merkezinde bir çekirdek olduğunu ve elektronların birinin etrafında döner gibi bir hareket yaptıklarını bilir. İş- te bu fikri ilk defa ortaya atıp her— kese kabul ettiren Bohr'dur. Bugü basit görünen bu fikri 1913 de ıletı sürmek büyük bir deha eseriydi. Çün- kü o zamanlarda klâsik fizik kanun- larının atomlara da tatbik edilebilece- ği sanılıyordu. Halbuki bilhassa New- ton ve Maxwell'in isimlerini taşıyan klâsik kanunlara göre Bohr'ın teklif ettiği şekilde bir atom —mevcut ola- ı. Bohr, cüretle ortaya atıldı ve atomlardaki hareketlerin klâsik fizik- le Aaçıklanamıyacak bazı kaidelere bağlı olduklarını ileri sürdü. Bunun- a da kalmayıp, o zamana kadar a- lar Üüzerinde yapılan deneyleri açıklıyabılecek kaidelerin — neler ola- cağını gösterdi. Böylelikle yeni atom fiziğinin temelleri atılmış — oluyordu. Bu tarihte Bohr, Manchester'de Rut- herford'un laboratuvarında çalışan 28 yaşında genç bir fizik doktoruydu. 1913-1925 seneleri arasında fizik- çiler başlıca Bohr'un gayretleriyle kurulmuş olan bu teori ile atomları anlamağa çalıştılar. 1916 da Bohr, Danimarkaya döndü ve Kopenhag Üniversitesinde teorik fizik profesörü olarak çalışmaya başladı. 1922 de No- bel mükâfatı aldı. Bu tarihlerde Ko- penhagdaki Teorık Fizik Enstitüsü fızık dunyasının kalbi haline gelmiş- Zamanın en parlak fizikçileri, en kabılıyetlı araştırıcıları Bohr'ın etra- fına toplanmışlardı. Bu — çalışmalar sonunda Bohr'un teorisipin de yeni bulunan bazı atom olaylarını açıkla- yamadığı meydana çıktı ve bunun ü- zerine klâsik fizikten tamamen ayrı bir kuantum fiziği ortaya çıkarıldı. Yeni kuantum fiziğinin dayandığı prensiplerin — iyice anlaşılmasında Bohr'ün birinci derecede rolü oldu. Alâka merkezi atom fiziğinden çe- kirdek fîzigine geçtiği zaman Bohr'- ün orijinal ve derin goruşu burada da kendisini gösterdi. 1936 da çekirdek reaksiyonlarının bugün hâlâ kullanı- lan ilk teorisini yaptı. 1939 da kısa bir ziyaret için Princetonda bulun- duğu sırada Almanyada Uranyum- 235 çekirdeğinin bölünmesi olayının keşfolunduğunu öğrendi. Orada eski talebesi Amerikalı Prof. J. Wheeler ile beraber, çekırdegın bölünmesi o - layının ilk teorisini kurdular. Bu te- ori, atom Treaktörleri vasıtasıyla a- tom enerjisi elde edilmesi yolunda ilk merhaleyi teşkil ediyordu. Bohr 1940 da Danimarkaya dön- üştü. Üç sene işgal altında kaldık- tan sonra, 1943 de İşvece kaçtı ve o- adan Arnerıkaya geçti. —Amerikada Los Alamos'da yapılan atom bomba- sı çalışmalarına katıldı. Harpten son- ra ise vatanına döndü ve bir daha ayrılmadı. Bohr hakkında Einstein'ın şu sözleri, meslektaşlarının kendisini nasıl gorduklerını gayet iyi anlatır: "Tabiatın sırlarını bu kadar derinden sezebilme kabiliyetiyle bu kadar kes- in bir tenkit hassasım kendisinde birleştiren insanlar pek nadirdir. Bohr, muhakkak ki zamanımızın ,en buyuk kâşiflerinden birisidir. AKİS 13 NİSAN 1957 K A Terbiye Disiplin edide Baha Pars, baktı gülümsedi ve: —Size hitabetmekle çok mesu- dum, dedi. Çünkü henüz miktarı âz da olsa memleketımızde çocuk psikolo jisine ve çocuk yetiştirme problemle- rine ehemmiyet e münevver annelerin mevcudiyeti, insana istik- bal için çok ümit veriyor". O gün Türk Kadınlar Âdil Handaki lokalinde, toplanmıştı. Vedide Baha Pars ken- dileriyle — "disiplin" mevzulu bir ko- nuşma