KÜLTÜR zur değil, üstelik hükümetimiz de 1kıllıır bana Umum Müdür Ferit beyi ça- sene kârlı olacak, niçin böyle olsun?"' u iş için uğraşmıya karar verdi. Kocası Mebus Abdullah Bey bana bir kart verdi. "Yarın saat 8,30 da Vekâlete gıdın Cemâl beye bu kartı verın" dedi. Kartta şu cümle vardı: "Size bu kartı getiren öğrencinin işi layıkiyle yapılmamış galiba, lütfen telefonla bildirin dam elımdekı evrakları aldı, bir daha baktı. maz kızım, şımdı se- nin yanında mebus beye niçin olmadı- ğını izah edeceğim" dedi. Telefonu açtı, mebusun bayanı ile konuştular pek anlayamadım. Kıbrıs'a Konsolos luğa telefon edeceklermiş, sonra Ce— mal bey bütün defterleri karıştıracak- bir netice elde edilmezse Veki- le bıldırecekmış Vekil ne karar ve rirse o olacakmış. Olmazsaymış Kon- solosluğa "Kabul edilmiştir" kaydiy- le telgraf çekene bütün yol masrafla- Güler Adalı'dan kardeşi Kutlu A- dalı'ya üçüncü mektu, kara, 16 Skim 1955 ..Cuma günü Vekile çıktım. Her şeyi anlattım. Evrakları okudu, "Kon solosluk, hiç kimsenin haberi yokken bu işi nasıryapabılır" Ben tetkik ede- yim, gelecek Cuma haber — veririm" dedi. Güler Adah'dan kardeşı Kutlu A- dalıya dördüncü m Ankara, 3 Kasım 1955 ...Size neticeyi Cuma günü öğre- neceğimi yazmıştım. Fakat o Cuma Vekil İstanbul — Üniversitesini mi ne açmaya gitmiş. Sonra gelmemi söyle- diler. Bir hafta sonra tekrar gittim. Vekil bey beni görünce "sizin mektep işi ne oldu" dedi. Kalemi Mahsustan Muzaffer bey, "Efendim, Reşat bey daha evrakları göndermedi. Dün tele- fonla konuştuk kabul edilmesinin im- kânı yokmuş diye cevap Verdı " dedi. Bunun ulserıne Vekıl , “Nasıl o- , buraya gelip izahat versin" de- dı Ve bana öğleden sonra neticeyi te- lefonla bildiririz diyerek yol verdiler. Hamiş: 14 Kasım 1955 Neticeyi öğleden sonra Öğrenip sizlere kesin haberi bildirmek için mektubu atmamıştım. Fakat aradan nice öğleden sonralar geçti. Bugün yarın derken, mektubumun ilk tari- hine bakarsanız kaç gün daha atla- tıldığımı anlarsınız. En nihayet gık geldi. Artık misafir bulunduğum ev- den de utanıyorum. Okullarda ders- ler ilerledi. Dersleri takip etmek i- çin olsun, okula gitmeme müsaade e- dilmemişti. Demek ki, burada uğraş- mam nafileydi. Allahın yarını bitmi- yordu ki... Nihayet Eleşkirt'teki tey- zeme telgraf çektim. Onların yanına gıdecektım Bana yolculuğun zor ol- uğunu anlattılar. Fakat fikrimden caym madım. Yabancı bir evde kaldı- ğımı bana hissettirmediler ama ben bir insan olarak, onlara yük olmak endişesi ile rahat edemiyorum. Teyzeme telgrafı çektikten sonra Vekalete gittim. Vekil, Umum, Müdür- le iki defa görüşmüş. Vekil bey, oku- la kabul edilmemi — istiyormuş, onun için bir daha görüşeceklermiş, ama nasip olup görüşemiyorlarmış. eyzemden telgrafıma cevap bek lemeden, bütün güçlüklere, rağmen, yarın saat 11,10 da kuşetli ile Anka- ra'dan Erzurum'a hareket ediyorum. Ankara'da Güler Adalı'nın misafir kaldığı evin kızı Güneş'ten Kıbrıs'ta arkadaşı Kutlu Adalı ya mektup. ara, 5 Aralık 1955 ..Güler gıttıkten sonra da annem bir kaç defa Vekâlete gitti, ama hiç bir netice çıkmadı. Hattâ Ferit beyle (Umum Müdür) çekiştiler de. Bu iş için çok uğraşıldı. Tamdık üç mebus da bize yardım etti. Dört defa Veki- le çıkıldı. Fakat netice hâlâ başladığı gibi. Hele şimdi de kabine duştu işler bus— Lefkoşa'dan bir görünüş Kültür yardımımız bile eksik bütün askıda kaldı. Lâkin geçen gün üler'in diploması, resimlerini, evrak- larını bize iade ettiklerine göre bu hikâye de sona ermiş sayılır. Aradan uç ay geçtıgı halde hatayı kim yaptı, öğrenemedi Güler Adalı'dan kardeşi Kutlu A- dalıya beşinci mektup. Eleşkirt - Ağrı, 19 Aralık 1955 .. İşte benim mektep ışım böylece sona erdi. Şansım yokm Ama bü- tün kabahat bizim ıdarelerde olsa ge- rek.. Beşinci kızı Kıbrıs'tan göndere- ceklerdi. Lâkin yazık olacak. Çünkü okullar açılalı üç ay oluyor... İşte, Kıbrıslı genç bir kızın öğret- men olma arzusunun hazin hikâye- si! Yüzde yüz vesikaya ve gerçekle- re dayanan bu hâdise, Kıbrıs mesele- sinde tutumumuzun ne olduğunu ve nıçın bu hale geldiğimizi bütün acılı- ği ve o derece de açıklığı ile göster- mektedir. Yunanlılar, Kıbrıstaki — ırkdaşları- na böyle mi yapıyorlar? Yalnız "Ye- şil Ada" ya methiye yazmak, yalnız "Kıbrıs Türktür, Türk kalacaktır" teranelerıyle ortalıgı doldurmak, her ün bir karar değiştirmek, ne yapa- cagım bilmez halde, bazan ataklar, bazan gerilemeler yapmak, bize Kıb- rıs'ı kazandıracak yol mudur Her zamankinden daha fazla bir hassasiyetle üzerinde durmamız ge- reken Kıbrıs meselesinin en küçük teferruatında bile azami dikkati, gay- reti göstermek, imkânları kullanmak basiretin, hükümet etmenin en ipti- dai şartlarından değil midir? Kıbnsa sahip çıkmakiçtin onu ye- niden, ama bu sefer kültür silâhlariy- le fethetmemiz gerekirdi. Bunu ya- pacağımız yerde bir "Liman lokant ile her şeyi halledecegımız âehabına kapıldık. Asıl hata işte bu- ur. AKİS, 28 OCAK 1956