Bunun böyle olacağı, daha ba- şından belliydi. Dr. Burhanet- tin Onat sabredecek, sabredecek; sonunda, "her mevzuda konuşmak" âdetini yenemiyerek mühim bir cel- sede kürsüye fırlayacak ve aglatı- cı olmaktan ziyade ağlayıcı sesıy- le öyle şeyler söyliyecekti ki biz zat D.P. milletvekilleri kendılerını tutamayıp kahkahayla gulecekler— di. adın "D.P Meclis Grupu Başkanlığı" sıfatı bu- lunduğundan grup, başkanına gul- müş olacaktı. Bu da, parti için memnuniyet verici bir hadise teş- kil etmiyecekti. Nitekim gecen haftanın sonun- da, Fatin Rüştü Zorlu hakkında Meclis tahkikatı açılmasını isteyen ir takririn müzakeresi sırasında Dr. Burhanettın Onatın aşka gelip celâdetle yerinden fırlaması kür- süye gelmesı, orada .P. Grubu adına" bir konuşma yapması sa- dece neşeli sayhalar, sadece manalı alkışlar doğurmadı. Üstelik Meclis sıralarından - Demokrat sıralar- dan - — Yaşa başkan!" — Aldığın reyler sana helâl olsun başkan!.." seslerinin yüksel- mesine yol açtı oğrusu ıstenılırse, 'yaşa!" di- ye bağırılmıyacak gibi de değildi. Başkan ne tâbirler buluyor, ne nükteler yapıyordu.. Hele fikir ve cümle insicamı!.. — Artık gizlemeye lüzum yok arkadaşlar, karşı karşıya gelmiş i- ki siyasi parti memleketi Izrar edi- ci feci bir mücadele mevkiine düş- müş. Birisi diyor ki, ben bütün hı- zımla, topumla, silâhımla taarruza geçmeden evvel, Mecliste taarruza geçmeden evvel hepimiz cepheler- de bulunmuş, muteaddıt harblere ıştırak etmiş olduğumuz için ok tekniği usullerine alıştık O tabırlerı kullanırsam beni ma- zur görün. Daha Meclise gelmeden evvel Ulusta atışa başlıyorlar. Gün- lerce o sürüyor. Bir istizah takri- ri, bir sözlü soru, bir istizah takri- ri, bir sözlü soru, baraj atışına başlıyo rlar. Ondan sonra cepheden österiyorlar, sağdan vuruyor, sol- larımızın, hem de umumi efkarın hu- sumetini D.P. ye çekerken - sanki bu gazeteyi bizzat muhalefet liderleri, hem de bilfiil idare ediyorlar - mu- halefet kendi sahasında bır takım ce- vizleri kırma “YAŞA BAŞKAN! REYLERİMİZ SANA HELAL OLSUN.. dan vuruyor, akıllarınca geri çevi- riyorlar. Ne olacak? Biz ellerimizi :(al;lırıp teslim olacağız (Gülme- er D.P. Grubu bunlardan bahset- meyip de ne yapacaktı? "Ebegü- mecının faziletinden mi bahsede- cekti?" Bu, ebegümeci buluşu al- kışları busbutun arttırdı. Helal rey aldığı anlaşılan başkan daha da açılmıştı. İşte bu açılmasıdır kı Burhanettin Onata Zafer azı tesinin bile neşretmediği bır sözü söyletti. Doktor yemin etti ki, hem: de harfleri çatlata çatlata yemin et- ti ki eğer kendisi ikna olunabilir- se Grupta alman kararların aksi istikamette rey kullanacaktır. Hü- kümete ayrılan yerde oturan Sa- med Ağaoğlunun, Fuad Köprülü- nun donup kaldıkları — görüldü. şkanı, kararının a- leyhınde rey kullanabılecegını bil- yordu. Yarın bir milletvekili boyle bir harekette bulunsa, onu Ha et Divanına nasıl sevkede- bılırlerdı" Öyle ya, bizzat Grubun