YURTTA OLUP BİTENLER tün gözler Ankarada toplanacak olan Parti Meclisine çevrilmişti. Ayı n 22'- sinde bağlıyacak toplantılar için bir- takım delegeler haftanın — ortasında Ankaraya geldiler, bunların bir kıs- , - bazı avukat veya maliyeci ya- hanelerinde rastlamak kabildi. Fi- kir teatisi yapılıyordu. Hava umumi- yetle Inonunun, gayretlerinde destek- lenmesi fi Mecliste sert tartışmaların olaeagı şüphesizdi. İnö- nii geniş izahat vermeye hazırlanı- ordu. Meclisin bu izaha atı, Genel Başkanın sebeblerini ve şimdiye ka- darki hareketlerini takdir edeceği an- laşılıyordu. Tenkit edilecek olan, faz- la ileri gitme sayılacak mahıyettekı “Zafere beyanat" idi. Hakikaten Ge- nel Başkan o sözlerinde mübalağa et- miş, daha doğrusu madalyanın ters tarafını iyi belirtmemişti. Mecliste müsait karşılanacak olan, huzur yaratma gayretlerinin İnönü tarafından, alaturka masa başı soh- betleri haline düşürmemek, sok se- vıyelı bir parti lideri kalmak endişe- si, gayreti olacaktı. Liderler dostça karşı karşıya gelmiyecekler miydi? rdi. Ama bu Gelecekle bazılarının istediği gibi "yumuşama"nın sebebı degıl neticesi olacaktı. Millet, iki bü- k lideri, mesut kadah tokuştuı'ur- ken görmekten, huşur güneşi kendi sırtını ısıttığı zaman Sevk alacaktı. Zaten her yerde adet de buydu. . Meclisinin İnonu tarafından başlanılan politikayı tasvip edecegı, ölçüleri hususunda talimat vereceği, öteki Muhalefet partilerini de kırma- mağa çalışacağı anlaşılıyordu. Dele- gelerin bu hafta ortasında izhar et- tikleri fikirler işte bunlardı. Bunlar ümit verici işaretlerdi. Ama Menderes nasıl İnönünün yar- dımını istiyorsa, İnönünün de - bütün prestijine ve D.P. liderinin hararetle ovdugu şeflerle dolu mazisine rağ- m enderesin yardımına ihtiya- ardı Bir elin saklamadığı sadece Muhalefet yönünden değil, İktidar yönünden de doğruydu. Menderes, de- diği gibi, huzurun akislerini mevzuat- ta belirtmeye, uygun göreceği tempo- da devam ettikçe İnönüye muhalefet gittikçe azalacak, son bulutlar kaybo- lacak; huzur, huzursuzluk sebebi bitti- ğinden tarihe gömülecektir. Tıpkı Corneille'in "Muharip kalmadıgından, savaş bitti" demesi gibi.. Bir imkânın son günleri Bu haftanın başında bir sabah, An- karada Atatürk Bulvarı üzerinde- ki, tam tepesinde "Hayatta En Haki- ki, Mürşit İlimdir" ibaresi bulunan buyuk pembe binanın önünde, koca- man iki Cadillac duı'uyord Arab la- biri numarasızdı ve kenarında Cumhurbaşkanlıgı forsu — dalgalanı - yurdu. - Hava rüzgârlıydı -. Ötekinin kırmızı plâkasında A. 0002 yazılıydı. Bina Dil ve Tarih- Coğrafya Fakül- tesi bihasıydı. O gün - Pazartesi sa- 8 Dr. F. Şerafeddin Bürge Acı söyleyen eski dost babı - Maarif Şürasının toplantısı vardı. Büyük konferans salonuna gir- mek fırsatını - bulan hazırlanan hususi bir mahalde, Cadıllac ların tah- sıs edılmış bulunduğu iki şahsiyeti na gördüler. Cumhurbaşkanı arkalıgı yüksek bir koltukta oturu- Sol tarafında, Arkalıksız bir koltukta Başbakan müzakereleri ta- kip ediyordu. Adnan Möenderesin ol- dukça dalgın ve yorgun bir hali var- dı. Müzakereleri dinlemekten ziyade, aklının başka yerlerde bulunduğu his- sediliyordu. Meral gözler bütün toplantı boyunca ıkı sıyası şahsiyeti inceden inceye tetkik ettiler. Fakat hiç kimse, aşırı bır “"bahar havası" göremedi. Daha ziyade, serin bir resmiyet hüküm suı'uyordu Yuvaya dönüş emen hemen aynı sıralarda tren- ler, muhtelif