M U S İ Kİ Orkestralar Kanun pera binasının alt kâtında. Cum- şk nlığı Orkestrasının sı- ğındığı yerin kapısındaki lâvh çen hafta yerınde değildi. Bu lâvha- da "Rıy mhur Filarmoni Or- kestrası" yaza rdı. Yakında sökü- len lavhanın yerine, bu orkestra- nın yeni unvanını taşıyan bir yeni- si asılacaktı. unku, orkestranın ismindeki "Filarmoni" kelimesi, 20 Mart 1957 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan 6940 — sayılı “Senfoni" olarak değıştırılmıştı tık miı teşekkülün "Riyâsetcu hur Senfoni Orkestrası ydı I m de- ğişikliği, kânunun getirdiği değişik- liklerden en ehemmiyetsizi idi. Yiıl- lardır bekledikleri kanun — sayesinde orkestra üyeleri nihayet Trahat bir nefes alabiliyorlardı. Artık — maddi durumları duzelmış sayılabilirdi. adar. terfileri, sa- natkar ıhtıyaçlarıyla asla kabılı te- lif olmayan barem sistemine bağlıy- dı. Aldıkları para, asli maaş üstün- den, 20 ile 90 lira arasında deği- şiyordu. Aralarında, eline ayda sa- dece 142 lira para geçenler bile var- dı. Çoğu, kendilerine dışarda iş bul- mağa mecbur kalmıştı. Hatta, lokan- talarda, barlarda bile çalışmayı gö- ze alanlar vardı. Orkestrayı bırakıp tamamen piyasaya atılma fikri tır çoğunun zihnini çeliyordu. Ayda lira ile gecede en az 50 lira kıyas e - dilebilir miydi? İşin ideal tarafı da yoktu. Zira Cumhurbaşkanlığı Or- kestrası, musiki yapan bir teşekkül olmaktan çıkmıştı, öte yandan, hâ- remin yol açtıgı haksızlıklar, üyeler- den bir çoğunun şevkini kırıyordu. Terfiler liyakata değil, hizmet sene- sine bağlıydı. Mnkaveleyle angaje et- tiği mensuplarına iyi para odey Opera Orkestrası da, filarmoni üye- lerini, yıllardanberi bağlı bulunduk- arı müesseseyi terkedip oraya geç- meğe teşvık edıyordu .. Yeni kânun, müesseseyi kurtar- mış sayılabılıı'dı. Artık orkestrada asgari ücret, 400 liraydı. Her yıl ter- fi imkânı vardı.. Terfiler hizmet se- nesine değil, lıyakata baglıydı Or- kestraya 400 lira ücretle giren bir musıkışınas, başarı gosterdıgı tak- dirde, hemen ertesi yıl 1200 liraya terfi edebilirdi. Yenı ücret cetvelin- de en yüksek 1 iradır ve bunu orkestra ş efi ve —muavinleri başkemancılar ve çello solisti alabil- mektedir. ayede orkestradan memur zıhnıyetının zamânı gelınce nasıl olsa terfi edeceğini duşn üp ipe u sermenin sonu gel işti. Her musi kı- şinas seviyesini hem yukseltmeğe, hem de tutturduğu seviyeyi kaybet memeğe mecburdu. Zira bir yıllık başarılı çalışması sonunda 1200 lira- yı alan bir üye ancak, her yıl aynı 28 . Robert Lawrence Orkestraya — değnek başarıyı gösterdiği takdirde bu pa- rayı almağa devam edebileceğinden emin olabilirdi. Aksi halde ertesi yıl gene '400 liraya düşebilirdi. Bir or- kestra üyesinin kalitesi hakkında -ka- rar verme hakkı, orkestra şefinin başkanlığında "alâkalı sazların en ileri kademelerini işgal eden üyeler- den teşekkül edecek" bir heyete ait- tir. Kanun, bir orkestra üyesine, dere- cesini yukseltebılme için çalışma ze- mini hazırlamıştır Artık hiçbir or- kestra üyesi "orkestra kuruluşunun gayesi ile ilgili eğitim ve — Öğretim hizmetleri dışında" resmi ve hususi hiçbir iş alamaz. Böylece "Ne yapa- yım? Hayatımı kazanmak için... ga- zinosunda çalışmağa mecburum; sa- zıma çalışacak ne vakit ne de takat bulabiliyorum" mazereti artık ileri sürülemiyecektir Orkestranın her türlü sanat işleri- nin, Orkestra