bir teselli yerine geçiyordu ama, bu tesellinin kuvvetli olmadığı anlaşılı- yordu. Üstelik bazı yüksek çevrelerin olup bitenlere sadece seyirci kal- maktan, nihayet kendi vazifeleri ol- ması gereken işlerin başka yollardan yapılmaya girişilmesinden aşırı mem- nun bulunmadıkları seziliyordu. Bu haftanın ortasında, D.P. Gru- bunda pek çok kimse henüz vaziye- tini almamıştı Bunun için, "husu- si istihbarat" D.P. Meclis Grubunun Salı günü yapacagı toplan- tı bekleniyordu. Evvelâ, Genel Baş- kanın hakiki niyet ve maksadının bilinmesi lâzımdı. Pek çok D.P. Gru- bu azası bu niyet ve maksat ne olur- sa olsun Genel Başkanı takip azmin- deydi. En i ıyı polıtıkanın o oldugu sa- nılıyordu. "Yaylacılar" ise, sıhhatleştirme yolunda Menderesı bu- tün kuvvetleri ile desteklemeye ha- zırddar. Bu bakımdan Genel Başka- ma partisi içinde karşılaşabileceği güçlükleri ne hiçe saymak gerektı, ne del mübalâğa etmek... Güçlükler var- dı; bu güçlüklerin Menderese son Ba- sın toplantısındaki konuşma tarzım ihtiyar ettirmiş bulunması kuvvetle muhtemeldi. Nitekim bu Basın top- lantısının gözden kaçmış mühim bir hususiyeti mevcutta» Söylenenler ve yayınlananlar Hakikaten Basın toplantısında bu- lunanlar, radyoda ve Zaferde ya- yınlanan resmi metni gördüklerinde bir fark müşahede ettiler. Menderes Park Otelin pavyonunda çok daha sa- , çok daha inançlı, çok daha ha- raretlı konuşmuş, sözlerine çok daha müsbet bir hava hâkim olmuştu. Fa- kat bunlara, resmi metinde yer ve- rılmemıştı Bu, elbette ki bir parti için bir zaruretin neticesiydi ve Ge- niş Başkan kuvvetlerini ilk başta dar ğıtmaktan çekinmiş, bu kuvvetleri toplu halde elde bulunduracağı za- manı, yani Meclisin açılışını bekle- mişti. Şimdi,. Meçlisin açılmasının, arife- sınde, bu haftanın ortasında Ankara- dâki D.P. çevrelerinde beliren durum, Menderesin hakiki tutumunun bek- lenmesiydi. Mevcut güçlükleri Men- deres, İnönünün -50 arasında yendıgı gibi yenebilirdi. Kuvveti bu- nun için kâfi, manevra kabılıyetı mü- saitti. D.P. nin Rasih Kaplanları, Ba- ha Parsları, Süreyya Orgeevrenlerı Ali Rız renleri Menderes samimi- yetle isterse bertaraf olunabilirdi. Üstelik C.H.P. nin, ağzıyla kuş tutsa, 1950'de düşmesi — mukadderdi. D.P. ise bir basübadelmevt imkânına, henüz sahipti ve 1957'nin baharı, bu imkânın son günleri idi. Basın Hapisteki gazeteci Ankara Cezaevinin demir kapıları- nın Metin Tokerin üzerine kapan- masından bu yana altı hafta geçmiş olmasına rağmen, hadisenin basında- AKİS, 23 MART 1957 kı akisleri hala devam ediyordu. IS dâvalarının sadece Metin To- k veya Yusuf Ziya — Ademhanın degıl bizzat kendilerinin meselesi ol- duğunu çok iyi bilen bir kısım aklı başında basın, hâdiseye lâyık olduğu ehemmiyeti gösteriyordu. Bu bakım- dan geçen haftanın sonunda çıkan orum'da neşredilen bir makale haki- katen alâka çekiciydi. AKİS ile aynı Anlaşılamayan.. Bütün hafta Zafer gazetesını bir tekzibe rastlam, diyle kaı'ıştıı'dık ve aradıgımı— zı bir türlü madık. Basın kanununun muaddel 19 uncu maddesinin tatbikinde son dere- ce hassas Ankara Savcısının Zaferde çıkan bir haberi görme- mesi imkânsızdı, Zira haberde AKİS mecmuası sahip ve yazı işleri müdürü —Yusuf Ziya A- demhan hakkında Savcılığın "tevkif müzekkeresi kestiğin- den" bahsediliyordu ve sanki Ademhan cezanın infazından kalıyormuş gibi gösteriliyordu. Haber asılsızdı ve dikkatti An- kara Savcısının haberi niçin tekzip etmediğini anlamak im- kansızdı. Zira Temyiz 3. Ceza dairesinin, Ankara Toplu Basın Mahkemesinin Agâh Erozanın muvafakatiyle açılan - dâvada verdiği kanun