istikametlerden Anka raya "bedava seyahat eden yolcu"lar taşıyordu. Bunların ekserisi İstanbul- dan başka yerlerden gelenlerdi. İstan- bul katarı haftanın sonunda, asıl hamulesiyle başkente varacaktı. Şim- di dönenler, "seçim bölgelerinde tet- kikler" yapmış bulunan milletvekil- leriydi ve daha ziyade -Meclisin te- şekkülü icabı - Demokratlardan mü- teşekkildi. Bilhassa haftanın ortaları- na doğru bu milletvekillerinin edin- dikleri intibalar Ankarada yavaş ya- vaş duyulmaya başladı. Yenişehirde, İzmir Caddesinin köşesindeki Anado- lu Klüb undekı hasbıhallerhararet ka- zanıyordu. Bahis mevzuu olan "Par- tiler arası münasebet" idi. Anadolu beraber - Meclisin gazin münasebetlerin tahlili yapılıyordu Hiçbir milletvekili "halk"ın, esen havadan memnuniyetsizlik beyan et- tiğine rastlamamıştı. Böyle bir mü- şahede mevcut değildi. Buna muka- bil hemen herkesin, çeşitli olmakla beraber, umumi bir şüpheyi tesbit ettiği anlaşılıyordu. Bu haftanın or- tasında genç bir milletvekili "D.P. den şüpheleniyorlar" dedi. Haklı ol- duğu şüphesizdi. Zira halk hakıkaten D.P. nin vaadlarına artık Beledıye yasağı" muamı les yapma ğa başla- mıştı Fakat şahede eden şüphe mokrat mılletvekıllerı daha ziyade kendı taraftarlarının "İnönü mesele- si" üzerinde durdukları kanaatindey- diler. İnkârı mümkün olmayan bir hâdise vardı: Son durum Inonuyu, memleketin 1 numaralı siyasi şahsı- yeti yapmıştı ve İnönü resmen "bir milletvekili" olduğu halde bütün göz- ler, sanki eski vazifelerinden birin- deymiş gibi ona çevrıl işti. Demok- ratlar C.H.P. Gene Başka ının hu- zur getirici teşebbuslerde kendi Ge- nel Başkanlarının yanında vaziyet almasından memnundular. Ama aca- ba İsmet İnönü, damadını mı kurtar- mak nıyetındeydı" Damadı hapisten şu veya bu suretle çıkınca- Gazeteci müebbet hapse mahküm değildi- iyi haya devam edecek miydi? İşte bu yüzdendir ki bazı Demokrat milletve- killeri Meclisin açılışını takiben ba- sın suçlarının affı hususunda bir ka- nun teklif etmek niyetinde görünü- yorlardı Bilhassa son basın suçlusu geniş akisler uyandırmıştı. Kanun, şahsa matuf olmayıp hakiki kir dert olan bütün basın suçlarını birden af edeceğinden umumi efkârda en aşağı Kırşehir hâdisesi kadar memnunluk uyandıracaktı. —Üstelik "İnönünün rengi" belli olacaktı. Ama, bir de "Menderes meselesi" , "İnönü- nün maksadı nedir ?" dıye soranlar, aynı zamanda "Menderesin maksadı nedir" dıye de soruyorlardı. Acara Menderesin tutumu mu bir taktikti; acaba Menderes mi sadece Bütçeyi geçirmek için, huzur getirici hiç bir adım atmadan adeta "mutad veçhile" biraz tatlı yüz göstermişti? Acaba Menderes sadece muhalif partılerın arasına bır kara kedi mi sokmal - temişti ? Herhalde vaziyeti anlamak için Menderesin müteakip hareketi ni - sözünü değil - beklemek lâzım- di. Endişe edenler Fakat Demokrat mılletvekillerinin birçoğunun ağzında bu haftanı ortasında "İnönünün 1948'de geldıgı oyuna geliyoruz, ona oynadıgımız, oyunu şimdi o bize oynamak tıyor an, dikkat! yuvarlanırız" sözü"du- yuluyordu. Bu, milletvekillerinin halktan ziyade, adına D.P. teşkilâtı denilen ve artık ufalmış, pek ufalmış, miniskül hale gelmiş ve heyeti umu- miyesiyle idealistlerin elınden çoktan Çıkmış, şahsi çarpışmalara sahne, is- kemlesine can havliyle yapışmış bir teşkilata kademelerinden edındıklerı intihaydı. Gerçi Adnan Bey n par, eder seçımlerı kurtarır" fıkrı AKİS, 23 MART 1957