tinyağının sabun imalinde israf edil- memesi -nazari olarak - yerinde kâr teşebbüstü. Fakat gelgelelim sabun- cularımız, donyağmdan sabun imal etmeye alışık degıllerdı Yakında pi- yasadakı "bitt yakında gelecekle- rin arasına sabunun da karışmacı muhtemeldi. Bu bakımdan donyağın- dan elde edilecek meblâğın, zentinya- ğı ihracatına ödenecek primleri kar- şılaması şüpheli görünüyordu. Prim meselesi, emisyonun mühim sebeblerinden biri haline gelmişti. Bir yılda 1hracata ödenen primlerin 300- 350 milyon Ura civarına kadar yük- seldıgı tahmın ediliyordu. Bu muaz- zam meblâğ Merkez Bankasına baş- vurarak, yani piyasaya yeni banknot sürerek — karşılanıyordu. m miktardaki emisyon bayat pahahhgı— nı arttırıyor, ihraç mallarımızın iç fiatlan ile dünya fiatlan arasındaki uçurumu büyütüyordu. Bu böyle de- vam ederse yakında ihtimal X 300 prim vermek icap edecekti. Tabii © 300 prim verince piyasaya daha fazla banknot çıkacak, iç ve dış fiatlar arasındaki ucunun daha da büyüye- ceğinden primi yeniden — yükseltmek icap edecekti. Hülâsa ihracat mesele- miz bir fasit dairenin içinde çırpınıp duruyordu. Halbuki geçenlerde kabul edilen Hazine Hissesi kanunuyla ithalattan alınacak vergiden- senede 380 mılyon lira olarak tahmin olunuyordu - sağ- lanacak elir, ihracat primlerine tahsis edilmiş olsaydı, Hükümet ar- tan para hacmi ve yükselen fiatlar arasındaki yarış yüzünden iç ve dış fiatlar arasında doğan uçurumu,' bir dereceye kadar doldurabilir ve içinde bulunulan fasit daireyi kırabilirdi. Ticaret Tedbir ihtiyacı eçen hafta İzmirde bulunan E- konomi ve Ticaret Bakanı Abdul- lah Aker, zeytinyağına — verilecek prımlerden başka, — manifaturacılarla yaptığı bir başka konuşmada, Milli Korunma Kanununda bazı degışıklık— lerin yapılacağından setti. Bakanın bahsettiği degışıkhklerın bu meşhur kanunda yapılan ne ilk, ne de son tadilat olmıyacagını herkes biliyordu. Geniş müstehlik kitlelerin- de büyük ümitler uyandıracak şekilde ortaya atılan son tadilattan sonra bir müddet ortalığı kasıp kavuran tatbikat, tavuklar — yumurtlamaya başladıktan sonra unutulmuştu. Mal yokluğu veya fiat yükselmesi arasında bir tercih yapmak zorunda kalan, hükümet, bu tercihi çoktan yapmıştı. Geçen yaz aylarında -yeni kanunun tatbikatının ilk aylarında-, düşmeye yüz tutan fiatlar, sonbahar- da mutad şekilde yeniden yukselmeye başlamıştı. O kadar ki 1957'nin ba- şında hayat pahalılığı, 1056 seviyesi- ni aşmıştı. Fiatlar yükselme yansına gene eskisi gibi.. devam — ediyorlardı. Milli Korunmadan geriye sadece bu- lunmayan şu veya bu maddeler, uzun AKİS, 13 NİSAN 1957 kuyruklar yadigâr kalmıştı. İşin en fenası istihsal maddelerinin fiatları- nın, maliyet üzerine kâr yüzdesi ilâ- ve suretıyle tesbit olunması fiatları arttıran bir âmil olmuştu. Müstahsil kârı arttırmak için maliyeti yükselt- mek gibi müstehlikin sırtına yükle- nen bir yola başvurmuştu. Müstahsil ve perakendeci arasındaki işbirliği de müstehlikin aleyhine gayet iyi çalışı- yordu. Ekonomi ve Ticaret Bakanı herhangi bir malın masrafı hakkında kafi bir nisbet tâyin etmeyi kabule şayan bulmuyordu. Bakan belki de haklıydı. Bu usul de ihtimal kâr nisbeti tâyini kadar mahzurlu neti- celer verecekti. Böyle bir teşebbüs, ancak başlıca ihtiyaç — maddelerinin standardize edilmesiyle —mümkündü. Standardizasyon da uzun vadeli bir işti, esasen bu yolda şimdiye kadar ciddi bir teşebbüs yapılmamıştı. İKTİSADİ VE MALİ SAHADA ve Mart aylannda kâfi miktarda yağmur yağmadığını bildirdi. Nisan ve Mayıs aylarında 100 mılımetrehk bir yağış olmazsa, Türkiye bu şe.ne dördüncü kuraklık yılım yaşıyacaktı Bu mevsimdeki normal yagışların 70 milimetre civarında oldu düşünü- lürse, durum cidden oldukça karan- lıktı. Büyük kalkınma edebiyatına ve yumurtanın bile "artık babadan kalma ve tavukların himmetini ter- kedilmiş iptidai usullerle tedarik edil- mesine tahammül gösteremiyen deh- şetengiz başyazarlara rağmen, Türk ziraatı maalesef hava şartlarının esi- ri olmaktan kurtulamamıştı. Hava iyi olduğu zaman mahsul iyi. kötü ol- duğu zaman mahsul de kötüydü. 40 bin traktör, Türk ziraatımn bu kara alın yazısını değiştirememişti. İktisa- di gelişmemiz tabiatın kaprislerine bağlıydı. Yıllardan beri ilân edilen Yağmur bekleyen topraklar Yağarsa Ticaret ve sanat erbabı, Milli Ko- runmadan memnun değillerdi, Ka- nunun yeni şekliyle tatbik edilme- sinden bu yana 46 iflas ve 228 terki ticaret vak'ası kaydedilmişti. Diğer taraftan müstehlik için, Milli Korun- ma maziye karışmış bir hikaye idi. Artık herkes anlamıştı ki karakuşi yarım tedbirlerle fiat artışlarını dur- durmak mümkün değildir. Ama ge- ne de hayat pahalılığına karşı ciddi bir tedbir alınmaması.. İşte asıl üzün- tü yaratan budur. Ziraat Dördüncü kuraklık yılı Meteoroloji Genel Müdürlüğü ge- çen hafta, memleketimize Şubat öğünecekler, yağmazsa dövünecekler... muazzam sulama projeleri, halen mevcut durumu bir nebze olsun de- ğiştirememişti. - Şimdi bütün Türkiye, Nisan vş Ma- yıs aylarında tabiatın cömert davran- ması için dua ediyordu. Petrol Şeyhlerin papucu dama... Geçen — haftanın başında Amerika- nın büyük petrol kumpanyaları Colarrada'daki geniş bir bölgede pet- rol arama ve işletme imtiyazları al- mak için müthiş bir yarışa giriştiler. Zira 10 yıllık bir çalışma ve son dere- ce gizli araştırmalar sonunda Ame- rikan petrol mühendisleri bu petrol 15