KADIN diyen başka şeyler düşünebilir. Mese- lâ, o gün sinemaya gidip gitmiyeceği- ni, yeni yaptırdığı bir elbiseyi, gün- lük bir hâdiseyi.. Halbuki Dalcroze metodu insanın yalnız bedeni ile de- ğil fikri ile de hareket etmesini ve a- henkli hareket etmekten başka hiç bir şey düşünmemesini öğretmekte- dir “'Bu metodu öğrenen büyüklerde a- dele kabiliyeti az, buna mukabil fik- ri kabiliyet fazladır. Çocuklarda vü- cut derhal hareketleri kapmaya ha- zırdır. Fakat fikir bunda zorluk çe- ker. Her iki halde de fikir bedene ve- ya beden fikre yaklaştıkça muvaffa- kiyete ulaşılmış Dalcroze metodunun "tik" li ço- cukların tedavisinde — kullanılan bir şekli de vardır. Musiki vasıta edilerek bedende deşarj yapılır ve çocuklar böylece sabit fikirlerinden uzaklaştı- rılır. Tedavi oldukça uzun sürmekte- dir. Fakat sabırla hareket etmek şar- le elbiseleri bile yoktu. Gündelik kı- yafetleri ile el ele tutuşuyor, koşuşu- yorlardı. Yalnız, Neriman öğretmen piyanoda idi. Onlar hergünkü oyunla- rını müzikle oynuyor, müzikle koşu- yor, müzikle duruyorlardı. Müzikle hayallerı de işliyordu. Çünkü Neri- man Öğretmen onlara mütemadiyen cazıp masallar anlatıyordu. Notaları öğrenmeye başlamışlardı bile.. ma onları kara şekillerden ibaret ders- ler olarak bilmiyorlardı. Onlar için nota yoktu: Ta vardı, tate vardı, ta- fa tefe vardı. Bunlar sevimli birer masal çocukları idi sanki.. Onlarla beraber koşuyorlar, onları tahayyül edıyorlardı ve onları seviyorlardı. bahçesi sistemi tatbik edi- lirken çocukların istidatlarım keş- fetmek, karakterlerim ve bazı arıza- larını tesbit etmek mümkündü. Çün- kü çocuk, oyun sırasında kendisini ta- mamiyle bırakıyor ve iç âlemini ta- mamiyle meydana koyuyordu. Fenmen bale okulu Yetiştiriyoruz ! tı iler muvaffakiyet ihtimali yüzde doksandır. Dalcroze metodu Fenmen Bale O- kulunda, Cenevre de ihtisas yapmış o- lan Bayan Neriman Decan tarafından tatbik edılmektedır Çocuk bahçesi a- dı verilen bir sistemle çocuğun bazı insiyaki hareketleri kafasını da işle- terek intizam içinde yapması sağlan- maktadır. Çocuk bahçesi İşte küçük Mine'yi ve arkadaşlarını her perşembe sabahı Konur soka- ğına koşturan şey bu idi. Mühi ler öğreniyorlar, baleye hazırlanıyor- lardı Fakat hiç biri, bir şey öğrendi- ğinin, ders yaptığının farkında de- gıldı Onlar hakikaten, bir çocuk bah- çesine gidiyor gıbıydıler Hususi ba- 26 Bir gun şöyle bir hâdise oldu. Neri- man Öğretmen, her zamanki gibi ço- cuklara renk renk cazip sopalar da- ğıtmıştı. Çocuklar bu sopaları birbi- rine vurarak müziğe refakat ediyor- lardı. Fakat Neriman öğretmen, ay- nı zamanda odanın bir kösesine de, aynı şekilde cazip bir yığın tenis topu koymuştu. Müzik durunca, çocuklar ellerindeki sopaları odanın bür kö- sesine bırakıp topları alacaklardı. M izik durunca bir hereümerç başlı- ordu. Dr. Bahtiyar Demirağ'ın şırın kızı bulundugu yerden sopaları öbür koşeye fırlatıp hemen topun birini kapıyordu. Yani fazla yorulmadan, aklını kullanıyordu. Ama küçük De- niz daha da açıkgözdü, sopaları hiç bırakmadan topu kapıp emniyete a- lıyor sonra ağır adımlarla sopalan yerine götürüyordu. Bazıları disipli- ne riayet ediyorlardı, koşa koşa Önce sopaları götürüyor sonra koşa koşa toplarını alıyorlardı. Fakat bir kü- çüp Zeynep vardı ki, ihtimal malım biraz fazlaca sevıyord Sopalarım bir türlü gelişigüzel bırakamıyordu Gidiyor, kimsenin göremiyeceği bir kenara saklıyordu ve daima en son topu o alıyordu. Annelere ceza enmen — okulunda çocuklar hiç a- zar işitmiyor, hiç ceza görmüyor- lardı ama anneler için, aynı şeyi söy- lemek kabil değildi. Onlar devamlı surette cezalı idiler. Çocukların sesi- ni duyuyor fakat onları seyredemi- yorlardı Bu, onlara yasak edilmişti. Çünkü annelerinin yanında çocuklar daha az dikkatli oluyorlardı. Arada sırada kaçamak yapan anneler vardı tabii.. Fakat ara kapıda, anne baş- ları çoğalır çoğalmaz, Bayan Fen- men bir kere başını çevirip bakıyor- du. Tabii bu, annelerin yerlerine dön- melerine kâfi geliyordu Yalnız onlar da, boş vakit geçir- miyorlardı. Cezalıların odasında tat- lı bir sohbet vardı. Eller de boş dur- muyordu. Anneler, çocukları bekler- ken, örgü örüyor, dikiş dikiyorlardı ve alış-veriş mevzuunda birbirlerine çok faydalı tavsiyelerde — bulunuyor- lardı. Zaten onlar üç saat de olsa beklemeğe razı idiler. hepsi de, zarif hareketli kızlar istiyorlardı. Dersin bitmesine on dakika kala, Bayan Fenmen çocuklara hakiki ba- le hareketlerı Öğretiyordu. Bu dersin en ağır kıs idi ve çocuklar bütün ciddıyetlerını takınıyorlardı. Kızların içinde bir nazar boncuğu tek bir oğlan çocuk, küçük Ali vardı. ers, Bayan Fenmen ile onun karşı- lıklı bir reveransı ile sona eriyordu. Moda Şıklığın iç yüzü Şıklık — muhakkak ki, temizlik ve amaşırlar ile başlar. Bugün bü- yük terziler hususi modelleri için hu- susi kombinezonlar, hususi iç etek- leri, hususi korseler ve hususi sütyen- ler yaptırmaktadırlar. Öyle elbiseler vardır ki, ancak husus! çamaşırlar ile bir mâna kazanırlar. Öyle iç eteklik- leri vardır ki, üzerine giyilen eteklik- ten çok daha emekle ve itina ile mey- dana gelmiştir. Bundan başka bütün elbiselerde sütyen ve korselerin mü- him rolünü bilmiyen de yoktur. Çamaşırlarda yenilik İşte —yeni ilkbahar modasına doğru giderken Parisin şöhretli terzileri büyük çamaşır evleri ile yakın bir ir- tibat kurarak sıparışlerıne başlamış- lardır. Bu siparişlere bakarak, moda hakkında fikir yürütenler de mevcut- tur. Meselâ Fath yeni modelleri için, göğüsleri iyice — yukarıya kaldıran, kadına dolgun bir gerdan veren, ef lâtun dantelli kombineler ısmarlamış— tır. AKİS, 28 OCAK 1956