalnız futbol maçlarına, at yarışlarına, ye- ni moda danslara sahne olan eğlen- ce yerlerine gitmekte serbestti. Fakat Türk ışçısı bozuk taraflarına dai mıştı Onun istediği haklı, âdil, her insana çalışmasının karşılıgını ve- ren, herkese insanlık şerefi ile mü- tenasip iş sağlayan, hür ve sağlam bir cemiyetti. Onun içindir ki, dün- yanın diğer yerlerinde olduğu gibi Türkiyede de işçiler yalnız kendi haklarımn degıl fakat basın, söz vicdan hürriyetlerinin de har; retlı taraftarı ve müdafii olmıışlar— dı. Şim ürk işçisine düşen vazife çalışma, sendıka ve grev hürriyetle- rini müdafaa etmekti. Eskisinden daha ağır hukumlerı ıhtıva eden ye- ni bir kanun iyede yalnız ça- lışma, sendıka ve grev hürriyetlerini değil, diğer hürriyetleri de bir bir ortadan kaldırabilirdi. Aynı cemi- yet içindeki hürriyetler ancak to tan yaşayabilirlerdi. Sadece bazıla— rına tanınan hürriyetler diğerleri için hürriyetsizlik ve haksızlıktı. Grev gibi yasak olan lokavt sık sık işverenler tarafından tatbik ediliyor, du. Fakat bu yüzden kimsenin hap- se girdiği görülmemişti. Şimdi Tür- kiyede İşçileri çetin bir mücadele beklemektedir: Çalışma, sendika ve grev hürriyetlerini gerçekleştirmek.. - cemıyetın bu a yüz çevir 23