aşkanı "“delil getırsınler, aksi rey reyim" demişti; bu sözler zap- ta geçmişti. Mılletvekılı, Burhanet- tin Onatın sözlerini mazeret olarak ileriye sürünce kendisine kimin ne demeye hakkı olurdu? Herkes hayretler içinde kalmıştı. Başkan başka lâflar da etti; fakat herkes güldüğünden ve umu- mi bir gurultu devam — ettiğinden ne dediği pek iyi anlaşılmadı. Bir ara istida verecek olan muhalefe- tin istidalarının saat iki ile dört a- rasında kabul edileceğini bildirdi. Bu bir nükte olmalıydı ama kimse sırrına akıl erdiremedi ve helâl rey alan başkan, geldiği gibi ce- lalli celalli yerine döndü. D.P. nin tarihinde hiç bir Meclis Grubu Baş- anı kendi grubu önünde bu hava içinde konuşmamış, hiç bir Meclis Grubu Başkanının konuşması biz- zat o partinin milletvekilleri tara- fından böyle karşılanmamıştı. D.P. den haber soran seçmen- lere artık bir cümleyle partinin ha - lmı anlatmak kabildi: s Grubuna Dr. Burha- nettın Onat başkan oldu!" nutuk çekince, cevizlerin en büyüğü ortadan yarılıverdi. Kasım Gülek Marmara ve Ege bölgesinde bir pro- paganda seyahatıne çıkmıştı. Propa- gandasının yu zde 10 u mıllet nezdin- de C.H.P. içinse, geri kalan kısmı Ku- sefer bencil olmaktan vaz geçebilir ve mesaisinin tamamını partisine hasredebilirdi. Zira tarihinde belki de mevcut olmayan derecede müsait bava içinde çalışan C.H.P. ye bütün azalarının ve bilhassa liderlerinin gayretlerinin mecmuu lazımdı. Üste- lik partinin muhalefete geçmesinden bu yana ilk defa önümüzdeki Kurul- tayda Kasım Güleğin Genel Sekreter- liği sert mücadelelere vesile vermiye- cekti. Ama hayır! Genel Sekreter kendisine - ve Amerikalılara - has usullerle küçük çalışmalar yapmak- ta devam ediyordu. Bahis mevzuu ce- vizi de o sırada kırdı. Bandırmada Genel Sekreteri ka- labalık bir halk kütlesi tezahürat ve sevgiyle karşıladı. Hem C.H.P. popü- lerdi, hem de şahsen Kasım Gülek.. Karşılama candandı ve hararetliydi. Belki de buna müteşekkir olduğun- Kasım Gülek Üstadın yolunda dan Genel Sekreter Bandırmaklara parlak bir vaadde bulundu: Eğer 1958 de Halk Partisi iktidara gelirse Bandırmayı vilâyet yapacaklardı. İçin de yaşadığımız günlerde bundan da- ha hafif, bundan daha manasız bir söz olamazdı. O Halk Partisi ki Baş- bakan Adnan Menderesin orada bu- rada "vilayet yapma" vaadlerini şid- detle tenkid ediyordu. O Halk Parti- si ki devlet ve hükümet işlerinde plan, program istiyordu. O Halk Partisi ki iş başına geçen adamların ölçülü konuşması lüzumunu müdafaa ediyordu. Şimdi onun 2 numaralı lide- ri kalkıyor ve "1958 de iktidara ge- lince, ey Bandırmaklar kazanızı vi- layet yapacağız" diyordu. Bunu ne- ye dayanarak söylüyordu ? Plâna mı, aftanın sonunda C.H.P. nin Ge- — rultay delegeleri nezdinde kendi şahsı programa mı? Hayır! Kasım Gülek nel Sekreteri Bandırmada parlak bir içindi. Halbuki Genel Sekreter bu — Adnan Menderese nazire yapıyor, ona 8 AKİS, 28 OCAK 1956