şefinin idaresi ve me- suliyeti altında yürütüleceğim beyan etmekle, bunun yanında şefe, yöne- tim kuruluna başkanlık etmesi su- retiyle, idari işlerde de rol vermekle kanun, orkestra şefine çok geniş se- lâhiyetler tânımaktadır. Beş buçuk yıldan beri Milli Eği- tim Bakanlığından çıkıp Meclise varması beklenen kanun, Büyük Mil- let Meclisinde hıçbır muhalefetle karşılaşmadan kısa zamanda kabul edilmiş ye uçurumun kenarında, bu- lunan orkestrayı kurtarmıştır. Fa- kat orkestranın dertlerinin hepsine, deva bulunmuş değildir. Henüz hallo- lunmayı bekleyen başlıca mesele, or- kestranın yersizliğidir.. Cumhurbaş- kanlığı Orkestrası, Devlet nın bir sığıntısı halindedir. Opera İ- daresi çalışma yeri diye Orkestra- ya, akustik şeraiti çok bozuk, prova salonundan ara — benzeyen bir yer tahsıs etmiştir. Konserlerin Verildiği opera sahnesinde prova ta- pılmasına çok kere izin vermez. Or- kestra üyelerinin, çalgılarına çalışa- bilecekleri, günlük temrinlerini pabilecekleri odaları yoktur. Kendi- ne ait bir konser salonu, bu orkest- ranın şimdi en başta gelen iki ihti- yâcından biridir, öteki, doğrudan doğruya çalgılara ait Ihtıyaçtır Or- kestranın kullandığı çalgılardan ço- ğu miadını doldurmuştur. Kemanla- ra tel, âğız nazlarına kamış, vurma- lara yedek parçalar bulunamamâk- Operası- Şef meselesi C umhurbaşkanlığı şefliğine tâyin edilmiş — olması gereken Amerikalı şef Robert Law- rence geçen hafta New York'ta telaş içindeydi. İki ay kadar önce, Milli Eğitim Bakanlığının yolladığı kont- râtı almış, fakat bir maddenin ter- etenesini sarih bulmadığı için, tâv- zih edilsin diye, kontratı Bakanlığa iade etmişti. Bir maddenin tavzih e- dılıp tekrar New York'a gönderilme- bir haftanın işiydi. Fakat kontrat aylardır Bakanlıkta sürünüyordu. Bu zaman zarfında Robert Lawren- ce Ankara'dan hiçbir cevap alamadı. Güzel Sanatlar Umum Müdürü Ce- vat Memduh Altar'a yolladığı bir telgraf da mukabelesiz kaldı. Acaba Bakanlık, kontratı — yollamaktan, Lâwrence'ı angaje etmekten vaz mı geçmişti? Hem sanatkâr bu ara ye- ni teklifler de almıştı. Bunları kabul etmıye yanaşmıyordu; çünkü kendi- , kontratı henüz tornalamamış ol- sa bile, Türkiye'den aldığı teklife bağlı sayıyordu Orkestrasının Durum, alaturka iş görme usülle- rinin yem bir tezahüründen başka bırşey değildi. Bakanlıkta, o madde- nin tavzihi yapılmıştı. Kontratın ye- niden New York'a gönderilmesi için Bakanın imzasından geçmesi lâzım- dı. Geçen haftanın başında Güzel Sanatlar Umum Müdürlüğünün me- murları, en geç iki güne kadar Ba- kanın ele geçirilip imzasının alınabi- leceği ümidini besliyorlardı. Böylece, iki yıldanberi anlatılagelen yılan hi- kâyesinin belki sonu gelmiş olacak, herşey tatlıya bağlanacaktı. Robert Lawrence, geçen yıl bura- da birkaç konser idare ettiğinde, di- siplinci ve prensip sahibi bir şef in- tibamnı bırakmıştı. Orkestranın bil- hassa muhtaç olduğu, bu vasıfları haiz bir 1darecıydı Politika cereyan- larına boyun eğmemesi, "tepeden in- me"lere papuç bırakmaması lâzım- di. Bir iki olay, M. Lawrence'in bu meziyetlere sahip bulunduğunu gös- termişti. Yıllardır şefsiz kalmış bir orkestraya yeniden formunu kazan- dırmak gibi son derece güç bir va- zifeyi yuklenecek olan Amerikalı sanatkârın bu ağır işin altından nasıl kalkacağım görmeyi, Anka- AKİS, 13 NİSAN 1957