tasdik ettiği du- yulmuştu. Ademhan bunun ü- zerine "hapıshane berberıne zahmet vermemek için" saçla- rını kestirmiş ve tevkif müzek- keresini beklemeye başlamıştı. Bu arada Savcılığa böyle bir müzekkerenin mevcut olup ol- madığını sordurmuş; müzekke- renin henüz kesilmediğini öğ- rendikten sonradır ki annesiyle vedalaşmak üzere memleketine hareket etmişti. afer'in Ademhanı cezadan kaçıyormuş gibi gösterme gay- retını bir dereceye kadar anla- a çok dik- katli Ankara Savcısının hak- kında tevkif müzekkeresi kes- mediği bir şahıstan bir gazete- de, müzekkere kesilmiştir ama kendısı bir türlü bulunamıyor diye bahsedilmesi karşısında susması... İşte anlaşılamıyan budur. sıralarda kurulan ve basın hurrıyetı mevzuunda mücadelede azimli görü- nen Forum'un makalesi aynen şöy- leydi: etin Vakar, Devlet Vekili Mü- kerrem Sarol tarafından çıkarıl- dığını iddia, ettiği bir gazeteye ilko- kulların abone kaydedilmesi ve gazete sahibi bir bakanın basın işlerini ted- yir etmesinin mahzurları üzerinda du- YURTTA OLUP BİTENLER ran bazı yazılardan dolayı, hapse mahküm edildi, Yazılar, 1954'ün E- kim ve Kasımında, AKİS'te çıkmıştı. Dâva çok uzun surdu ve dikkate de- ğer safhalar geçir lik safhada yazılar bir bilirkişi he- yetince tetkik edildi ve bilirkişi bu neşriyatın suç teşkil etmediğine daıı' bir rapor verdi. Buna rağmen, ker 9 ay 10 gün hapse mahkum edıl- T emyiz Mahkemesinin basın dâva- larına bakan dairesi (3 üncü daire) hükmü bozdu. Davanın yeniden kara Toplu Basın Mahkemesınde gö- rülmesi sırasında, Metin Toker, eski Devlet Bakanının, ilgisini kestiği ileri sürülmüş olan Türk Sesi Gazetesi ü- zerindeki kaklarını tamamiyle dev- retmediğini ispat eden bir noter mu- kavelesi mevcut olduğunu iddia etti. Mahkeme mukavelenin celbine karar verdi ve iddia sabit oldu. Bunun üze- rine, Toplu Basın Mahkemesi, beraat kararı verdi. 23 Haziran 1956 tarihli Temyiz 3. Ceza dairesi kararı ila, bu beraat hük- mü de bozuldu. tik mahkümiyet kararını bozan 3. Ceza dairesi heyeti ile, bu defa bera- at kararım bozan 3. Ceza dairesi he- eti tamamiyle aynı üyelerden müte- şekkıl değildi. Yeni kararında 3. da- ire: "muvazaa iddiasının bir isnad teşkil etmediği sonradan ibraz olu- nan mukavele münderecatından anla- şıldığından bahisle ve bir takım mü- talâalar serdiyle" beraat kararı ve- rilmesini isabetsiz görüyordu. Eylül 1956 da dâva üçüncü defa olarak Ankara Toplu Basın Mahke- mesi huzuruna geldi. Bu safhada, Metin Toker 7 ay 23 gün hapse ve 7771 lira ağır para cezasına mahküm edilecekti. Temyiz. Mahkemesi 3. Ceza daire- sı, bu kararı 9 Şubat 1957 de tasdik e 11 Şubat 1957 günü, Akis Deı'gısının mücadeleci kurucusu, genç gazetecı Metin Toker Ankara Cezae— vinin demir kapılarının ardında 7 ay 23 gün sürecek olan çilesine başladı Metin Toker aleyhine, bir kısmı yazdığı yazılardan dolayı, bir kısmı s dergisinin sahibi olduğu id- diasıyla bir çok başka dâvalar açıl- mıştı. Hem de bu dâvaların bir kıs- mı, suç sınırlarını alabildiğine geniş- letip cezaları da şiddetlendirmiş o- lan 6732 sayılı kanuna göre açılmış dâvalardı Yılmadan ve çekinmeden tenkid ve haber verme vazifesine devam eden Metin Toker gibi mücadeleci basın mensupları için, havanın çok ağırlaş- tığı muhakkaktın Fakat yarınki hür ve demokrat Türkiye, bugün fedakârlığa katlan- masını bilenlerin omuzlarında yükse- lecektir. Metin Toker, Ankara Ceza- evinin 10 numaralı koguşunda, bu u- ğurda hissesine düşeni yapmış bir in- sanın vicdan huzuru içinde günlerini doldururken, dışarda kalanların vazi- fesi onu sık sık hatırlamak ve basın 9