yapacaktı. Bu tanınmış ter- biyeci, yeni kurulan kadın kulüple- rinde aile münasebetleri kolunun 1li- derlerindendi. dinleyicilerine Birliğinin Uzayan çocukluk devresi Vedıde Baha Pars şuna dikkat et- mişti: Bugün nerede toplanırsak toplanalım, birçok muhitlerde anne, aba ve — öğretmenlerin muşte bir dertleri vardı. Gençlerde bir "en- fantilisme" yani çocukça hal ve ha- reketler nazarı dikkati çekecek ka- dar yaygındı. Bakıyordunuz 23 yaşına gelmiş bır delikanlı, yaşının icabettir- diği olgunluğu gosteremıyor, er ha- reketi ve mesuliyetsizlik hissi ile, he- nüz çocukluktan çıkam ığını ispat edıyordu Bu hal çocuğun iyi ve nor- bir terbiye lamamasının ruhi dısıplınsızhgının neticesiydi Bizde terbiye Bızde bugün iki terbiye sisteminin çarpıştığını söylemek yerind Vedide Baha Pars İşe annelerden başlamalı D I N olacaktı. Biri köklü ve eski bir "Osmanlı" terbıyesı idi ki, — şiddetli yasaklan, dayağı ve cezayı temel o- larak kabul etmekle beraber, o za- manın hayat şartlarına göre kabili tatbikti ve bu sistemi, ölçülü şekilde tatbik eden aileler çocuklarını arzuya muvafık şekilde yetiştirebilirlerdi. Diğeri bu terbiye sisteminin tama- miyle zıddı olan ve "bırakınız. çocuk istediğini yapsın" terini esas kabul eden yanlış anlaşılmış modern ter- biye idi. İdeal terbiye İşte anne ve babalar, öğretmenler bugün bu iki zıt kutup arasında çarpışmaktaydı. Hepimiz değilse de, bir kısmımız eski terbiyeyi terket- miştik. Fakat yerim koyacak yeni- sini bulamıyorduk Zira —eski terbi- ye bugünkü hayat şartlarıyla kabılı telif değildi ve ilim bize bu eski ter- biyenin kolaylıgı yanında ne mah- zurları olduğunu da artık ispat et- mişti. Ama —çocuğa her istediğini vermek hudutsuz bir hürriyet tanı- mak ta mevzuubahis olamazdı.. Bu- nun ikisi ortasını bulmak ve demok- rasiye, psıkolopye müstenit disiplin- i bir hüviyet seçmek ve bunu bir sistem halinde memlekette yerleş- tirmek zamanı artık gelmişti. Psikoloji Bunun için yapılacak ilk iş, bugün artık bir ilim plarak yerleşmek— te olan , psikolojiden istifade etme ti. Psıkolounın bize ogre_çtı_.gıne gö- re, insanda başlıca iki büyük ihti- yaç vardı. Bunlardan bir tanesi "hür olmak" ihtiyacı idi; ikincisi de bir dısıplın iştiyaki idi. Bunların kü- çük insan filan çocukta büyükten çok daha kuvvetle mevcut olduğu muhakkaktı. Çocuk mesut olabilmek için, mesut bir şekilde ruhi inkişafı- nı yapabilmek için hem hürriyete, hem disipline muhtaçtı.. Çocuk ken- disini tamamiyle hür hissetmeli, fa- kat bazı şeylerin yapıla amıyacağını, cemiyet kaidelerini de öğrenmeliydi. Zaten başkalarının hürriyetim çiğ- nememesi için bunu —öğrenmesi lâ- zım değil miydi ?.En medeni ve en hür bir memlekette meselâ sokak- larda tatbik edilen trafik kaideleri, bir disiplin tatbikatı değil miydi? Disiplinin hudutları u halde disiplinin hudutları ne ol- malıydı ve çocuktaki hürriyet ih- tiyacını zedelemiyecek bir disiplinin olçulerını nasıl elde etmeliydi! — Bura- da çocuğun yaşı, kapma kabılıyetı anne ve babanın kültür seviyesi mu- hakkak ki rol oynardı Mesela'iki ya- şındaki bir çocuğa bazı şeylerin ya- pılmıyacağını anlatmak için mantıki sebebler ileri sürerek izahata giriş- mek lüzumsuzdu. Ona kafi olarak, bu yapılmaz, bu yapılır demek kâ- fîydi . Fakat burada da dikkat ede- cek çok mühim noktalar vardı: ya- 25